Dış politikamız ve Kıbrıs
Agah Oktay Güner 01 Ocak 1970
Yunanistan bağımsızlığını kazandığı 1829 yılından beri topraklarını yüzde 400 Türkiye'nin aleyhine genişletmiştir. Türkiye'nin bütün iyi niyetli gayretleri Yunan iç savaşında açlık çekmemeleri için gönderdiği şilepler dolusu yardım ve benzeri her türlü insani destek unutulmuştur. Kuruluşta Etnik-i Eterya Cemiyeti'nin tayin ettiği hedeflere teker teker ulaşma gayretinden asla vazgeçilmemiştir. Yunanistan'da rejim değişir, hükümetler değişir ama asla dış politika hedefleri listesi değişmez. Nitekim en sıcak dostluk zamanlarında Yunanistan arkasında tuttuğu elinde Türkiye'ye saplamak üzere bir hançeri ihmal etmemiştir. İstanbul Rumlarının yaşadığı demokrasi nimetleriyle Batı Trakya Türklüğünün içinde bulunduğu şartları kıyaslarsanız Rumların cennette, Türklerin cehennemde yaşadığını görürsünüz.
Biz Atatürk'ten sonra dış politika vizyonumuzu büyük ölçüde kaybettik. Son 15 yıldır milli menfaati ve güvenliği esas alan dış politika anlayışı yerine ekonomik menfaatleri ve ideolojik tercihleri ağır bastıran bir siyaset anlayışı benimsendi. Türkiye Suriye batağına ideolojik tercih sebebiyle girdi ve kendisi için kefen hazırlamakla meşgul Barzani'ye her türlü yardımı şu anki geçici ekonomik menfaatleri sebebiyle yaptı. Kuzey Irak Kürt Devleti'nin oluşumuna İran Küçük Zap suyunu keserek tavır koydu. Aynı silahın daha ağırını kullanmak Türkiye'nin elindeyken, maalesef Kürt Bakanlar ziyaretlerinde öpücüklerle ödüllendirildiler. Dış politikada milli menfaat hedefinden asla şaşılmamalıdır. Düşmanlarımız altımızı oyuyor, biz gaflet uykusundan uyanmıyoruz.
Adalar elden gitti
Dış politikada milli menfaat hedeflerine uygun stratejiler geliştirilirken asla taviz politikasına sapılmamalıdır. Son Kıbrıs müzakerelerinde Türk tarafı Rumların bile inanmakta zorlandığı tavizlerle yola çıktı. Netice "0"dır. Türk Hükümetinin Yunan Ordusu adalarımızı işgal ederken susması tam bir faciadır. Lozan Anlaşması adalara askeri üs kurulamayacağını kesin hükme bağlıyor. Yunanlılar bununla yetinmiyor bize ait adaları da işgal ederek askeri yığınak yapıyor. Aslında Yunan tarafının bu davranışı Kıbrıs Müzakereleri öncesinde Türkiye'ye kesinlikle bir savaşı göze aldığı ikazıdır.
Türkiye kendi ayağına baltayı kendi vurmuştur. AKP iktidarına kadar Türk Devleti'nin deniz kuvvetleri politikası Yunanistan'ı bu konuda geçmek, İtalya'nın gerisinde kalmamak idi. Ne hazin tecelli ki FETÖ'ye mal edilen gayretlerle deniz kuvvetlerimiz perişan edildi. Düşman bunu biliyor. Onun için boş sözleri bir tarafa bırakıp, kara, deniz, hava kuvvetlerimizi güçlendiren, eski kudretine kavuşturan politikalara dönelim. Bir devlet için milli orduyla kavga intihar demektir.
Denktaş ve Makarios'la başlayan 43 yıldır devam eden Kıbrıs Müzakereleri bir kere daha neticesiz kaldı. Bir müzakerenin sonuç vermesi için tarafların samimi ve gerçekçi olması şarttır. Ne yazık ki Rum Lider Anastasiadis'te bu iki temel değer yoktur. Bu görüşmelere giderken Anatasiadis Rum halkına gerçeklerle bağdaşmayan sözler verdi; 0 garanti, "0"güvenlik, "0" Türk askeri, "0" yeni devlet. (O'na göre mevcut Rum Yönetimi devam edecek, "0" haklar Türklere, Türkler mevcut Rum devletine katılacakmış, göçmen Rumlar ise evlerine dönecekmiş.)
Kıbrıslı Türkleri eşit ortak görmeyen bir mantıkla Kıbrıs sorununun çözülemeyeceğini bütün dünya biliyor. Ne yazık ki Rum Lider akılla, gerçekle bağdaşmayan taleplerle masaya oturuyor, görüşmeler çökünce de kurtuluşu karşısındakileri suçlamakta buluyor.
Bu görüşmeler sırasında Avrupa parlamentosu(AP)'nun 477 Evet oyuyla aldığı Türkiye'nin AB ile katılım müzakerelerinin askıya alınması kararı Anastasiadisin Türkiye'ye karşı kullanmayı planladığı veto kozunu bir anda sıfırladı.
İstanbul'da toplanan 22. Dünya Petrol Kongresi kapsamında düzenlenen Bakanlar Oturumunda İsrail Enerji Bakanı; "Türkiye ve İsrail arasındaki boru hattının inşa edilmesini sağlayacak hükümetler arası çatı anlaşmayı tamamlamaya karar verdik." beyanıyla doğal gaz konusunda da Rum'ları zayıflatan bir açıklamada bulundu.
İstiklal Harbi kararlılığı
Bir diğer darbe de BM'in Kıbrıs Raporunda Güney Kıbrıslı Türklere yapılan ırkçı saldırıların araştırılması, yargı sürecinin başlatılması tavsiyesi... Bu gelişme Rum lider için tam bir tokat oldu.
AB Kıbrıs Sorununun Çözümünü Destekleme Birimi şefinin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; Zirvenin başarısız olmasından Kıbrıs Rum Kesimini sorumlu tuttuğunu belirtmesi Anastasiadis'in siyasi başarısızlığının mühürü oldu.
Artık Kıbrıs'ta ciddi bir kalkınma programı hazırlayıp, insanımızı eğitime ve refaha kavuşturmanın zamanıdır. Kıbrıs'ın etrafındaki doğalgaz ve petrol zenginlikleri mutlak eşit bir biçimde bölüşülmelidir. Türkiye'nin bu konuda "İstiklal Harbi" kararlılığıyla alacağı tavır hem Güney Kıbrıs'a hem de Yunanistan'a diz çöktürecektir.