Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi: Silivri Cezaevi
Aram Ekin Duran 01 Ocak 1970
Türkiye’nin son 10 yılına damga vuran Silivri Cezaevi, dünyada en fazla gazetecinin bulunduğu cezaevi olarak biliniyor. Avukatlar, cezaevinin Türkiye’deki hak ihlalleri açısından sembol haline geldiğini söylüyor.
Nazire Gürsel, haftada bir gün Silivri yoluna düşen isimlerden biri.
O, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel’in eşi.
Nazire Gürsel, eşini haftada bir gün ve bir saat görebiliyor. Görüşmeler kalın cam duvarla ayrılmış bir odada ve infaz memuru gözetiminde gerçekleşiyor ve kayıt altına alınıyor. İki haftada bir ise 10 dakikalık telefon görüşmesi izni var. Ancak tutuklu, bu 10 dakikada yalnızca bir kişi ile görüşebiliyor. Normalde ayda bir yapılması gereken açık görüşe ise iki ayda bir izin veriliyor.
İlk başlarda Cumhuriyet çalışanlarının en fazla birkaç ay tutuklu kalıp, daha sonra ilk duruşmada serbest kalacağına inandıklarını, ancak aylar geçtikçe bu sürecin uzayacağını gördüklerini ifade eden Gürsel, “Silivri Cezaevi’nde tüm kurallar ve kısıtlamalar cezaevinde yatanlara ve yakınlarına işkence çektirmek için kurgulanmış durumda. Silivri’de yatan bir insanın Silivri’den kalıcı bir hasara uğramadan çıkması çok zor” diye konuşuyor.
Görüşmeye giderken 3 noktada kontrolden geçtiklerini ve 2 noktada arandıklarını anlatan Nazire Gürsel, cezaevinin içinin ve görüşme odalarının aşırı kirli olduğuna dikkat çekiyor. Görevlilerden aldığı bilgiye göre cezaevi temizliğinin iki ayda bir gerçekleştirildiğini dile getiren Gürsel, "İnanılmaz derecede pis bir yer. Her yer leş gibi kokuyor, tuvaletler çok bakımsız. Görüş odasındaki camların kirinden birbirimizin yüzünü seçmekte zorlanıyoruz” diye konuşuyor.
Gazeteci hapishanesi
Son 10 yılda Türkiye siyasetine damgasını vuran Silivri Cezaevi, dünyanın en fazla gazeteci barındıran cezaevi olarak dünya çapında tanınan bir yer haline geldi. Bugün itibariyle Silivri Cezaevi’nde aralarında Cumhuriyet çalışanları, Deniz Yücel, Ahmet-Mehmet Altan, Mehmet Baransu ve İnan Kızılkaya gibi isimlerin olduğu yaklaşık 50 gazeteci bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye'de hapis yatan yaklaşık 160 gazetecinin neredeyse üçte biri Silivri’de bulunuyor. DW Türkçe’ye konuşan hukukçular, Silivri Cezaevi’nin Türkiye’deki hak ihlalleri ve hukuksuzluklar açısından bir sembol haline geldiğine işaret ediyor.
İstanbul'un Silivri ilçesinde yapımı 2008 yılında tamamlanan ve yaklaşık 745 bin metrekare üzerine kurulu dev bir yerleşke olan cezaevi, 2008’de başlayan Ergenekon soruşturmasından bu yana Türkiye siyasi tarihinde yaşanan gelişmelerin merkezi haline geldi. Bugüne kadar Ergenekon, Balyoz, KCK, Askeri Casusluk ve Oda TV gibi kamuoyunda çok tartışılan yargılamalara ev sahipliği yapan Silivri Cezaevi, son birkaç yıldır ise gazeteci tutuklamaları ve 15 Temmuz darbesi yargılamalarına ev sahipliği yapıyor.
“Korku imparatorluğunun simgesi”
Silivri Cezaevi’nin ilk kez kamuoyun gündemine geldiği Ergenekon ve Balyoz davalarında savunma avukatlığı yapan Avukat Celal Ülgen, “Silivri Cezaevi, korku imparatorluğu olarak anılan o dönemin simgesi oldu” diyor. Bugüne kadar aralarında Tuncay Özkan, Dursun Çiçek, Soner Yalçın, Ahmet Zeki Üçok gibi Silivri Cezaevi’nde yatan pek çok ismin avukatlığını yapan Ülgen, o dönem cezaevi yakınlarında bir otelde yaşamaya başladığını anlatıyor. FETÖ davalarında kendisine teklif edilen hiçbir vekaletnameyi kabul etmediği için artık Silivri’ye pek yolunun düşmediğini ifade eden Ülgen, Silivri Cezaevi’ni şu sözlerle tanımlıyor: “Silivri her dönem hukuksuzluğun adı olmuştur. Bu gün de böyle. İnce bir hukuk uygulaması yerine kaba bir ‘herkes suçludur, içeri atalım’ mantığı egemen.”
Cezaevi ve mahkeme birarada
15 Temmuz darbe girişimi ardından Silivri Cezaevi’nin şartları da ağırlaştı. Örneğin yoğunluklu olarak Gülen yapılanması davası sanıklarının ve gazetecilerin kaldığı Silivri Cezaevi 9 No'lu Kısım’da avukat-tutuklu hakları açısından özel kurallar uygulanıyor. Bugüne kadar Silivri’de görülen tüm davalarda avukatın müvekkilini sınırsız görme hakkı varken, bugün ise avukat görüşleri haftada bir gün ve bir saatle sınırlandırılmış durumda. İnfaz memurları gözetiminde gerçekleştirilen ve kamera kaydına alınan bu görüşmelerde herhangi bir temasa da izin verilmiyor. Avukatlar bir kere de yalnızca bir müvekkilleri ile görüşebiliyor.
Geçtiğimiz yıllarda Silivri Yerleşkesi içerisinde gerçekleştirilen KCK davalarında yer alan Özgür Gündem Gazetesi avukatı Özcan Kılıç, Silivri’de ilk kez mahkumların kaldığı cezaevleri ile yargılandıkları mahkemelerin aynı yapı içerisine sokulduğunu kaydediyor. Kılıç, “Bu durum insan haklarına aykırıdır. Bir kişinin adliyede yargılanma hakkı gasp ediliyor. Hiç kimseyi görmeden ve kimse ile konuşmadan hücresinden alınıp direkt mahkeme salonuna çıkarılıyor” diyor.
“9 No’lu kısımda özel kurallar uygulanıyor”
Silivri'de tutuklu bulunana ve hakkındaki iddianamede “Paralel Devlet Yapılanması (PDY)” ile ilişkisi olduğu öne sürülen tüm isimlerin 9 No’lu kısımda tutulduğunu anlatan Özcan Kılıç, “Bu bölümdeki tutuklulara özel kurallar uygulanıyor. Tüm prosedür farklı. Diğer mahkumlardan çok daha büyük kısıtlamalar ve tecrit söz konusu. 9. Kısımda kalmayan ve FETÖ üyeliği ile suçlanmayan diğer tutukluların avukat ve yakınlarıyla görüşleri daha rahat. Ama mesela FETÖ’den yargılananlar ve Cumhuriyet çalışanlarının böyle bir hakkı yok” diyor. 2010-2016 yılları arasında Silivri Cezaevi’nde kalan ve yargılanan isimlere bakıldığında, daha çok derin devlet ile ilişkilendirilen isimler ile Kürt muhaliflerinin olduğunu hatırlatan Kılıç, “Bu dönemde ise devlet kimi sevmiyorsa, kime ibretlik bir ceza vermek istiyorsa onu Silivri’ye yolluyor” şeklinde konuşuyor.
Gazeteci Kadri Gürsel'in eşi Nazire Gürsel'e göre, Silivri Cezaevi'nin ömrü uzun olmayacak. Gürsel, "Bir devlet bundan utanç duymalıdır. Tarih, Silivri Cezaevi’nde yaşananları mutlaka yazacak. Nasıl Diyarbakır Cezaevi, Ulucanlar Cezaevi Türkiye demokrasisi için sembol haline geldiyse, Silivri Cezaevi de öyle olacak. Benim çocuklarım, torunlarım orayı bir müze olarak gezecekler ve bizim bugünlerde neler yaşadığımızı görecekler" şeklinde konuşuyor.
© Deutsche Welle Türkçe