« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Şub

2017

MOLLA FENÂRÎ (ö. 834/1431)

İbrahim Hakkı Aydın 01 Ocak 1970

Osmanlı âlimi.

751 yılının Safer ayında (Nisan 1350) doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. Fenârî nisbesi hakkında kaynaklarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bu nisbenin, Mâverâünnehir bölgesinde ya da Bursa civarında Yenişehir ile İnegöl yakınlarındaki Fenâr köyünden geldiğini söyleyenler bulunduğu gibi babasının fenercilik mesleğiyle ilgili olduğunu ileri sürenler de vardır. Kahire’de ondan icâzet alan İbn Hacer el-Askalânî’nin İbnü’l-Fenerî diye tanındığını belirtmesi, Zeynüddin el-Hâfî’nin halifesi İbn Ganim el-Kudsî’ye gönderdiği Arapça bir şiirinde kendisinden İbnü’l-Fenârî diye söz etmesi (Taşköprizâde, s. 27) babasının da bu nisbeyle anıldığını göstermektedir. Açık bilgi bulunmaması sebebiyle kaynaklar bu rivayetleri nakletmekle yetinmiş, Uzunçarşılı ise bir gerekçe göstermeden Yenişehir ile İnegöl taraflarındaki Fenâr kasabasından olduğunu kaydetmiştir.

Molla Fenârî, ilk öğrenimini babasının yanında tamamladıktan sonra İznik’te Alâeddin Ali Esved’in derslerine devam etti. Hocasıyla arasında geçen ilmî bir tartışma yüzünden oradan ayrıldı ve Amasya’ya gitti. Amasya’da Cemâleddin Aksarâyî’nin öğrencisi oldu ve 778 (1376) yılında kendisinden icâzet aldı. Ardından Seyyid Şerîf el-Cürcânî ile birlikte gittiği Kahire’de başta Ekmeleddin el-Bâbertî olmak üzere çeşitli âlimlerden şer‘î ilimleri tahsil etti; Bâbertî’den de icâzet aldıktan sonra Bursa’ya döndü. Yıldırım Bayezid tarafından Manastır Medresesi müderrisliği ve bunun yanı sıra 795’te (1393) Bursa kadılığı ile görevlendirildi. Bu vazifesini on yıl kadar sürdürdü. Ankara Savaşı’nın ardından Timur’un askerleri Bursa’yı ele geçirince, daha önce Yıldırım Bayezid’in esir alıp hapsettirdiği Karamanoğlu Alâeddin Bey’in iki oğlu II. Mehmed Bey ve Ali Bey hürriyetine kavuşmuş ve Timur tarafından Karamanlı ülkesinin yönetimine getirilmişti. Molla Fenârî de muhtemelen Mısır seyahati dönüşünde Konya ve Karaman’a uğradığında tanıştığı Mehmed Bey’le Karaman’a gitti. Orada on yıldan fazla bir müddet ders verdi. 817’de (1414) Bursa’ya döndü ve Çelebi Sultan Mehmed devrinde 818 (1415) yılında ikinci defa Bursa kadılığına getirildi. 822’de (1419) çıktığı hac seyahatinden dönerken Kahire’ye uğradı ve el-Melikü’l-Müeyyed Şeyh el-Mahmûdî’nin isteğiyle bir süre orada kaldı. Kahire’de bulunduğu sırada dönemin önde gelen âlimleriyle ilmî müzakerelerde bulundu ve ders verdi. 823 (1420) yılında Mısır’dan ayrılan Molla Fenârî, Kudüs’e uğradıktan sonra Bursa’ya döndü ve eski görevine devam etti. II. Murad tarafından 828’de (1425) müftülük vazifesine tayin edildi. Bu unvanı taşıyan kimsenin diğer ulemâya nisbetle önemli bir mevki işgal ettiği bilinmekle birlikte bazı kaynaklarda Fenârî’nin ilk şeyhülislâm olarak anılması, pâyitaht müftülük makamının XVI. yüzyılın ortalarında ulaştığı kurum hüviyetiyle kelimenin kazandığı “devletin bütün ilmiye sınıfının resmî mercii” anlamında düşünülmemelidir.

833 (1430) yılında yaptığı ikinci hac yolculuğunda da Kahire’ye uğrayan Molla Fenârî buradaki âlimlerle ilmî görüşmeler yaptı. Döndükten kısa bir süre sonra 1 Receb 834 (15 Mart 1431) tarihinde Bursa’da vefat etti. Hüseyin Hüsâmeddin, bazı vakıf kayıtlarına ve kitâbelere dayanarak Molla Fenârî’nin 838’de (1434-35) öldüğünü kaydeder (TTEM, XVII/19 [1928], s. 155). Cenazesi kendi yaptırdığı caminin hazîresine defnedildi. Öğrencileri arasında oğlu Mehmed Şah Fenârî, Şehâbeddin İbn Arabşah, Kadızâde Rûmî, Kutbüddinzâde İznikî, Kâfiyeci, Emîr Sultan, Molla Yegân ve İbn Hacer el-Askalânî gibi âlimler bulunmaktadır.

Molla Fenârî, Osmanlı Devleti’nde tasavvufa ilgi duyan ilmiye mensuplarının önde gelenlerindendir. Tasavvuf kültürüne olan yakın ilgisi bazı eserlerinde açıkça görülür. Tasavvufî düşüncelerinin şekillenmesinde Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin tesiri vardır ve İbnü’l-Arabî’ye nisbet edilen Ekberiyye mektebinin görüşlerini Anadolu’da temsil eden âlimler arasında yer almaktadır. Babasından Sadreddin Konevî’nin Miftâhu’l-gayb’ını okumuş, daha sonra bu eseri şerhetmiştir. Fenârî ayrıca hem Miftâhu’l-gayb’ı hem de İbnü’l-Arabî’nin Fusûsü’l-hikem’ini okutmuştur. Taşköprizâde, Fenârî’nin babasının Sadreddin Konevî’den Miftâhu’l-gayb’ı okuduğuna dair bir rivayet naklediyorsa da (eş-Şeka?ik, s. 24) bu tarihen mümkün görünmemektedir. Konevî’nin ölüm tarihi (673/1274) göz önüne alınırsa Fenârî doğduğunda babasının 100 yaşlarında olması gerekir. Bu sebeple bizzat Konevî’den değil talebesinden veya talebesinin talebesinden okumuş olmalıdır. Kaynaklarda ayrıca Ebheriyye (Evhadiyye-Safeviyye / Erdebîliyye) ve Rifâiyye tarikatlarından hilâfet aldığı ve Zeyniyye tarikatına da intisap ettiği kaydedilmektedir. Diğer taraftan Fahreddin er-Râzî ekolüne bağlı olup Râzî’nin geliştirdiği İbn Sînâcı sistemin Osmanlı geleneğine taşınmasında önemli rol oynamıştır.

Gerek devlet erkânının gerekse halkın saygı gösterdiği ve maddî durumu iyi olmasına rağmen sade bir hayat yaşadığı nakledilen Molla Fenârî geçimini sağlamak için ipekçilikle meşgul olmuştur. Taşköprizâde, Fenârî’nin vefat ettiğinde 10.000 ciltlik bir kütüphane bıraktığına dair bir rivayet kaydeder. Molla Fenârî, Kudüs’te bir medrese ile Bursa’da üç mescid ve bir medrese yaptırmış, 833 (1430) tarihli vakfiyesiyle bunlara birçok emlâkini tahsis etmiştir (Bilge, s. 232-241). Oğullarından Mehmed Şah Fenârî de (ö. 839/1435[?]) âlim olup çeşitli eserler telif etmiş, Yûsuf Bâlî ise (ö. 840/1436-37) müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuştur. Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfına tanınan imtiyazlar ilk defa II. Murad tarafından Molla Fenârî ailesine verilmiş, daha sonra bütün ilmiye ailelerine teşmil edilmiştir.

Eserleri. 1. ?Aynü’l-a?yân (Tefsîru Sûreti’l-Fâtiha). İşârî tefsir türünün örneklerinden olup Karamanoğlu Mehmed Bey’e ithaf edilmiştir. Eserde tefsir usulüne dair geniş bir mukaddime yer almaktadır. Çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan kitabın müellif hattı olduğu tahmin edilen nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Mahmud Paşa, nr. 9). İstanbul’da basılan (1325) eser üzerinde Zülfikar Durmuş, Şemsüddin Muhammed b. Hamza el-Fenârî’nin Hayatı ve Aynü’l-A’yân Adlı Eserinin Tahlili adıyla yüksek lisans çalışması yapmıştır (1992, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). 2. Ta?lîkat ?alâ evâ?ili’l-Keşşâf. Zemahşerî’nin el-Keşşâf adlı tefsirinin Fâtiha sûresiyle Bakara sûresinin bir bölümüne yazılmış ta‘likattır (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 183). 3. Fusûlü’l-bedâyi?*. Usûl-i fıkha dair bu eser müellifin en meşhur çalışmalarından biri olup iki cilt halinde basılmıştır (İstanbul 1289). 4. Şerhu’l-Ferâ?izi’s-Sirâciyye. Hanefî fakihi Secâvendî’ye ait eserin en güzel şerhlerinden biridir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2524; Giresun Yazmaları, nr. 117; Yazma Bağışlar, nr. 318; Lâleli, nr. 1310/1, 1311/1). 5. Şerhu Telhîsi’l-Câmi?i’l-kebîr fi’l-fürû?. Hanefî fakihi Hılâtî’nin, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-Câmi?u’l-kebîr’inin muhtasarı olan Telhîsü’l-Câmi?i’l-kebîr adlı eserinin bir bölümünün şerhidir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 962, 963/2; Yenicami, nr. 482/2). 6. Şerhu Fıkhi’l-Keydânî (Süleymaniye Ktp., Dârülmesnevî, nr. 512/22). 7. Misbâhu’l-üns beyne’l-ma?kul ve’l-meşhûd fî şerhi Miftâhi’l-gayb. Sadreddin Konevî’ye ait eserin şerhi olup Muhammed Hâcevî tarafından neşredilmiştir (Tahran 1374 hş.). Bu neşirde Mirza Hâşim el-Üşkûrî, Âyetullah Humeynî, Seyyid Muhammed el-Kummî, Âga Muhammed Rızâ Kumişeî, Hasanzâde Âmilî gibi şahısların ta‘likatına da yer verilmiştir. Ayrıca eseri Hâcevî Farsça’ya tercüme etmiştir (Tahran 1374 hş.). Âyetullah Humeynî’nin ta‘likatı ayrıca Dâvûd-i Kayserî’nin Fusûsü’l-hikem şerhine yaptığı ta‘likatla birlikte yayımlanmıştır (Ta?lîkat ?alâ şerhi Fusûsi’l-hikem ve Misbâhi’l-üns, Kum 1365 hş.). 8. Şerhu dîbâceti’l(mukaddimeti’l)-Mesnevî (İstanbul 1288). 9. Sûfiyyenin Libâs ve Etvâr ve Meslekine Dair İtirâzâta Reddiye (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 71). 10. Tahkiku haka?iki’l-eşyâ? ve deka?iki’l-?ulûm ve’l-ârâ? (Risâle fi’t-tasavvuf, el-Mukaddimâtü’l-?aşere). Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye’sinde yer alan ve “künnâ hurûfen âliyât” şeklinde başlayan beytin şerhi olup Muhammed Hâcevî tarafından yapılan Farsça tercümesiyle birlikte neşredilmiştir (Terceme ve Metn-i Şerh-i Rubâ?î-i Şeyh-i Ekber Muhyiddîn ?Arabî, Tahran 1375 hş.). 11. Ta?lîka ?alâ Istılâhâti’s-sûfiyye. Kâşânî’nin eserine bir ta‘liktir (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4802/2). 12. el-Fevâ?idü’l-Fenâriyye. Esîrüddin el-Ebherî’nin Îsâgucî (er-Risâletü’l-Esîriyye) adlı mantık kitabına yazılan şerhlerin en meşhurlarından olan eser Osmanlı medreselerinde son zamanlara kadar okutulmuştur (İstanbul 1253, 1263, 1266, 1269). Bu şerh üzerine yapılan hâşiyeler arasında Kul (Kavil) Ahmed diye tanınan Ahmed b. Muhammed b. Hıdır’ın Kul Ahmed’i ve Burhâneddin b. Kemâleddin Bulgarî’nin el-Fevâ?idü’l-Burhâniyye’si önemlidir. Molla Fenârî’ye ait şerhin mukaddimesi Mehmed Emin Şirvânî tarafından tahşiye edilerek Cihetü’l-vahde adıyla basılmıştır (İstanbul 1307). 13. ?Avîsâtü’l-efkâr fi’htibâri üli’l-ebsâr. Kelâm, ferâiz, fıkıh ve âdâb olmak üzere dört bölümden meydana gelmektedir (İstanbul 1304). 14. Hâşiye ?ale’d-Dav?. Mutarrizî’nin nahiv ilmine dair el-Misbâh adlı eserine Tâceddin el-İsferâyînî’nin yaptığı şerh üzerine yazılmış bir hâşiyedir (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2510/2). Bazı araştırmacılar bu nüshanın Fenârî’ye aidiyetinin ihtiyatla karşılanması gerektiği görüşündedir (meselâ bk. Gülle, Şemseddin Muhammed b. Hamza, s. 77-78). 15. el-?İşrûn kıt?a fi’l-?işrîne ?ilmen. Müellifin oğlu Mehmed Şah tarafından Şerhu Manzûmeti’l-elgaz li’l-fârih adıyla şerhedilmiştir. 16. Esâsü’s-sarf fî ?ilmi’t-tasrîf. Mehmed Şah bu esere de Te?sîsü’l-kavâ?id harfen bi-harf fî şerhi makasıdı Esâsi’s-sarf adıyla bir şerh yazmıştır.

Molla Fenârî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserlerinden bazıları da şunlardır: Şerhu Muhtasari’l-Mevâkıf, Ta?lîkat ?alâ Şerhi’l-Mevâkıf, Bahs fi’n-nâsih ve’l-mensûh min tefsîri’l-Fâtiha, Hâşiye ?alâ Hırzi’l-emânî, Hâşiye ?alâ Şerhi’ş-Şemsiyye, Risâle fî âdâbi’l-bahs, Risâle fî mâhiyyeti’ş-şeyâtîn ve’l-cin, Risâle fî menâkıbi’ş-Şeyh ?Alâ?iddîn en-Nakşibendî, Şerhu’l-Fevâ?idi’l-Gıyâsiyye, Risâle fî ricâli’l-gayb, Risâle fî beyâni vahdeti’l-vücûd, Mürşidü’l-musallî.

Bazı kaynaklarda (meselâ bk. Keşfü’z-zunûn, I, 184) ve kütüphane kayıtlarında (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2781; Hüsrev Paşa, nr. 482; Fâtih, nr. 3677) Molla Fenârî’ye nisbet edilen Ünmûzecü’l-?ulûm adlı eserin müellifin oğlu Mehmed Şah’a, Hâşiye ?alâ Şerhi’l-Miftâh li’s-Seyyid (Ta?lîka ?alâ Şerhayi’s-Seyyid ve’s-Sa?d) isimli çalışmanın da (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1804; Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2845, 2850/1; Cârullah Efendi, nr. 1790/1) Ali Fenârî veya Ali b. Fenârî’ye ait olduğu tesbit edilmiştir (Gülle, Şemseddin Muhammed b. Hamza, s. 75-76).

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 74894

ulkucudunya@ulkucudunya.com