Ergenekon başarıya ulaşmıştır
Oray EĞİN 16 Temmuz 2008
Birkaç gündür önemli gazeteciler köşelerinde dinlenme paranoyalarını anlatıyorlar, haklı olarak. Konuşmalarına nasıl dikkat ettiklerini, herhangi bir espri yapmaktan kaçındıklarını. Zira yarın öbür gün neyin insanın karşısına çıkacağını bilemiyorlar. Yakın bir tanıdığım, bilgisayar üzerinden kullandığı bir telefon hattıyla yapıyor konuşmalarını. 20 saniyede bir yer değiştiren bu hattın tespit edilmesi imkansız. Sonradan ekranda çıkan numarayı çevirince de yanlış numara uyarısını alıyorsunuz.
Hepimiz ama hepimiz dinlendiğimizi, dinlenmesek bile konuşmalarımızın kaydedildiğini ve bu kayıtların da ‘scan’ edildiğini biliyoruz. İşte Mustafa Balbay ve Ufuk Büyükçelebi’ye sorulan sorular bunun kanıtı. Küfürlü konuşmak, arkadaşına şaka yapmak bile suç artık.
Ergenekon’un büyük başarısı da bu işte. Pek çok kişi böylesi bir operasyonun, haklı tarafları olsa dahi, raydan çıktığının ve sulandırıldığının farkında. Gözaltına alınanlar, adları geçenler hakkında tanıdıklarımız da var ve onlarla darbe yapma fikrini bağdaştırmak pek mümkün değil.
Bugün heyecanla Ergenekon’u kayıtsız şartsız destekleyen iktidar yanlıları, yarın öbür gün her şeyin bir fars olduğu anlaşılırsa ne yapacaklar çok merak ediyorum. Olağanüstü gelişmelere her zaman biraz temkinli yaklaşmak insandan hiçbir şey götürmez.
Oysa belki de istenen budur. Psikolojik savaşın medya ayağında, hemen damgalamalar, gazetelerin anında yargılamalarının ardında yatan insanları köşeye sıkıştırmak ve kendinden kuşku duyar hale getirmektir.
Cüneyt Özdemir, deepnot.com’daki Bodrum notlarında Yalıkavak’taki bir balıkçının ‘Ne olur ne olmaz’ diyerek duvardaki Atatürk resmini indirdiğini yazmış.
Ergenekon’un asıl başarısı da bu değil mi sizce? Bırakın generalleri, gazetecileri ya da adları bir şekilde buralara bulaştırılan insanları, sıradan bir balıkçıda bile yaratılan korku operasyonların nereye vardığını çok net göstermiyor mu?
Bir diğer açıdan da, Türk halkının korkutulmaya ne kadar meyilli olduğunun da göstergesi bu olay. Yeni döneme hemen uyum sağlayıp, anında pozisyon değiştirebilen bir halkımız var. İktidarların istedikleri gibi at koşturup, arkalarına da halk desteği almaları bu kaypak zihniyet yüzünden olmalı.
Arkadaşlarımızla konuşamayacağız, siyasetçilere küfretmeyeceğiz, espri yapamayacağız. Hele hele gazeteciler, görevleri gereği herkesle aynı ortama girip, herkesle sohbet etmelerine rağmen daha mı dikkatli davranacaklar?
Hepimiz bir gün kapımızın çalınması, bir sofradan yaka paça kaldırılmamız, kelepçelerle ekranlara yansımamız korkusunu yaşıyoruz artık.
Erol Mütercimler’in artık cep telefonu kullanmayacak oluşu son derece anlamlı işte. Psikolojik savaş budur. Hepimizden gönüllü olarak iletişim hakkımızdan vazgeçmemiz, sicili bembeyaz olanların bile kendilerinden şüphe eder hale gelmesini sağlamaktır.
Bunun adı demokratik hukuk devleti değildir, olsa olsa bir Paranoya Cumhuriyeti’dir