Ne günlermiş!
Melih Aşık 01 Ocak 1970
“...Burada bir sırrı açıklayacağım. Başbakan Yardımcımız Mehmet (Şimşek) Bey’i Merkez Bankası’nın başına getirmek istedim. O dönemin Cumhurbaşkanı (Ahmet Necdet Sezer) ‘Olmaz’ dedi. ‘Sayın Cumhurbaşkanı, niye olmaz?’ dedim. ‘Olmaz’ dedi. ‘Yoksa’ dedim ‘Hanımını başörtülü zannediyor da onun için mi olmaz diyor.’ ‘Sayın Cumhurbaşkanım, Mehmet Bey’in hanımı başörtülü değil, hatta Amerikalıdır’ dedim. ‘Yok, ben istemiyorum’ dedi. Böyle devlet yönetimi olabilir mi? Mehmet Bey’i Merkez Bankası başına getiremedik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün Gaziantep’te anlattığı bu olayı dinleyince ilk düşüncemiz ne mi oldu?
“Ne güzel, ne demokratik günlermiş o günler” dedik ve şöyle devam ettik.
“Başbakan, Cumhurbaşkanı’na filanca kişiyi falanca göreve getirmek istiyorum, neden karşı çıkıyorsunuz? Bana sebeplerini söyleyin, diyerek adeta hesap soruyor. Bugün böyle bir şey mümkün mü? Binali Yıldırım’ın bırakın bu şekilde hesap sormasını, hesap sormayı aklından geçirmesi bile mümkün mü?”
Ahmet Necdet Sezer’in, Mehmet Şimşek’e eşi başörtülü olabileceği için karşı çıktığı imasına gelince... Hatırlıyoruz, Tayyip Erdoğan, Mehmet Şimşek olmayınca onun yerine Durmuş Yılmaz’ı önermiş ve önerisi Sezer tarafından kabul edilmişti. Yılmaz başarılı Merkez Bankası başkanlığı yapmıştı... Ancak kendisini bir türlü Başbakan Tayyip Erdoğan’a beğendiremeyince görev süresi bitiminde başkanlıktan ayrılmak durumunda kalmıştı.
Ha, unutmadan ekleyelim; bir dönem MHP milletvekilliği yapan ve şu sıralar “Başkanlık” sistemine karşı açıktan mücadele veren Durmuş Yılmaz’ın eşi başörtülüydü.
Dosya tamam
15 Temmuz sonrasında Türkiye’den kaçan ya da Avrupa’da görev yaparken dönmeyen 40 FETÖ’cü subayın Almanya’ya iltica başvurusu yaptığını sağır sultan bile duydu.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık açıklama yapıp, “Almanya FETÖ’cü 40 subayı iade etmeli” dedi.
Geçen hafta Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye’deydi.
AKP hükümeti, elbette Almanya’daki FETÖ’cülerin iadelerini de gündeme taşıdı.
Sözcü gazetesinin iyi haber alan yazarı Zeynep Gürcanlı’ya göre Almanya’dan gelen yanıt soğuk duş gibiydi:
“Türkiye, Almanya’daki FETÖ’cülere ilişkin hiçbir dosya göndermedi ki değerlendirelim…”
***
Peki acaba;
FETÖ için ABD’ye o ülkenin yasalarına uygun dosya gönderildi mi?
Yoksa bu iade ettin etmedin muhabbeti iç kamuoyuna yönelik gösteriden mi ibaret?
PORT
Karaköy Yolcu Salonu’nun bir anda yıkılması üzerine bunu imar cinayeti olarak nitelemiştik. Şirket gönderdiği açıklamada diyor ki:
“Restorasyon projesi kapsamında yaptırılan taşıyıcı sisteme yönelik araştırmalar sonucu, yapı ‘Can Güvenliği’ kriterini sağlamadığı için korunabilen kısımlar ile riskli bölümler arasındaki bağ koparılmış, iki bölüm birbirinden kontrollü bir şekilde kesilerek ayrıştırılmıştır. Korunacak bölümde gerekli güvenlik önlemleri alınmış; can güvenliğini tehdit eden bölümler ise kontrollü olarak yıkılmıştır.
Kent kimliğinin önemli bir öğesi olan Karaköy Yolcu Salonu, restorasyon projesi kapsamında mimari karakterine uygun olarak; özgün detay, boyut, doluluk boşluk oranları ile birebir aslı gibi yapılarak şehre kazandırılacaktır...”
Peki... Salon...Birebir... Aslı gibi... İnşa edilirse...
Buradan özür diler... Alkış tutarız...
Onlar “Osmanlı’nın torunu” olabilir;
biz “Osmanlı’nın memleketi düşmana teslim etmesine”
hayır diyenlerin torunlarıyız...
***
Avrupa’daki havası en kirli 10 şehrin 8’i Türkiye’de!
İşin acısı bunun nedeni fabrikaların değil,
kahvehanelerin bacaları…
***
İktidar CHP ve HDP’den oy istediğine göre
AKP ve MHP’den gelen oylar referandumu geçirmeye yetmiyor!
Akif Kökçe
KATAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağında yer tutamayan ve meraklı sorularını soracak muhatap bulamayan bizim gibi gazetecilerin hâlâ merak ettiği konu:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar Emiri El Tani’yi son Türkiye gezisinde uçağının kapısına kadar giderek karşıladığı halde, El Tani, Katar Havaalanı’na Erdoğan’ı karşılamaya neden gelmedi de, alana Enerji Bakanı Muhammed El Sada’yı gönderdi? Bu soru hâlâ havada..
