`Cumhurbaşkanlığı Sistemi` ve felsefesi
Özcan Yeniçeri 01 Ocak 1970
Türkiye bir yol ayrımındadır. Ülkede olağan yetkilerle donatılmış cumhurbaşkanı sisteminden olağanüstü yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçiş referandumda oylanacaktır. Sembolik bir makam mutlak yetkili bir makama dönüştürülmeye çalışılıyor.
Cumhurbaşkanının etkinliği yönünden bir anlamda ifrattan tefrite savrulma yaşanacaktır!
Süper yetkili Cumhurbaşkanı!
Türkiye'nin sorunlarını -büyük ölçüde- yasama, yargı, bürokrasi ve yürütme yetkisiyle donatılmış Cumhurbaşkanlığının çözeceğine inanan kudret elitlerinin hazırladığı anayasal değişikliği halkoyuna sunulmuştur.
Bu zevata göre bütün yetkiler Cumhurbaşkanında toplanınca tek elden, tek kararla çok hızlı biçimde sorunlar çözülecektir.
Yasa değişikliği halktan onay alırsa Cumhurbaşkanı aynı zamanda Başbakan ve Siyasi Parti Genel Başkanı da olacaktır.
Böylece Türkiye, herhangi bir suçtan yargılanmaya karşı tunç yasalarla korunan bir Cumhurbaşkanıyla karşı karşıya kalacaktır. HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmını kendisi, diğer kısmını da TBMM'deki partisi atayacağı için yargıya karşı da Cumhurbaşkanı bağışıklık kazanmış olacaktır.
Herkesin üstünde ve her şeye hükmeden -fiilen sorumsuz- bir Cumhurbaşkanının TBMM'yi feshetme yetkisi olacaktır.
Halk oylamasıyla her şeye mutlak hâkim olan bir Cumhurbaşkanlığı oylanacaktır.
Olmayacak duaya "âmin" demek!
Böyle bir makama gelecek kişi, vasat ya da sıradan değil olağanüstü yetenek ve karizmaya sahip olmalıdır. Seksen milyonu aşkın insanın kaderine hükmedecek bu kişi ülkeyi kazaya, belaya uğratmadan yönetebilmesi için elinde "Alaaddin'in lambası", dilinde "açıl susam açıl" sloganı olan 'dokunduğu her bireyi faydalı insana, her eşyayı da adeta altına çeviren' bir karizması olacağı düşünülmelidir.
Cumhurbaşkanı, kendisine verilen yetkiler ve yerine getirmesi gereken görevleri başarabilmesi için tam bir Süpermen olmalıdır.
Günümüz dünyasında böyle bir kişi yoktur ve bundan sonra da hiçbir zaman olmayacaktır.
Kısacası halk oylamasıyla Türk Milleti, olmayacak duaya "âmin" demeye çağrılıyor!
Cumhurbaşkanı-Kahraman!
Referandumla getirilmeye çalışılan Cumhurbaşkanlığı adeta bir zamanlar Carlyle'ın kahramanlar çağına uygun Nietzsche'nin "üst insan" nitelikleriyle donattığı teorik vasıflı kişidir.
Bilindiği gibi Carlyle, her alanın ve çağın bir kahramanından söz eder: Dante ve Shakespeare'i "şair-kahraman", Johnson ve Burns'u "edebiyatçı-kahraman", Cromwell ve Napolyon'u "kral-kahraman" olarak ilan eder.
Türkiye'de cumhurbaşkanlığı sistemi de adeta Carlyle'a Cumhurbaşkanı-kahraman diye tanımlanabilecek bir ilave yapmaktadır.
Böyle bir Cumhurbaşkanı elinde "Alaaddin'in Lambası"nı tutan kavramlara, kurumlara ve sisteme hükmeden sonsuz yetkilerle donatılmış bir makam sahibidir.
"Üst insan"
Bir zamanlar Nietzsche tarafından her türlü üstün niteliklerle donatılmış bir "üst insan" teorisi ortaya atılmıştı.
Bu anlayışa göre insan aşılması gereken bir varlıktır. İnsan kendisini aşarak üst insan olacaktır.
Maymun, insanın gözünde ne ise, insan da üst insanın gözünde o olmalıdır.
İnsana yakışan güçlü, korkusuz ve acımasız olmaktır. Üst insan insanlığa yeni değerler, yeni hedefler ve yeni düşünceler getirecektir.
Güçlü ve bağımsız insanların egemenliği üst insan sayesinde kurulabilecektir.
Yığın kendini feda ederek, üst insanı arzulayacaktır.
Ancak şöyle bir gerçek de var ki, insanlık tarihi "üst insan" ve kahraman kurtarıcılar dönemini acı bir biçimde 20. yüzyılda tecrübe etmiştir.
Demokrasi bu tecrübe ve birikim üzerine inşa edildi.
Demokrasilerde kurtarıcılara ve kahramanlara ihtiyaç duyulmaz.
Varlığını kahramanlara ve kahramanlıklara bağlayan toplumlar henüz siyasi rüşte sahip değillerdir.
Sonuçta varsayılsın ki Süpermen yetkili bu Cumhurbaşkanlığı sistemine halk "evet" dedi. Gerçek manada bu vasıflarla donatılmış bir Süpermen Cumhurbaşkanı nereden bulunacaktır? Hadi diyelim ki böyle üstün niteliklerle donatılmış karizmatik birisi bulundu ve bu insan umulanın tam tersi çıktı onun vereceği zarardan toplum nasıl korunacaktır?