... Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’ne...
Orhan Erinç 01 Ocak 1970
Anayasayı değiştirecek yasanın irdelenmesinde ilk akla gelenin Başbakan Yıldırım’ın geleceği olduğu görülüyor.
Yıldırım’ın hem başbakanlığı hem de AKP Genel Başkanlığı’nı kaybedecek olması en çok vurgulanan değişiklik olarak nitelendiriliyor.
Oysa Yıldırım’ın, değişiklik yasasının hazırlanması, MHP’nin ortaklığını sağlaması ve “Evet” oylarını artırmak için gösterdiği çaba boşa gitmeyecek gibi görünüyor.
Kestirimlere göre Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanı’nın sayısız yardımcılarından biri olması, bu nedenle de üst devlet protokolünde kalmayı sürdürmesi olasılığı yüksek...
***
Değişikliğin asıl kaybedeni ise şayet “Evet” çıkarsa güçlendirilen(?) TBMM’nin Başkanı İsmail Kahraman olacak. Çünkü Cumhurbaşkanı vekilliği yetkisi elinden alınacak. Bununla da kalmıyor... TBMM’nin ara verme ve tatil dönemlerinde olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi de seçilecek cumhurbaşkanına geçiyor.
Aynı yaklaşım sayıları arttırılan ve güçlendikleri ileri sürülürken yetkileri tırpanlanan milletvekilleri için de geçerli. Artık 600 milletvekilinden 120’si bir araya gelerek belirledikleri gündemle TBMM’yi toplantıya çağıramayacaklar. Gensoru açılmasını isteyemeyecek, sözlü soru yok, yazılı soruda da sınırlama var.
Kaybedenlerden bir başkası da şimdiki durumuna göre CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olacak.
Anayasadan “Ana Muhalefet Partisi” kavramı da dışlanıyor. Anayasanın “iptaldavası” yan başlıklı 150’nci maddesinde dava açma yetkisi olanlar tanımlanırken kullanılan “iktidar ve ana muhalefet partisi grupları” ibaresi de “en fazla üyeye sahip iki parti” olarak değiştiriliyor.
***
Güçlendirilen (?) TBMM’nin elinden alınacaklar bu kadarla da sınırlı değil.
Hükümete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme, çıkarılan kararnameleri genel kurulda görüşme, uygun gördüğü değişiklikleri yapma, olağanüstü hal ilan etme yetkileri de yok ediliyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümeti sürecinde kararname çıkarmada tek yetkili cumhurbaşkanı olacak. O da bu yetkisini, TBMM’nin bilgisi olmadan, kendisi (ya da Saraydakiler) yazıp, kendisine bağlı Resmi Gazete’de yayımlatıp yürürlüğe sokarak kullanacak. Kararnameler Meclis’e bile sunulmayacak. Siyasi partiler sayısal güçleri yetiyorsa anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal davası açabilecekler.
***
Cumhurbaşkanına tanınacak yetkilerden biri de masum bir görüntü altında şöyle tanımlanıyor. “Ülkenin iç ve dış siyaseti hakkında Meclis’e mesaj verir.” Mesaj sözcüğünü algılanan anlamda değerlendirirseniz sorun yok.
Ama Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlük’üne bakınca insan afallayıveriyor.
Sözlüğe göre “mesaj” şu demek: “Bir devlet büyüğünün, bir sorumlunun belirlibir olay ve durum dolayısıyla ilgililere gönderdiği bildiri.”
“Bildiri” sözcüğünü de es geçmeyelim. Sözlük onu da şöyle açımlıyor:
“Resmi bir makam, kurum veya resmi olmayan bir örgüt, topluluk tarafındanherhangi bir durumu ilgililere duyurmak için yazılan yazı, tebliğ, deklarasyon, manifesto.”
Anlaşılıyor ki “mesaj” bir tür emir niteliğinde olacak...
***
Güçlendirilen (?) TBMM’nin ve milletvekillerinin yetkilerini tırpanlayan maddeler yazdıklarımla sınırlı değil ama yerim bitti.
Ulusal iradenin yansıdığı tek devlet organı olan TBMM’nin yetkileri bırakın ilk Gazi Meclis’i, 1982 Darbe anayasasında Evren’in verdikleri kadar bile olmayacak.
Gel de “HAYIR” deme...