Bahçeli'nin siyaseti ve tercihleri!
Özcan Yeniçeri 01 Ocak 1970
Milliyetçi Ülkücü hareket tarihi bir dönemeçten geçiyor. MHP'liler elli yıla yaklaşan tarihinde hiç olmadığı kadar gergin, kaygılı ve öfkelidir. Olmaz, olamaz denilenler oluyor.
MHP'nin yalnız kadroları değil simgeleri ve değerleri de kapanın elinde kalıyor. Ortada yağmalanan bir parti görüntüsü var.
Aslında hikâye Tuğrul Türkeş'in seçim hükümetine girmesiyle başladı.
Fiili liderin nev-i şahsına mahsus tepkileri!
Başbuğ Alpaslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, Davutoğlu'nun kurduğu seçim hükümetinde görev alır. Bunun üzerine MHP'den ihraç edilir. O da sonuçta AKP'ye geçer, milletvekili seçilir ve tekrar Başbakan Yardımcısı olur.
Tuğrul Türkeş, Devlet Bahçeli'nin başkanlık teklifinin 'AKP'yi referanduma itmenin erken seçime yönelik bir siyasi tuzak olabileceğini' ifade eder.
Bu sözlere Bahçeli, "MHP Genel Başkan Yardımcısı iken Başbakan Yardımcısı olması hikâyesini anlatsın önce" diyerek cevap verir.
Sonuçta Anayasa değişikliği teklifi TBMM'ye gelir ve MHP'li vekillerin de desteğiyle referandum için gerekli olan 330 aşılır.
"Ele güvenen yarı yolda kalır!"
AKP'li Tuğrul Türkeş MHP'ye yönelik olarak yeni bir çıkış yapar. Referandum konusunda MHP'ye güvenilmemesi gerektiği anlamına gelen "Ele güvenen yarı yolda kalır" der.
MHP'nin fiili lideri Bahçeli, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in "Ele güvenen yarı yolda kalır" sözlerine çok sert karşılık verir. Bahçeli "İddia edildiği gibi, ele güvenen var mı bilmem. El kim onu da bilemem. Eğer el olarak görülen dün el ele duranlar ise, bunu nankörlük sayarım" der.
AKP'ye hizmet için MHP'nin eski genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş bunları söylerken, MHP'nin genel başkanlığı yapan Devlet Bahçeli de ondan aşağı kalmaz!
Çünkü AKP'nin beka sorunu vardır!
Bozkurt işareti yapan yapana!
Önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu eski MHP'li Mansur Yavaş'ı da yanına alarak Bozkurt işareti yapar. Bahçeli bunu "gayri samimi" bulur ve "MHP üzerinden kimse kurban kesmeye çalışmasın. Çünkü MHP hakkını kimseye yedirtmez" der.
Gün döner, devran değişir bu defa AKP Genel Başkanı Binalı Yıldırım biraz acemice de olsa Bozkurt işareti yapar. "Başbakan'ın Bozkurt işareti eline yakışmış, samimi ve millî duruşuna tam oturmuştur... Bozkurt yapmak ilk bakışta hiç kimseyi MHP'li, Ülkücü yapmaz; ama en azından dürüst ve içtense millî ve yerli olduğunu kanıtlar" der.
Tercih etme ve edilme sorunu!
Bahçeli son zamanlardaki akıl almaz tavrını iki kötüden birini tercihle savunmaya çalışır. Bunu da çaresizlik stratejisi olan "daha az kötüyü kötüye tercih etmek" gibi bir modelle açıklar.
İç muhalefete yönelik olarak şunları söyler: 'Herkese açık açık duyuruyorum; eğer Doğu Perinçek ve hayırcı yoldaşlarıyla Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olursa, kesinlikle ve istinasız Erdoğan'ı tercih edeceğimizi herkes bilmeli ve kafasına sokmalıdır'.
Yine bir başka konuşmasında 'elbette FETÖ'yü tercih edemezdik' anlamına gelen sözler eder.
Tam bu kritik süreçte Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani Türkiye'ye gelir, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşür ve havalimanlarına sözde Kürdistan bayrağı asılır.
Bu ziyaretin amacının referandumda Barzani yanlısı aşiretlerin desteğini almak olduğu açıktır. Daha önce de "megri megri" eşliğinde Barzani'yle seçim öncesi Diyarbakır'da buluşulmuş ve miting yapılmıştı!
Bahçeli bunu fark eder sosyal medya üzerinden de şu tepkiyi verir: "Eğer Barzani, bize tercih ediliyorsa ki bu da bir tercihtir, asıl bunu iyi niyetle yorumlayamam, samimiyetle okuyamam."
İktidar için değil de tercih etmek ve edilmek için siyaset yapanlar bir tercihten diğerine savrulurlar. Olan da odur!