16 Nisan: Devlet millete karşı!
Emre Kongar 01 Ocak 1970
AKP’nin Cumhuriyet rejimine yönelttiği “ünlü” eleştiriyi bilirsiniz: “Devlet millete karşı” derler.
Böylece Laiklik ve Hukuk Devleti ilkelerine dayalı olan Cumhuriyet’i, Müslüman bir toplumda İslam’dan sapmakla, dini ve dindarları ezmekle suçlarlar.
Üstelik, tipik bir Radikal Siyasal İslamcı söylem olan bu Laiklik ve Demokrasi karşıtı olan eleştiri, Demokrasi adına dile getirilir...
Sanki Laiklik ve Hukuk Devleti İslam dinini, dindarları korumazmış, onları ezermiş gibi!
Oysa gerçek tam tersinedir:
Müslüman bir toplumda uygulanan Cumhuriyet rejimi Laik bir Hukuk Devleti niteliğiyle, İslam dinini koruyan, yücelten, onu çağdaş uygarlık düzeyindeki toplumlarla rekabet edecek düzeye getiren özgürlükçü bir uygulamanın temsilcisidir.
İslam Âlemi’nin geri kalan bölümü, bireysel diktatörlüklerin baskısı altında inlerken, Demokratik, Laik ve Sosyal Türkiye Cumhuriyeti, Müslüman Dünya’nın yükselen yıldızıdır.
Nitekim bu kimliğiyle, İslam Âlemi’ndeki bütün diktatörlüklere karşı da “kötü bir örnek” bir “Demokrasi tehdidi” oluşturur.
Ama ne yazık ki, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, ABD tarafından dünya jeopolitiğinin ana stratejisi olarak güçlendirilerek kullanılan “kimlik siyaseti”, zaten yeterince sınıfsal destek olmadan kurulan, “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” hedefini amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti’ni de, emperyalist uzantısı olan “demokrasi karşıtı, aşırı dinci-milliyetçi” akımların kucağına itti!
Demokrasinin güçlendirilmesini, Demokrasi karşıtı olan dinci-milliyetçi kimlik politikalarını savunanlardan beklemek ancak, Türkiye’nin gelişmemiş, sözde liberal, sahte solcu yarı aydınlarının düşebileceği bir tuzaktı...
Ve bu tuzağa düşüldü...
Bir dizi anti demokratik hata ve uygulama ile, nihayet Parlamenter Demokrasiyi sonlandırmak, Tek Adam Sistemi kurmak isteyen, 16 Nisan 2017 Referandumuna gelindi.
***
Şimdi bir yanda “AKP’nin Parti Devleti”:
Tüm yasama, yürütme ve yargı olanaklarıyla, en başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, ortada valiler, kaymakamlar, savcılar, güvenlik güçleri, en altta da muhtarlar ve mahalle baskısı uygulayıcıları olmak üzere, “Evet” için bastırıyor...
Seçim adaletini ve eşitliğini yok sayıyor...
Her türlü “Hayır” etkinliğini yokuşa sürüyor, toplantıları yasaklıyor, konuşmacılara saldırıyor, gençleri gözaltına alıyor...
“Hayır” diyecek politikacıları, STK’leri, çeşitli grupları, en ağır biçimde, terör yanlısı olmakla bile suçluyor, tehdit ediyor...
Öte yanda “milletin çoğunluğu”:
Israrla “Hayır” eğiliminde direniyor!
***
Tam bir “Devlet millete karşı” durumu:
Parlamenter Demokrasiyi sona erdirmek isteyen “AKP’nin Parti Devleti”, rejimi korumak isteyen “Milli İradeye” karşı...
Bakalım “Milli İrade”, yani iktidarıyla muhalefetiyle tüm toplum, “Demokrasi adına” başarıya ulaşabilecek mi?
Sanıyorum bu sınavdaki başarıyı, sadece muhalefet değil aynı zamanda,AKP’nin ve MHP’nin Demokrasiye inanan seçmenlerinin tavrı da önemli ölçüde etkileyecek!