`Yeni Türkiye`nin temeli yalan mı olacak?
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Anayasa değişikliği metninde Cumhurbaşkanının Meclis'i fesih yetkisi varken, "yoktur" demek gibi bir yalan söylenebiliyor. Üstelik ayaküstü 40 yalan söyleyenler, pişkince karşı tarafı "ayak üstü 40 yalan söylemek"le suçluyor! "Yeni Türkiye"nin temeli yalan mı olacak? Yalanla devlet kurulmaz ama yalanla devlet yıkılır!
***
Prof. Dr. İskender Öksüz, "Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler" adlı son eserinde, Fukuyama'nın "Güven" adlı kitabından naklederek 20 yıl önce Robert D. Putnam'ın İtalya'da yaptığı, "Demokrasiyi Çalıştırmak" başlıklı bilimsel araştırmanın sonuçlarını naklediyor.
Putnam, İtalya'nın kuzeyi ile güneyi arasındaki refah farkının sebeplerini incelemiş. Yani kuzey niçin gelişmiş de güney niçin gelişmemiş? Putnam, hem yakın tarihi, hem de Roma döneminden beri meydana gelen sosyal değişmeleri, öğrencileriyle birlikte ara vermeden 20 yıl araştırmış. Sonuçta "Kuzey'de olup da Güney'de olmayan ne var?" sorusuna cevap olarak "Sosyal Sermaye" farkını bulmuş.
***
* Toplum sermayesi yoksa siyasi partiler, mafyacılığın başka usullerle yürütülmesinin kurumları gibi çalışıyor. Seçmene rüşvet vererek oy almak birinin adamı olduğunuz için yükselmek, birinin adamı değilseniz adamı olacağınız birini aramak... İktidara gelelim de biraz da biz yiyelim, bizim adamlarımız yesin...
* Ve işin temeli: Toplum sermayesi varsa bir mensubiyet şuuru var. Bir millet olma hissi, geçmişten gelip birlikte geleceğe yürümek duygusu var. Temeli ahlâka ve karşılıklı güvene dayanan sosyal sermaye, refahın kök sebebi…
* Toplumdaki insanların birbirine güveni, aralarındaki ilişkilerde hakkaniyet, adalet ve ahlak kurallarına uymaları, diğer taraftan, torpil, adamını bulma, rüşvet gibi yollara sapılmaması refahın ve kalkınmanın asıl sebepleri.
* Toplum, rastgele bir araya gelmiş ve her biri tek tek kendi menfaatini düşünen bireylerden oluşan bir güruh değil, müşterek bir kimliğe sahip bir millet.. Bunlar yoksa ümit de yok; debelenip duruyorsunuz.
* Ahlak refahı, ahlaksızlık ise fakirliği doğuruyor. Açıkgözlülük ise aptallığın göstergesi!
* Güven araştırmalarında, Türkiye, 117 ülke arasında 115'inci sırada yer alıyor. Yani toplum olarak birbirimize güvenmiyoruz! Daha da kötüsü, Türkiye'de güvenin, yirmi yıldan daha kısa bir zaman içinde yüzde 50 civarında azaldığı görülüyor.
***
Öksüz, bu tespitlerden sonra "Birbirine güvenmeyen insanlardan oluşan bir çevrenin, ülke çıkarları yönünde karar alabileceğine inanıyor musunuz?" diye soruyor ve ekliyor:
"Güvensizliğin ve yolsuzluğun önemli bir bileşeni, şüphesiz yalandır Yalan bu kadar yaygın olmasa, Türkiye'nin güven notu bu kadar düşük olmazdı. Oysa İslâm dininde yalan büyük günahlardandır."
Öksüz, siyasi yalanlardan da örnekler veriyor; Amerikan-İngiliz mahkemelerinde "Doğruyu söyleyeceğime" diye yemin edilmediğini, "Doğruyu, doğrunun hepsini söyleyeceğime ve doğru dışında bir şey söylemeyeceğime" diye yemin edildiğini hatırlatıyor ve Osmanlı dönemindeki yükselişi, Ahilik kültürünün oluşturduğu toplumsal sermayeye bağlıyor. Yani işin sırrı, tarihimizde var!
***
İşin sırrı, İslam'da da var elbette.
1992 yılında yazdığım Türklüğün Yeni Dünya Düzeni'nde öngördüğüm düzenin temelini adalete bağlamıştım. Adaleti ise Kur'an'dan ilhamla tanımlamıştım: Adalet, kendini bile kayırmamaktır:
"Ey iman edenler! Haktan yana olup, adaleti sapasağlam ayakta tutun, Allah için şahitler olun. İsterse kendinizin veya ana-babanızın ya da yakınlarınızın aleyhine olsun, isterse onlar zengin veya fakir bulunsun. Allah onları korumada herhalde sizden öndedir. Artık hak ve adalette hevese uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Nisa 135