SİTÂYİŞ-İ SÂHİB-İ SE HİLÂL EMÎR-İ AZİM TÜRKEŞ
SEYYÂH-I FAKÎR EVLİYÂ ÇELEBİ 01 Ocak 1970
Muhterem okuyucularım, merhum Alparslan Türkeş için yazmış olduğum bu yazı 14 Eylül 1970 tarihinde DEVLET gazetesinden neşredilmişti. Aziz hatırasına hürmeten yeniden neşrediyorum. Tâbe serâh...
Ol Keremkâr ü Lâtif ü Rahman yüce Teâlâ, padişahlar, emîrler, hakanlar yaratmış ve lakin sana BAŞBUĞ’luk müyesser kılmış.
Alparslan’ı meydan-ı Malazgirt’te Diyojen’e muzaffer kılmış, mızrağınun temrenin sivridûben kâfirin zırhın delmiş, dahî sahipsiz Türk’e vü Anadolu’ya ümîd yapup, kâfirin kalbine havf salmış.
Gelmiş geçmiş cümle cündî vakarına yetemez, kemânkeşler, dilâverler elin tutamaz. Battal Gâzinün pâyı zemini delerdi, senin pâyın âlemi yerinden oynatur. Nice boylu poslu leventler boyların bir mahall-i muayyende gösterürdi; senim kaddin yedi iklimde alem misâl görünür. En bahâdır emîrler "Haydi" dise, ardınca üçyüz hezâr bahâdır giderdi; senin "Haydi" dimeden baş feda idecek milyonla serdengeçti emrine âmâdedür.
Pes imdi, şol âlem üzre Türk’e zebân olasın, müebbeden ufk-ı vatanda tâbân olasın. Cümler şîrler kuvve-i destinde cem ola, düşmenlerin boynu şemşîrine yem ola. Muârızlar, münafıklar kıyl ü kaal ile vakit geçürürken Allah senin yüzün zafere müteveccih kılmışdur. Her kande bulundunsa dâim üst oldun; hakkın düşmanına Aslan, hakikat ehline dost oldun. Murad itdüler kim seni vatandan ebediyyen cüdâ kılalar. Ânın içün diyâr-ı Hinde nefy itdüler. Senin vatan muhabbetin gaalib gelûben onca ebhârın mâverâsından yine geldi. Ol kadar fâtihsin kim ger diyâr-ı Hindde kalsan, cümle racalar hâk-i pâyine düşüb, "meded kurtar bizi" deyû orduna çeri yazılurdı. Bu ne ihtişâm, bu ne kudret, bu ne tâlih kim seni, "Gökte bir hilâl, lâkin ânın bayrağında üç hilâl vardur" deyu vasfeylerler. Ger Mirrih, Zü tavaf iderler.
Cümle siyaset üstazların ü hatiblerün dillerin bend idüb, anlara hadlerin bildürdin. Senin kürsün dürr ü yâkut ile müzeyyen ü arşa uzanan bir kürsüdür kim ol münâfıkların destleri âna yetemez.
Râhın yitirmiş şol millete yol gösterüb, Gordion düğümü gibi mesâili hall idüb, mânâya teşne ehalinün derdin bilüb arif oldun. Sana bir ZARF ile iftira itdüler, lakin ol şom ağızların yüzün kara çıkarub, sadrındaki îmânın "İ"sin "R" ile "F" arasına koyup, ZARİF oldun.
Kalbinde âteş-i Tûrân yanardı kim moskofa esir olan etrâkı salaha erişdürmek için zindanlarda kaldın. Lâkin zincir-i esâret ol âteş-i suzanı söğündüremedi. Karanlıklar seni mefkûrenden döndüremedi.
Kilâb-ı zulm şol fânî dünyada "bed mâye" deyû nâm virdüler, sen dahî şân ü şöhret içre pâyidâr oldun.
İmdi, rûy-i zemînde ne kadar etrâk var ise yolun gözler. Dîdeleri yaşlı kızlar ü pîrler, yiğitler seni gözler. Taşkentde, Buhârada, Kerkükde arslan gibi simân ecdadın ile yanyana durur.
Dilerim Allah’tan kim cümle mazluma muîn olasın. Şol mefkûre-i muazzaman ile ulu devlet bulasın. Düşmen-i dîn ü hân-i vatan pençe-i kahrında telef olalar. Oğuz, Kırgız, Kazak, Özbek sâye-i sancağında neşet bulalar.
Ey ümîd-i Tûrân ü cihângîr-i müstakbel ü şâhenşâh-ı cihân ü meşhur-ı zemân, Seyyâh-ı Fakîr dahî muhabbetinden nârâ düşüb vasfın harâreti ile destlerinden bûs ider.
KELİMELER
Sitâyiş : Övgü/Se hilâl : Üç hilal/Emîr-i azîm : Büyük komutan-Cündî: İyi ata binen asker/Kemân-keş : Okçu/Kadd : Boy/Zebân : Dil-Tâbân : Parlama/Kıyl ü kaal : Dedi-kodu/Cüdâ : Ayrı-Nefy:Sürgün/Ebhâr : Denizler/Mâverâsından : Ötesinden/Hâk-ı pay : Ayak toprağı/Mesâil: Mes’eleler/Teşne : Susamış/Bûs ider : Öper/Tâbe Serâh : Toprağı temiz olsun.