Türkçüler Günü Kutlu Olsun
Prof.Dr. Abdülkadir YUVALI 01 Ocak 1970
3 Mayıs günü 1947 yılından beri Türklüğe gönül vermiş olanlar için anlamlı bir gün ve dolayısıyla da bayram olarak kutlanmaktadır. Türk insanının diline inancına, tarihine, örf ve adetlerine saygılı olmak,bu yüce değerleri doyasıya yaşamaktan daha doğru ve doğal bir davranış da olamaz diye düşünüyoruz.Zira yeryüzünde insan olduğunun şuurunda olan herkesin kendi öz değerlerine saygılı olması ve bunları derinlik boyutunda yaşaması ve bu ulvi değerleri gelecek nesillerin yaşamasını temin yönünde derinlik boyutunda yapması hak ve hukukudur.
Türk kültür ve tarihinin önemli kaynaklarından olan Göktürk kitabeleri dikkatlice okunduğu zaman Türk Bilge Kağan’ın bizlere bırakmış olduğu vasiyetnamesi yani “Bengü taşları” Türkçüler gününde Türk insanının duyması, hissetmesi ve yerine getirilmesi gereken ilke ve esasları ihtiva etmektedir. Bilge Kağan’ın vasiyetini daha sonraki devirlerde kaleme alınmış olan ve günümüzde Türk dünyasının ortak kültür değerleri olarak kabul edilmiş olan eserlerde (Divân-ı Hikmet, Kutadgu Bilig, Divânu Lügati’t-Türk vb) de aynı husus açık olarak görülmektedir. Günümüzde, Fransa vatandaşının her hali ve davranışıyla Fransız olması,aynı şekilde Alman vatandaşının da hayatının her kademesinde düşünce ve davranışlarıyla yani her haliyle tartışmasız Alman milliyetçisi olması,Alman halkını tanıyan hemen herkesin ortak görüş ve kanaatıdır.Aslında bu konuyu dünya genelinde ele alacak olursak,bu özellik yani “milliyetçilik ve vatanperverlik gibi yüce değerler yeryüzündeki her millet içinsöz konusudur.Ancak,Türk insanının Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde çığırından çıkartılmış olan Türk düşmanlığı zaman zaman hortlatılmıştır.Bu talihsizliğin yaşanmış olduğu hadiselerden birisi de 1944 yılında Türkiye’de Kuzey komşumuzu memnun etmek düşüncesiyle gündeme getirilmiştir.Günümüzde ise,AB ve ABD Sovyetler Birliği’nin yerini almak mı istiyor?
Ülkemizde genellikle bölücü çevrelerde sık sık görmekte olduğum bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bölücü çevrelerin etnik ırkçılığını içte ve dışta bazı çevreler, özgürlük, insan hakları çok kültürlülük vb. kalıplaşmış kavramlarla izah etmek suretiyle sömürgecilere şirin görünmek için her yolu mubah görmektedirler. Ancak, Türklük veya milliyetçilik, hatta Türk dünyası söz konusu olduğunda Ab ve ABD’den daha acımasız ve saldırgan olabilmektedirler. Bu halleriyle, milli mücadele döneminde işgalcilerin savunucusu Ali Kemal’in özelliğini mi taşıyorlar?
Günümüzde 11 milyon kilometre karelik bir toprak üzerinde 225 milyon insanın yaşadığı bir Türk dünyası gerçeğini 1990 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra önce insanlığa sonra da içimizdeki dışarıdan akıl alan hata beslenen bazı akıllı çevrelere kabul ettirebildik. Ancak bazı çev reler elbirliğiyle, ellerindeki bütün gücü kullanmak suretiyle Türk dünyası gerçeğini yok farz etmeyi tercih etmekte olduklarını üzülerek ifade etmek istiyorum. Oysaki bir Anglo Sakson, Yenidünya Slav, Arap, Çin Hint vb. dünyalar olduğu gibi bir de Türk dünyası vardır.
Türk dünyasında dil, fikir ve işbirliği konusunda İsmail Beğ Gaspıralı’nın hayata geçirme konusundaki çabaları Rus Çarlığı’nın “Rusya Müslüman Türeleri”ne yönelik böl, parçala politikası(İlminiski’nin teorisi) ile adeta Türk varlığı ve birliği yasaklanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Atatürk’ün 1933 yılında “Bugün Sovyetleri Birliği komşumuz, dostumuz, ama onun idaresinde dili bir,dini bir,tarihi bir kardeşlerimiz yaşamaktadır.Dil bir köprüdür,inanç .bir köprüdür,tarih bir köprüdür…) veciz sözlerinde Türk dünyası gerçeği yatmakta ve hatta 60 yıl sonra Uluğ Türkistan da kurulacak olan bağımsız Türk cumhuriyetlerinin müjdesini vermiş ve Türk insanına bir hedef göstermiştir
Türklük biliminin, düşüncesinin Atatürk’ün silah arkadaşı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 19 Mayıs 1944 yılında kullanmış olduğu ifadeler, göstermiş olduğu hedef Türklük için talihsiz bir beyan ve gün olarak bilinmektedir. O gün Sovyetler Birliği’nin Türk dünyası gerçeğinden korktuğu için kendi bakış açısından tehlikeli görmesi ne ölçüde normal ise İsmet İnönü’nün de talihsiz ifadeleri o ölçüde talihsiz bir beyan olmuştur. Sovyetler Birliği ve Stalin diktatörü bu talihsiz beyanat ve bunu takiben yapılmış olan uygulamalarla Kuzey komşumuz Sovyetler Birliği ve Stalin memnun edilmiş olabilir. Ama İsmet paşa’nın bu sözleri ve davranışı Türk tarihinde kara bir sayfa olarak yer almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi olan Türk milliyetçiliğini ve onun temelini oluşturan maddi ve manevi değerlerini, hatta bütünlüğünü göz ardı etmeyi ilericilik, özgürlük,insan hakları gibi kalıplaşmış sözlere saygı olarak gören gafillerle iç içe yaşıyoruz.Günümüzde içi boşaltılmış olan bu şablon kavramların. öncülüğünü de AB ve ABD yapmaktadır.Söz konusu sömürgeci güç merkezleri için Türklük,Türk milliyetçiliği,Kur’an merkezli İslam,ahlaki ve insanı değerler vakti geçmiş,içi boş,karın doyurmayan ve çöp sepetine atılması gereken kavramlar olarak takdim edilmektedir..
Türkiye’de milli kavramları gündemden çıkartma, hatta suçlu ve zararlı gösterme görevini üstlenmiş olan çevrelere sözümüz lütfen söz konusu ülkelere (AB ve ABD)bir göz atınız. Bağımsız olarak yaşamakta olan ve bağımsızlığa talip olan ülkelerin aydınları (sözde aydınlar) gözlerinizde büyüttüğünüz ülkeler için milli, manevi değerler bir hayat tarzı olarak yaşlı genç, kadın erkek herkesin olmazsa olmazıdır.
Türklüğün yüce değerlerine gönül vermiş,uğruna baş koyanlara yani Türk milliyetçilerine tıpkı İsmet Paşa’nın gözü ile bakanlar günümüzde AB ve ABD’deki bazı çevreleri memnun etmek için Türklüğe şaşı bakmaları gerçekten düşündürücüdür.
Türk milliyetçileri, Büyük Atatürk’ün başlatmış olduğu “milletleşme” sürecine gönülden inanmakta, düşünce ve davranışlarında bunu yaşamaktadır. Zira, Büyük Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, kültürdür” veciz sözünden hareketle Türk vatanının her köşesinde yaşamakta olan insanımızın ortak değerler etrafında bütünleşmesi, ortak paydayı güçlendirmesi yani çağdaş ülkelerin vatandaşlarına hayat tarzı olarak kazandırmış olduğu çağdaş düşünce ve davranışlar bizim için de geçerli olsun diyoruz.Ancak Hıristiyanlık ve Roma,Grek medeniyetinden beslenmiş olan çevreler kendileri için doğru ve gerekli olduğuna inanmış oldukları değerleri başkaları için düşünmek bile istemezler. Atlas Okyanusu’ndan Ural Dağlarına uzanan coğrafyada Avrupa Birliği yani AB kurmaya çalışanlar Türkiye’de ayrılığı körüklemektedirler.Onlar için Türk ,milliyetçiliği yani milli ve manevi değerlerine bağlı,ülkesini ve milletini sevmek çağ dışı bir anlayış,hatta suç olarak görülmektedir Türkiye’de milliyetçiliği, çağın gerisinde kalmış, gereksiz,ayrılığa sebep olabilecek bir kavram olarak görenler veya görmek isteyen çevreler acaba Stalin’i memnun etmek için Türkçülüğü (milliyetçiliği) suçlamış olan İsmet Paşa’nın penceresinden bakmak suretiyle ,AB ve ABD’yi memnun etmeye mi çalışıyorlar? Saygılarımla…