AHMED el-GAZZÂLÎ
Süleyman Uludağ 01 Ocak 1970
Mecdüddîn Ebü’l-Fütûh Ahmed b. Muhammed el-Gazzâlî (ö. 520/1126)
İmam Gazzâlî’nin kardeşi, vâiz ve mutasavvıf.
Tûs’ta doğdu. İlk tahsilini burada yaptı. Babasıyla birlikte sûfîlerin semâ meclislerine katıldı. Şâfiî fıkhı tahsil etti. Bağdat’a giderek Nizâmiye Medresesi müderrisliğini bırakıp halvete çekilen İmam Gazzâlî’ye vekâleten bu medresede dersler verdi. Ancak daha sonra tasavvuf sevgisi ağır bastığından inziva ve halvet yolunu seçti. Çeşitli yerleri gezdi ve sûfîlere hizmet etti. Ebü’l-Kasım el-Cürcânî’nin müridlerinden Ebû Bekir en-Nessâc’ın sohbetlerine katıldı. Kazvin’de vefat etti.
Ahmed el-Gazzâlî, tasavvufta ağabeyi İmam Gazzâlî’den farklı bir yol tutmuştur. İmam Gazzâlî ilim, mârifet, şer‘î hükümler ve ahlâkî kaidelere öncelik tanıyan bir tasavvuf anlayışını hâkim kılmaya uğraşırken, o aşk ve vecde önem veren bir tasavvuf anlayışını yaymaya çalıştı ve aşk üzerine yazdığı Sevânihu’l-uşşâk* adlı Farsça eseri ile bu vadide çığır açtı. Onun bu eserindeki görüşleri Senâî, Rûzbihân-ı Baklî, Attâr, Fahreddîn-i Irâkı gibi büyük mutasavvıflar üzerinde müessir oldu. Talebesi Aynülkudât el-Hemedânî, Temhîdât ve Levâih, Irâkı de Lemeât isimli eserlerinde Sevânih’i örnek almışlardır. Ahmed el-Gazzâlî’nin bu tasavvuf anlayışı, Celâleddîn-i Rûmî ve İbn Fâriz’de en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Tasavvufî hayatın esasını semâ, aşk, vecd, cezbe ve şevkten ibaret görenler, Ahmed el-Gazzâlî’yi İmam Gazzâlî’den üstün tutarlar. Rivayete göre İmam Gazzâlî, kardeşine, “şeriata daha çok bağlı kalmak için gayret göstermesini” tavsiye etmiş, kardeşi de ona “hakikat hususunda mârifet sahibi olmaya daha çok önem vermesi gerektiğini” söylemiştir. İmam Gazzâlî’nin tasavvufa kardeşinin tesiriyle girdiği ve “Biz aradık, o buldu” dediği rivayet edilir.
Âlemde olan her şeyi aşkla açıklayan Ahmed el-Gazzâlî, ilâhî güzelliklerin “gözle görülür güzeller” şeklinde tecellî ettiğine inanır. Bu konudaki düşünceleri onu, Hallâc’dan itibaren çeşitli şekillerde kendini gösteren İblis’i mâzur, hatta haklı görme fikrine götürmüştür. O, İblis’in Âdem’e secde etmemesini, ebedî bedbahtlığı göze alarak yüce mâşuku Allah’tan başkasına secde etmeme şeklinde açıklar. Onun anlayışına göre İblis, Allah’a o kadar büyük bir aşkla bağlı idi ki cehennemde ebedî olarak azap görme pahasına bile olsa, O’ndan başkasına secde etmedi ve gerçek bir muvahhid olduğunu böylece ispat etti. Sevânih’te, “İblis’teki aşkın konusu, sıfatları yüce olan mâşuktur” diyen Ahmed el-Gazzâlî’nin “İblis’ten tevhid dersi almayan zındıktır” dediği nakledilir. Bu görüşlerinden dolayı Yûsuf el-Hemedânî, İbnü’l-Cevzî ve Şiî âlim İbn Ebü’l-Hadîd’in şiddetli tenkidine uğramıştır. İbnü’l-Cevzî, “Ahmed el-Gazzâlî’nin hikmet ve nükteleri bulunmakla beraber sözlerinin çoğunun saçma sapan şeyler olduğunu, uydurma hadisler, düzme hikâyeler ve çarpık sözler naklettiğini, uyanıkken Hz. Peygamber’le görüşerek müşkillerini hallettiğini ileri sürdüğünü, İblis’i mâzur görerek aleyhinde kimseye söz söyletmediğini” anlatır. İbn Hacer, Yûsuf el-Hemedânî’nin onun hakkında, “Tasavvuf yolunu ifsat etti. Bir kere konuşmasını dinledim, sözü ateş gibiydi. Ama kaynağı rabbânî değil, şeytanî idi. Semâ meclisinde baş aşağı, ayakları havada deveran ettiğini gördüm” dediğini nakleder (Lisânü’l-Mîzân, I, 293). İbn Ebü’l-Hadîd ise, “Kıssacı bir vâiz olan Ahmed el-Gazzâlî yanlış yola girmişti” der. Onu iyi tanıyan bir arkadaşı kendisini “yalancılıkta ve verdiği vaazlarla mal mülk sahibi olmada Allah’ın yarattığı harikalardan biri” olarak tanıtır. Bununla birlikte birçok âlim onu övmüş, özellikle İbnü’l-Esîr onu İbnü’l-Cevzî’ye karşı savunmuştur.
Ahmed el-Gazzâlî’nin en önemli eseri, konusu aşk olan Sevânihu’l-uşşâk’tır (nşr. H. Ritter, İstanbul 1942). İmam Gazzâlî’nin İhyâü ulûmi’d-dîn’ini Lübâbü’l-İhyâ? adıyla ilk defa o özetlemiş, semânın haram olduğunu iddia edenlerin görüşlerini reddetmek için Bevâriku’l-ilmâg adlı eserini kaleme almıştır. Eser J. Robson tarafından Tracts on Listening to music (London 1938) adıyla İngilizce’ye tercüme edilmiştir. et-Tecrîd fî tercemeti’t-tevhîd isimli eseri et-Tefrîd fî tercemeti’t-Tecrîd adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (trc. M. Fevzi, İstanbul 1285). Diğer eserleri ez-Zahîre fî ilmi’l-basîre, Sırru’l-esrâr ve teşkîlü’l-envâr, Havâssü’t-tevhîd’dir. Bu son eser, talebesi Saîd b. Fâris el-Lübbânî’nin onun vaaz meclislerinde tuttuğu notlardan derlenmiştir (Brockelmann, GAL, I, 546; Suppl., I, 756).