Evet = Felaket
Ergin Yıldızoğlu 01 Ocak 1970
AKP rejiminin “Nazi”, “faşist”, “haydut devlet” hezeyanları beni kaygılandırmıyor. Nasıl olsa, AKP yönetimi yine 180 derece dönecek. Beni kaygılandıran, bu seri “U” dönüşleri üreten “arzusunu, realite sanma” hastalığı.
Yaptıkları yapacaklarının...
Bu hastalığın kaynağında, fantastik bir İslamcı dünya görüşünün AKP liderliğinin anlağında oluşturduğu “resim” var. Dinci dünya görüşünün “kırık aynasında” şekillenen bu resim “U dönüşleri arttıkça” realiteden biraz daha uzaklaşıyor; uzaklaştıkça da arzuları cevapsız kalıyor, davranışlara, düş kırıklığı, paranoya yön veriyor. Referanduma giderken, ülkeyi bekleyen riskleri daha sağlıklı düşünebilmek için bu hastalığının bugüne kadar yol açtığı “U dönüşleri” anımsamakta yarar var.
Önce “stratejik derinlik” vardı; yerini “onurlu yalnızlığa” bıraktı. Bahreyn’de “dikkat yeni Kerbela olabilir” çıkışı da, “kendi işine bak” fırçasıyla suskunluğa... Libya’da önce, “NATO’nun burada ne işi var?”, “petrol hesabı yapmayın” diyerek efelendiler sonra, NATO operasyonuna katılmaya hazır olduklarını açıkladılar; “Mavi Marmara” krizi de geldi “Giderken bana mı sordunuz?” noktasında söndü.
“Komşularla sıfır sorun”, “Kardeşim Esad” derken, aniden Sünni eksenli dış politika, Suriye iç savaşında radikal İslama koridor olmalar, malum TIR’lar, “Altı ay sonra yıkılır” sanrıları... Şimdilerde, “Esad kalabilir” noktasındayız. Rus uçağı düşürüldü, “Emri ben verdim, yine veririm” dayılanması da özür dileriz “aslında FETÖ imiş”e dönüştü. Şimdi, Suriye cephesindeki maceralarının yol açacağı yeni “U” dönüşleri bekliyoruz.
İç politikada da durum farklı değil: Demokratikleştirme, Avrupa Birliği’ne üyelik, Kürt açılımı vaatleri, yerlerini Başkanlık projesini zora sokan her şeyi ve herkesi ezme, susturma politikasına bıraktı. Ekonomide, AKP dönemi, neo-liberalizm, serbest piyasa ile başladı, şirketlere el koymaya, kaynağı belirsiz döviz girişlerine, rant temelli bir ahbap çavuş kapitalizmine geldi...
Fanteziler her yerde...
Peki, AKP liderliği bu “U dönüşlerinden” bir ders çıkardı mı? Ne gezer. Aklıma, Einstein’in delilik tanımı ve Talleyrand’ın, Fransız tarihinin yüz karası Bourbon hanedanı için söyledikleri geliyor: “Ne bir şey öğrendiler ne de bir şey unuttular.” Son günlerde gazetelerde boy gösteren hezeyanlara bakmak yeter.
“Faşist AB, bize Yahudi muamelesi yapıyor”dan, Haçlı- Hilalli posterinden sonra, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: “Artık Türkiye’yle nasıl konuşacağınızı öğreneceksiniz... Türkiye hükmeder... çünkü 2 milyar ümmetin de temsilcisidir.... bize nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz, siz öğrenmezseniz biz size öğreteceğiz ”... “Yakında Avrupa’da kutsal din savaşı başlayabilir”. İçişleri Bakanı Soylu: “Her ay 15 bin mültecinin önünü açalım da aklınız bir şaşırsın.” Ve akıl hocaları: AK Parti İstanbul Milletvekili ve anayasa profesörü Burhan Kuzu: “3. havalimanı Almanya’yı korkuttu”… “Hollanda’yı da kaygılandırıyor.” Yeni Şafak’ta Hayrettin Kahraman da “Batı’nın engellemesine kulak asmadan bu silahları (nükleer) satın almaya değil, icat etmeye bakmamız gerekiyor” (Kuzey Kore olalım) diyor.
Ülkede ekonomik, demografik (dört gençten biri işsiz; bu toplumsal basınç boşalacak kanal arıyor) göstergelerin, uluslararası ve bölgesel dinamiklerin “kaos” işaretleri verdiği bir dönemdeyiz. Karşımızdaysa, realiteyle tüm bağlarını koparmış, patolojik bir sanrısal bozukluk içinde, “2 milyar ümmetin temsilcisi” olduğuna inanan bir liderlik var. Referandum da “EVET” derseniz, daha şimdiden tüm muhalefeti, farklı sesleri susturmaya kararlı olduğunu kanıtlamış bu İslamcı liderlik tüm gücü elinde toplayacak. “EVET” demek, felakete davetiye çıkarmak olacak.