Referandum mu federandum mu?
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
İstanbul'da belediye otobüsünde meydana gelen bir olay, referandumdan evet çıkması halinde ne olacağına dair endişeleri büyüttü. Kamerayla kaydedilen kavgada taraflardan birinin "Çapulcu! Nisana kadar lan sonunuz! Osmanlı gelecek alayınızı kılıçtan geçirecek!" dediği anlaşılıyor!
Tabii ki böyle bir zihniyetin AKP'yi bağlamayacağı söylenebilir ama halk arasında bu tür tartışmalar çok sık yaşanıyor. Zaten Manisa AKP il başkan yardımcısının, partililere "Bu referandumda yüzde 50'yi aşamazsak iç savaşa hazır olun" diye hitap etmesi de henüz sıcaklığını koruyor. Malatya'nın Akçadağ ilçesinin AKP'li Meclis Üyesi Cumali Doğan da sosyal paylaşım sitesindeki hesabından, "94 yıllık sarhoşların kurduğu rüyalar bitti. Tabii ki evet" şeklinde paylaşımda bulundu. Anlaşılıyor ki rejim değişikliği hedefi, iliklerine kadar işlemiş!
***
Diğer taraftan, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün FETÖ ile ilgili son raporunda, "Örgüte kazandırılmak istenen kişilere Fetullah Gülen'in kıyamet günü Sırat Köprüsü'nün başında durarak cemaatini cennete götürebilmek gibi İslâm Peygamberi'nde bile olmayan bir yetkiye sahip olduğu fikirleri empoze edilmiştir." deniliyor.
Bana gelen bir bilgiye göre "canlı bomba" olarak kendi hayatına da son veren IŞİD militanlarının üzerinde bir kaşık çıktığı görüldü. Polis, konu üzerinde çalıştı ve sonunda sağ olarak ele geçen bir militandan işin aslını öğrendi. Meğer IŞİD, canlı bombaları, bir kaşık vererek "Peygamberimiz sofraya oturdu, seni yemeğe bekliyor." diye ölüme ikna ediyormuş.
Bir insanın böyle bir karar verebilmesi için uzun süreli "şartlı refleks eğitimi"nden geçirilmesi gerekir. Zaten emniyetin FETÖ raporunda da "Algıların yerleştirilmesi için bir takım metafizik olaylar, büyü, cin, akıl ötesi kurgular ile rüyalar kullanılmıştır. Bir 'ehli hizmetin' kamil insan olması için beyin yıkama ve mankurtlaştırılma süreçlerini tamamlaması ve her görevi harfiyen yerine getirmesi gerekmektedir." deniliyor.
***
Yüksek Seçim Kurulu ise referandumda siyasi partiler dışında kimlerin propaganda yapabileceğine valilik ve kaymakamların karar vereceğine hükmetti. Böylece "hayır" kampanyası yapmakta olan sivil toplum kuruluşlarına hükümete bağlı olan valiler ve kaymakamlar müdahale edebilecek. Oysa valiler ve kaymakamlara, evet çıkması için ellerindeki bütün devlet imkânlarını kullanmaları yönünde baskı yapılıyor zaten!
Dikkat ederseniz, evet kampanyası sürdüren hiçbir sivil toplum kuruluşu yok! Çünkü halkta bir karşılıkları yok. Bu bakımdan YSK, hayır kampanyası yapanların engellenmesi için iktidara adeta yol göstermiş oldu. Oysa seçim yasasına göre propaganda serbesttir, kimsenin tekelinde değildir.
***
Bütün bu verileri birleştirelim ve öyle düşünelim. Rahmetli arkadaşımız Hasan Demir, 2010'daki referandumun adını "federandum" koymuştu. Mezardakileri bile kaldırıp oy kullandırmak istemelerinin sebebi "rejimi değiştirmek" hedefine sahip olmalarıydı!
Yargıyı ele geçirdikten sonra general kadrolarına da yükselerek, Hasan Sabbah'ın kaleyi içerden fethetme taktiğinde olduğu gibi Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın etrafına kendi fedailerini doldurdular ve darbeye kalkıştılar. Suikast yapabilirlerdi ama böyle bir emir almadıkları için yapmadılar. Çünkü iki yapıyı da aynı küresel güç "kukla" gibi yönetiyordu. İkisi de "aynı menzil"e gidiyordu. İlk menzilleri, Türkiye'yi özerk bölgelerden oluşan bir federasyona dönüştürmektir.
Küresel güç için "Türkiye'nin Türk vatanı olmaktan çıkarılması" menzildir. Bunu darbeyle FETÖ sağlamış, anayasa değiştirerek AKP-MHP yönetimi sağlamış veya terörle PKK sağlamış, IŞİD sağlamış; onlar için bir önemi yok!