Referandum öncesi zor, sonrası ‘çok’ zor
Aydın Engin 01 Ocak 1970
Şunun şurasında 27 gün kaldı. Beşinci pazarda sandık başında olacağız.
Yazının başlığında vurgulandı: Önümüzde 27 uzun ve zor gün var.
İktidar hasretinin, iktidar hırsının, iktidar sarhoşluğunun bulamacı haline gelmiş bir “zat”a ve partisine okkalı bir -Osmanlı değil- demokrasi tokadı şaklatmak gerek ve bunu başarmak hiç de kolay değil.
Birinin bilmem nesinin kılı olmayı yeğlemişleri ya da bağlılığını vıcık vıcık bir sırıtış eşliğinde “onu yalarım” diye dillendirenleri “hayır” cephesine çekmek için çabalamak elbette zaman ve enerji kaybı.
Buna karşılık hemen hiçbir seçimde rastlanmadık ölçüde büyük bir kitle oluşturan “kararsızlar”ı demokrasi cephesinde buluşturmak çok önemli, çok değerli ve çok belirleyici ve...
Ve kolay değil.
İğneyle kuyu kazmak kadar zor...
Zor başarılabilecek mi?
Zaten “hayır” diyeceklere “Hayır demek gerektiğini” anlatmakla yetinilirse elbet başarılamayacak.
Karınca gibi çalışılırsa belki!..
***
Sonra 17 Nisan sabahına uyanacağız.
Bugün epey geniş ve yaygın görünen “hayır cephesi”, referandum sonucu ne olursa olsun ayrışacak.
MHP’nin, BBP’nin, Vatan Partisi’nin “Hayırcılar”ı Türk milliyetçiliğinden ve Kürt düşmanlığından milim sapmadan yollarına devam edecekler. Elbet hiçbiri “Kürtler düşmanımızdır” demeyecek. Ama sadece anadil, eşit haklı yurttaşlık gibi başat taleplerden vazgeçmiş Kürtleri sevecek; örgütlü Kürtleri düşman, hatta baş düşman belleyecekler.
Sosyalist sol “hayır ortak paydası” üstünde ve onu aşan bir ortak eylemliliği başarabilecek mi? Bilmiyorum. İtiraf edeyim ki sanmıyorum da... O kesimde de referandum sonrasında “Evli evine, köylü köyüne” diyen çocuk oyunu tekerlemesindeki gibi herkes kendi yoluna gidecek ve herkes kendi yolunun en doğru yol olduğundan kuşku duymayacak...
CHP ise sosyal demokratlık ile milliyetçilik arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi uzlaştırmaya çabalamak gibi bir nafile uğraşın gelgitleri arasında yürümeye devam edecek...
***
Karamsar bir tablo mu çizdim.
Evet, hatta zaten var olan karamsarlığı daha da pekiştirmeye çalıştım.
Çünkü...
Çünkü 17 Nisan sabahı, referandumun sonucu ne olursa olsun siyasal İslamcı parti ya zafer sarhoşluğu içinde bugünleri aratacak bir dinbazlığa ve demokrasi değerlerinden köklü kopuşa hız verecek; Putin Rusyası gibi bir despotik iktidarla sarmaş dolaş, Suudi ve Katar sermayesi ile kucak kucağa demokrasi dışı bir maceraya yelken açacak ya da yenilginin öfkesi ve iktidarı kaybetme paniği ile hukuksuzluk, zorbalık ve dinbazlık silahını kullanarak tepemize çullanmayı deneyecek.
Yani referandum sonrası bizler için çok ama çok çok daha zor ve zorlu günler demek.
17 Nisan sabahına şimdiden hazırlanmamak sadece ve sadece AKP’nin ve onun tepesinin ekmeğine yağ sürmek olacak.
Sergilemeye ve pekiştirmeye çalıştığım karamsarlık kaygılarımı bir uyarıya dönüştürmek çabasından ibaretti.
İşe yarar mı?
Bilmiyorum...