Kendi Şehitliğini Yazan Gazeteci: İsmail Gerçeksöz
Berkant Parlak 01 Ocak 1970
“Nefes daralır, dizler iki adımda yorulur da! Uzanıp kalıvermek de var günün birinde ansızın,
Olur da!”
İsmail Gerçeksöz
Tarih 4 Ekim 1978’i gösteriyordu. Komünist terör, o günlerde 16 yaşındaki oğlu ile birlikte MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlı’yı şehit etmişti.
Bir şiir yazmıştı Haşatlı’nın ardından İsmail Gerçeksöz, “Bir şehidin ardından” diye… Bu şiir bir yandan Haşatlı’ya yazılmış, bir yandan da bir yıl 6 ay sonra aynı şehâdete erecek kendisi için yazılmıştı belki de.
“Duydum ki en güzel şarkılarda ölmüşsün
Kanın vatan vatan sızmış toprağa
Gece yarılarında yağan kar gibi.
Ulu Peygamberin savaşlarında,
Teke tek dövüşen pehlivanlar gibi.”
Böyle başlamıştı şiirine İsmâil Gerçeksöz…
Bursa’nın Yenişehir ilçesi Köprühisar köyü nüfusuna kayıtlı olan İsmail Gerçeksöz 1925’te İzmir’de doğdu. İsmail Gerçeksöz ilk ve ortaöğrenimini İzmir, Manisa ve Bursa’da tamamladıktan sonra 1946 senesinde erken yaşta yaşama adım attı.
Uzun süre Bursa’da gazetecilik yaptı. Bursa Hâkimiyet Gazetesi’nin 5 yıl yazı işleri müdürlüğünü, sahibi olduğu Bursa Ekspres Gazetesi’nin de 7 yıl başyazarlığını yürüttü. Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Türk Edebiyatı Vakfı’nın kurucularından olan Gerçeksöz, uzun yıllar Tanin, Vatan, Yeni İstanbul ve Tercüman gazetelerinin Bursa muhabirliğini yaptı ve 1961’de Almanya’ya gitti. Stern Dergisi’nde çalıştı. 1976 yılında yurda döndüğünde Millet Gazetesi’nin başyazarlığını yaptı.
İstanbul MHP İl Yönetim Kurulu’nda üyelik ve basın bürosu müşavirliği görevlerini yürüten Gerçeksöz 1973 seçimlerinde Bursa’dan, 1977 seçimlerinde de İstanbul’dan MHP milletvekili adayı oldu.
Babasından Arapça ve Farsça dersleri alan Gerçeksöz, daha küçük yaşlarda edebiyata ilgi duydu. Şiirlerinde genellikle duygulu bir ton içinde vatan ve millet sevgisini işleyen, serbest vezinli epik bir edâ ile milli ve tarihi konuları ele alan, halkımız, memleketimize ve Bursa’ya olan hayranlıklarını dile getiren İsmail Gerçeksöz, eserlerinde sade bir dil ve yalın bir üslup kullanmaya önem verdi. [1]
Gerçeksöz’den bahseden şâir Gültekin Samanoğlu, “O, şair, yazar, idealist bir insandı. Şiirden hiç kopmadı. Yiğit bir şekilde şehit oldu” dedi. Gerçeksöz’ün yazdığı dergi ve gazeteleri sıralayan Samanoğlu, “Şairin beş şiir kitabı vardır. Yetişmesinde şair Haşim Nezihi Okay ile .. gazeteci yazar İsmet Bozdağ’ın büyük tesiri vardır. Memleket sevdalısı Gerçeksöz vatan uğruna şehit i düştü” [2]
Şiir ve yazıları 1944’ten itibaren Demet, Uludağ, Sanat ve Edebiyat, Şadırvan, Bizim Türkiye, Çatı, Kaynak, İstanbul, Hisar, Devlet, Ortadoğu, Millet ve Türk Edebiyatı gibi gazete ve dergilerde yayınlandı. Eserlerinin bir kısmını Âşık Sazından Şiirler (1944) Bursa’nın Destanı (1951) Yaşayan Ağaç (1952) Gökbayrak (1954) İkinci Dönüş (1972) adı altında kitaplaştırmıştı.
4 Nisan 1980 günü, sabahleyin oğlu ile birlikte Acıbadem Dörtyol kavşağında evinin önündeki dolmuş durağında, iki Dev-Sol militanı tarafından silahlı saldırı sonucu şehit edildi. Aynı olayda oğlu İbrahim Gerçeksöz de ağır yaralandı. Cenazesi, Aksaray Valide Camii’nde kılınan namazdan sonra getirildiği Bursa Emirsultan mezarlığındaki şehitlikte toprağa verildi.
Gerçeksöz Türk basının önemli şahsiyetlerinden biridir. Ancak ülkede sola ve gayri-Türklere verilen önemin, hiçbir zaman Türklüğe ve Türk milliyetçilerine verilmediği gerçekliği ortadadır. Bugün gerek basın camiasında, gerek meslek cemiyetlerinin hangisi rahmetli Gerçeksöz’ü hakkı ile anmakta ve mesleğin gelecek kuşaklarına aktarmaktadır?
Etnik azınlıkları savunan ve satışı düşük bir gazetenin internet sitesine yapılan sanal saldırıya bile kınama yayınlayan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu konu üzerine ne kadar eğilmiştir? Biz bu vatan, bu millet, bu dava için canını, kanını vermiş tüm değerleri unutmayacağız. ‘Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün gazetecilik anlayışı’ başlıklı yazımızla başlattığımız, gazetecilikle ilişkin yazı dizimizi de sürdüreceğiz.
Yazımızı Gerçeksöz’ün yazdığı “Sona doğru” adlı şiirle bitirmek istiyoruz:
SONA DOĞRU…
Hani bir şarkı takılır ya insanın dudaklarına
Eski, yarı unutulmuş, kırık dökük
Bir kaç mısra dil ucunda döner durur da!
Nice baharlar alıp gitmiştir en güzel düşlerini
Sonra yapraklar sararır, çiçekler kurur da!..
Sille yemiştir kişi felekten,
Eşe dosta gülümseme zorluğu bir yana
Yürek olmadık acılarla yoğrulur da!
Upuzun gölgelerde bir akşam güneşi,
Camlardan odalara vurur da!..
Çoktan bitmiş kadehinde son yudum,
Meyhane boş, masa tarumar,
İlk yudumlardaki mutluluk kaybolur da!.
Bir köşede meyhaneci uyukluyordur,
Son müşteri hala oturur da!.
Ya da istasyon boşalmış,
Son tren çoktan gitmiştir.
Yolcu koskoca dünyada kaybolur da!
Karanlığa uzanan saat kulelerinden,
Oniki’ler hep birden vurur da!.
Budur işte feleğin bize oyun oynamışlığı,
Unun elenip eleğin duvara asılmışlığı,
Nefes daralır, dizler iki adım da yorulur da!
Uzanıp kalıvermek de var günün birinde ansızın, olur da!