Referandumu kazanmak için ülkeye ne kadar zarar verebilirsiniz
Orhan Bursalı 01 Ocak 1970
Evet, hepimizi ilgilendiren bir sorun yaşıyoruz. Bu nedenle öğrenmek istiyoruz: Bir referandumu kazanmak için iktidar, ülkeyi ve yurttaşlarını ne kadar zarara uğratmayı göze alabilir?
Bunu sormakta çok haklıyız. Çünkü
1) Yurtdışında siyasi propaganda amaçlı faaliyet göstermeyi bu hükümet yasakladı. Kapı gibi duruyor. Bundan önceki seçim propagandalarına katılan partiler de bu yasağı çiğnedi.
2) Buradaki feci haldeki kamplaşmayı, ötekileştirmeyi, yurttaşları birbirine düşman etmeyi, neden Avrupa’da huzur içinde yaşayan, kimisi bizim, kimisi yaşadığı ülkenin yurttaşı 5 milyon kişi arasına da yayalım!
3) Frankfurt’ta rastlantısal olarak görüştüğümüz Türkler, kesin dille bunu dile getirdiler: Gelmeyin kardeşim, Türkiye’yi yeteri kadar karıştırdığınız yetmiyor mu, düşüncesi epey yaygın. Katılıyorum ve destekliyorum.
Yurttaş tedirgin
Bir yurttaş: Burada iş hayatımız, kent ulaşımı, insan ilişkileri, ülke ve kentin bize sunduğu sayısız fırsatlar ve olanaklar, insan gibi yaşamamızı sağlıyor. Neden Türkiye değil, anlıyor musunuz?
Hollanda sağcılarıyla bizim sağcı iktidarın yarattığı savaş ortamından, her iki taraf da bir “iktidar” çıkartmaya çalışıyor. Ortalık toz duman. İkisi de kaybedecek gibi!
Bu meydan savaşında Türkiye’nin kaybedeceği çok fazla. İlki, ülkemizin büyük ekonomik kayıpları, ikincisi de Avrupalı yurttaşlarımızın içine sürüklendikleri büyük tedirginlik ve oradaki yaşamlarını zorlaştıracak yeni siyasi atmosferin doğması. Almanya çifte vatandaşlığın yasaklanmasını gündeme getiriyor!
Bunların maliyetini iktidarın hesap etmesi söz konusu değil...
Referandumu kazanmak için bu ülkeyi daha ne kadar öncelikle ekonomik zarara uğratmayı göze alıyorsunuz? Sonuna kadar mı?
‘Nasıl olsa sonra barışırız!’
Şüphesiz şöyle düşünüyor olabilirsiniz:
Referandumu garantileyecek kadar tırmandıralım, turistler falan gelmesin, ekonomik yatırımlar ve hukuk-yasal kuşkular varsın artsın. Biz onlara bu sürede faşistler, alçaklar diye nefret kusarız. Oyları da toplarız. Referandumsonrasında kazansak da kazanmasak da, nasılsa yumuşama dönemini başlatırız. Bizden vazgeçemezsiniz deriz. Önce yüklendik, küfür ettik, oyları topladık ve sonra da İsrail’le nasıl işleri yeniden pişirdik! Rusya’ya da uçağınızı düşürdük yine düşürürüz demedik mi önce? Sonra, “biz değil FETÖ’cülerdüşürdü”ye çevirmedik mi? En sonunda özür dilemedik mi, Rusya ile işleri rayına oturtmak için hâlâ çırpınmıyor muyuz? Şurada topu topu 40 gün sonra Avrupa ile de işleri yoluna oturturuz...
Valla aynen öyle! Pişkinliğin böylesine ancak şapka çıkartılır! Mesela, saray koltuklarında ağırladığınız Merkel’le karşılıklı bu atışmalardan sonra, nasıl bir duyguyla yeniden yan yana gelebileceksiniz? Vallahi yeniden pes! Peki, hiç düşündünüz mü, tüm Avrupa ülkeleri kapıları iktidarınızın tümüne kapatırsa?
Referandum sonrası barışsanız bile, ülkenin ve dışarıdaki yurttaşların uğramakta olduğu zararı telafi etmek mümkün mü?
Seçmeni aptal yerine koyuyorsunuz!
Bu politikanızın referandum oylarını yükselttiği konusunda, fırıldaklarınıza yazılar yazdırıyorsunuz. Bazı utanmazlar, bir ay önce de “valla masanın üzerindeki ankette referandum sonucu olarak yüzde 57 evet yazıyor” yalanını ekranlardan haykırıyordu!
Peki, meraktan soruyorum: Acaba, Hollandalıların nefretini kışkırtmak, Avrupalılar ile papaz olmak, oylarınızda anlamlı bir artış getirmediğini görürseniz, Pandora kutunuzda bu ülkeyi ve yurttaşlarını zarara uğratmak için bir şeyler var mı?
Gerçekten merak ediyorum: Avrupa ile tutuştuğunuz bu kavganın, hayır oylarını evet’e dönüştüreceğine inanıyor musunuz? Yani bu kavganın referandumun konusuyla zerre ilgisi olmadığını milletin anlayamayacak, ikisini birbirinden ayıramayacak kadar aptal olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Yani seçmeni, göbeğini kaşıyan adam mı sanıyorsunuz?
Bozkurt Güvenç’ten notlar:
Timokrasi konulu yazımdaki Musa’lar ve Timokrasi ile ilgili olarak size gelen bana yönlendirdiğiniz soruları aldım. Gelecek sayıya yetiştirmeniz için hemen yanıtlıyorum:
* Gülgün Türkoğlu, Safa Kaçmaz, “Musa’lar” çevirisini açıklıyor.
* Cemal Rodoplu, ‘Tim’in anlamını soruyor.
* Zeynep Ahunbay da, “Musa’ların” doğru anlamını açıklıyor, Hz Musa’nın da bir Muses olabileceği tahminimi doğruluyor. Musa Peygamber de Elenlere göre bir Musa idi. Sanat tarihçisi olmadığım için, dipnotumda, çevirideki “Musa’lar”ın, Hz. Musa olabileceğini yazdım. Birisinin çıkıp düzeltmesini umuyordum; Gülgün Türkoğlu, Safa Kaçmaz ve Zeynep Ahunbay’ın düzeltme açıklamalarına ancak teşekkür edebilirim.
* Yazımdaki Tim ve Timokrasi, kavramlarının bir argo olmadığını belirtmiştim. Elence anlamını çevirinin 548d paragrafından alarak ayrıntılı verdim.
* “Musa’lar” ise Devlet’in Sekizinci kitabında, 547 ve 548 No’lu paragraflarda geçmektedir.