« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Haz

2017

NAHÎFÎ (ö. 1151/1738)

Mustafa Uzun 01 Ocak 1970

Manzum Mesnevî tercümesiyle tanınan divan şairi.

İstanbul’da XVII. yüzyılın ortalarında doğduğu ve öldüğünde doksan yaşının üzerinde bulunduğu kaydedilmişse de 1099’da (1688) yazdığı Hilyetü’l-envâr’da yirmi dört yaşında olduğunu belirttiğine göre 1076’da (1665-66) dünyaya geldiği söylenebilir. Mesnevî tercümesi mukaddimesinde verdiği Mehmed Süleyman b. Abdurrahman b. Sâlih şeklindeki künyesine göre dedesi yeniçeri kâtibi Sâlih, babası vâiz Şeyh Abdurrahman Muhyî Efendi’dir. Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi ile de yakın akraba oldukları bilinmektedir. Şiirlerinde kullandığı Nahîfî mahlasıyla tanındı; ancak özellikle kütüphane kataloglarında aynı mahlas yanında Mehmed adını taşıyan başka kimselerle karıştırıldığı görülmektedir. İyi bir öğrenim gördü, ayrıca Hâfız Osman’dan sülüs ve nesih icâzeti aldığı gibi ta‘likte de kendini yetiştirdi.

Nahîfî önce Yeniçeri Ocağı Kalemi’ne girerek Has Oda’da hizmete başladı. 1094 Şâbanında (Eylül 1683) Mısır’a giderken (Müstakimzâde’ye göre Mısır yoluyla hacdan dönerken) Konya’ya uğrayıp Mevlevîliğe intisap etti. İran’a elçi gönderilen Ebûfâruk Mehmed Paşa’nın maiyetinde kâtip sıfatıyla bulundu (1100/1688-89). Revan, Tebriz, Nahcıvan, Kazvin, Kâşân ve İsfahan’daki ilmî ve edebî muhitlere girerek tanındı ve takdir topladı. Bir süre Şehid Ali Paşa’nın sadâret kâtipliğini yaptıktan sonra Pasarofça Muahedesi dolayısıyla elçi tayin edilen İbrâhim Ağa ile (Paşa) Nemçe’ye gitti (1131/1719); dönüşünde hizmetlerine karşılık Dîvân-ı Sultânî hocalıklarından başmukataacılığa getirildi. 1137’de (1725) Damad İbrâhim Paşa tarafından Habîbü’s-siyer’i tercüme eden heyete dahil edildi. Ertesi yıl tayin edildiği defterdâr-ı şıkk-ı sânî görevinden kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 19 Cemâziyelevvel 1151’de (4 Eylül 1738) vefat etti ve Topkapı dışında defnedildi. Mezarı, günümüzde Maltepe caddesi üzerinde bulunan “Fransız Müslüman Mezarlığı” köşesindeki, Mesnevî şârihi Sarı Abdullah Efendi’nin kabri yanındayken 1944 yılından sonra cadde genişletmeleri sırasında ortadan kalkmıştır. Hamzavî-Melâmî taşları tipindeki mezar taşında, “Bu Süleymân-ı Nahîfî rûhuna el-Fâtihâ [1151]” tarih mısraını taşıyan iki beyit yazılıydı. Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlevî kaynaklarında Hakkında bilgi bulunmamasını da sebep göstererek mezar taşı sebebiyle onun Hamzavî Melâmî olduğunu ileri sürmüştür.

Sebk-i Hindî tesirinde bir sanat anlayışına sahip olan Nahîfî, Nâbî ve Sâbit gibi hikemî şiir söylemede belli bir başarıya ulaşmış, şiirlerinde atasözleri, deyimler, İstanbul ağzına mahsus kelime ve tabirleri başarıyla kullanmıştır. Kasidede Nef‘î’den, gazelde Bâkî, Fehîm-i Kadîm ve Fuzûlî’den etkilenmiş, Nesîmî, İbrâhim Cevrî, Dede Ömer Rûşenî yanında Nâbî, Sâbit, Nedîm ve Râsih gibi şairlere nazîreler yazmış, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hâfız-ı Şîrâzî ve Molla Câmî’nin şiirlerine Farsça tahmîsler kaleme almıştır.

İlim, fikir ve sanat bakımından güçlü sayılan Nahîfî yaygın olarak Mevlevî kabul edilmekle birlikte Abdülbaki Gölpınarlı’ya göre Melâmî’dir, ayrıca Nakşî olduğu da ileri sürülmüştür (Aypay, bk. bibl.). Nahîfî, dinî heyecanları kuvvetli bir şair olarak Türk edebiyatında en çok na‘t yazan isimler arasında zikredilir. Ayrıca Yûnus Emre etkisinde birçok ilâhi kaleme almış ve bunların çoğu bestelenmiştir (dinî eserlerini besteleyen mûsikişinaslar ve güfteleri için bk. Ergun, I, 196-197, 242, 390). “Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım” mısraıyla başlayan gazeli, ikisi Hamâmîzâde İsmâil Dede’ye ait olmak üzere beş ayrı makamda dört sanatkâr tarafından bestelenmiş olup klasik Türk mûsikisinin günümüzde de zevkle dinlenilen örnekleri arasındadır (din dışı güfteleri için bk. BTMA, II, 562).

Eserleri. A) Manzum Eserleri. 1. Divan. Birçok nüshası Nahîfî’nin diğer eserleriyle bir arada külliyat halinde bulunan divanın bazı nüshaları da onun dinî ve din dışı şiirlerinin ayrı ayrı derlenmesiyle oluşturulmuştur. Eserde yer alan çeşitli formlardaki manzumeler divan dışından derlenenler dahil 6980 beyit olup bunların çoğunu na‘tlar oluşturur. Divanda şairin Arapça ve Farsça kaside ve gazelleri de yer almaktadır. Eser üzerinde A. İrfan Aypay bir doktora tezi hazırlamıştır (bk. bibl.). 2. Mevlidü’n-nebî. Üç bölüm halinde 1106 beyitlik bir mesnevi olup Yusuf Karaca eser üzerinde yüksek lisans çalışması yapmıştır (1997, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 3. Hicretü’n-nebî (Hicretnâme). Hicret konusunda yazıldığı bilinen hacimli yegâne müstakil manzumedir. İçinde 154 beyitlik bir hilye bulunan 788 beyitlik mesnevi Âmil Çelebioğlu tarafından neşredilmiştir (MÜTAD, sy. 2 [1987], s. 53-87). 4. Hilyetü’l-envâr. Hâkanî’nin Hilye’si tarzında 2871 beyit hacminde bir mesnevidir. Süleymaniye (Ali Nihat Tarlan, nr. 41; Mihrişah Sultan, nr. 399/1) ve İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 2622, 9848) kütüphanelerinde nüshaları bulunan eser üzerinde Zekeriya Usluer (1994, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) ve Oya Yasav (1995, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) yüksek lisans tezi hazırlamışlardır. 5. Zuhrü’l-âhire. Âmentünün esaslarını açıklamak maksadıyla kaleme alınan 1009 beyitlik bir mesnevi olup sondan 253 beytini Âmil Çelebioğlu yayımlamıştır (Diyanet Dergisi, X/112-113 [Ankara 1971], s. 342-350). Kütüphanelerde bazı bölümleri Tevhîd-i Hak ve Manzûme-i Akaid adlarıyla kayıtlıdır. 6. Mi‘râcü’n-nebî (Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 323). 1157 beyit hacminde bir mesnevidir. 7. Enfüsü’l-âfâk (TSMK, Hazine, nr. 280, 693). 1098 beyitlik bu mesnevide Fussılet (41/53) ve Zâriyât (51/20-21) sûrelerindeki âyetlerden hareketle enfüs ve âfak kavramları ele alınmakta, ayrıca nefis, akıl, kalp konuları işlenmektedir. Arife Çomar eser üzerinde yüksek lisans çalışması yapmıştır (2001, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 8. Mev‘izatü’n-nüfûs (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1211). Peygamber ve ashap sevgisi Hakkında kaleme alınmış elli sekiz beyitlik bir mesnevidir. 9. Mübâhase-i Kazâ ve Kader (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2245). 260 beyit hacminde bir mesnevidir. 10. Âdâb-ı Tarîkat ve Kavâid-i Hakîkat (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2245, vr. 19-23). Mârifet teriminin tasavvufî mânasını anlatan yaklaşık 140 beyitlik bir mesnevidir. 11. Terceme-i Mesnevî li-Nahîfî. Şairin en önemli çalışması olup Mesnevî’nin tamamını manzum olarak başarılı bir şekilde Türkçe’ye çevirdiği eserin yazma nüshalarının en değerlisi İstanbul’da Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 2326, 2327; diğer yazmalar için bk. Aypay, s. 13). Güzel bir ta‘likle ve Farsça aslı ile birlikte yedi cilt halinde basılan eser (Kahire 1268), Âmil Çelebioğlu tarafından Mevlânâ’ya aidiyeti şüpheli VII. cildi hariç mensur açıklamalarla birlikte üç cilt halinde tekrar yayımlanmıştır (bk. bibl.). 12. Tahmîs-i Kasîde-i Bürde (İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 2793, müellif hattı; İstanbul 1297). Bûsîrî’ye ait kasidenin Türkçe tahmîsidir. İsmail Hakkı Sezer şairin ikinci bir Türkçe tahmîsinden daha bahsetmekte ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki (Emanet Hazinesi, nr. 1903) kaydını vermektedir (bk. bibl.). 13. Tahmîs-i Kasîde-i Bürde (İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 2793, müellif hattı). Kasidenin Arapça tahmîsidir. 14. Tahmîs-i Kasîde-i Bürde (İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 2793, müellif hattı). Kasidenin Farsça tahmîsidir. 15. Tercüme-i Kasîde-i Bürde (İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 2793, müellif hattı). Kasidenin manzum Türkçe tercümesidir. 16. Bânet Süâd Tahmîsi (TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1903). Kâ‘b b. Züheyr’e ait kasidenin Türkçe tahmîsidir; bir sonraki eserle birlikte Tahmîs-i Kasîde-i Bürde ve Mudariyye adıyla basılmıştır (İstanbul 1258). 17. Tahmîs-i Kasîde-i Mudariyye (TSMK, Hazine, nr. 693, vr. 99b). 18. Kasîde-i Lâmiyye (Emâliyye) Şerhi (TSMK, Hazine, nr. 720). Ali b. Osman el-Ûşî’nin Mâtürîdiyye akaidine dair eserinin manzum şerhidir. 19. Mesnevî-i Nush ve’l-hikem (Afyon Gedik Ahmed Paşa Ktp., nr. 18312/2). 943 beyitlik Farsça dinî-tasavvufî bir mesnevidir.

B) Mensur Eserleri. 1. Ravzatü’s-safâ fî sîreti’l-Mustafâ. Muhammed b. Es‘ad el-Cevvânî’nin Şeceretü Resûlillâh adlı eserinin tercümesinden hareketle ve yer yer manzum parçaların ilâvesiyle meydana getirilmiştir (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 252/5; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 855). 2. Nasîhatü’l-vüzerâ. Siyasetnâme geleneğinde kaleme alınan bu küçük risâle Mehmet İpşirli tarafından yayımlanmıştır (TED, sy. 15 [1997], s. 15-27). 3. Risâle-i Hızriyye (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 760). Aynı adı taşıyan derleme içerisinde neşredilmiştir (İstanbul 1281, s. 106-108). 4. Sefâretnâme. Nahîfî’nin Avusturya’da (Nemçe) bulunduğu sırada kaleme aldığı anlaşılan risâlenin bir nüshası Kahire’de (Dârü’l-kütübü’l-Mısriyye, Mecâmi‘ Tarih Türkî, nr. 221), diğer bir nüshası Viyana’dadır (Nationalbibliothek, nr. 1090). Viyana’daki nüsha Kraelitz tarafından tercüme ve açıklamalarla birlikte yayımlanmış (Viyana 1907), Ahmed Refik de eseri Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmuası’nda tanıtmıştır (nr. 40, s. 212-227). 5. Kasîde-i Münferice Tercümesi. İbnü’n-Nahvî’nin, İslâm dünyasında dertlilerin virdi haline gelmiş meşhur kasidesinin tercümesi olan eserin tek yazması bilinmektedir (İÜ Ktp., TY, nr. 2342). 6. Risâle-i Kalemiyye. Güzel söz ve yazı sanatlarına dair Arapça bir risâledir (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 399, vr. 243-250). 7. Makalât-ı Süleyman Nahîfî (İÜ Ktp., TY, nr. 7208). Şairin nesirlerinden derlenen Münşeât-ı Nahîfî adlı çalışmasıyla (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 406; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 22) aynı eser olmalıdır. 8. Râmûzü’l-luga. Kaynaklarda zikredilmeyen ve şaire aidiyeti kesin olmayan, bilinen tek nüshası Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi’nde kayıtlı eser (nr. 1922) Arapça-Türkçe bir lugattır; Nahîfî’ye ait olduğu yazmaya sonradan konulan bir kayıtta belirtilmiştir.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 34748

ulkucudunya@ulkucudunya.com