« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

31 Tem

2017

Kendisini hep hatırlayacağız!

Servet Avcı 01 Ocak 1970

DİB'in başı Mehmet Görmez yolcu… Onu gelmiş geçmiş 'en politize' başkanlardan birisi olarak hatırlayacağız… Onu "Ülkede dindarlık en fazla hangi dönemde değer kaybetti?" sorusuna cevap ararken bulacağız…

Ezici çoğunluğu Müslüman olan ama Türk olduğu için pek de umursanmayan insanlar ateş içindeyken bir bayram gününe damgasını vuran şu hutbeyle hatırlayacağız: "Suriye'deki ateşi, Bağdat'taki yangını, Mısır'daki acıyı, Gazze'de akan kanı, Haiti'deki çaresizliği, Açe'deki musibeti, Afganistan'daki, Pakistan'daki gözyaşlarını, Somali'deki açlığı ve susuzluğu, Sudan'da hastaların inleyişlerini ve daha nicelerini dert edinmiş kardeşlerim, diyebilir misiniz? Diyebilirseniz, bugün bayramınızdır, bayramınız mübarek olsun…"

O hutbelerde Açe vardı da, dünyanın en mazlum Müslümanları Doğu Türkistanlılar yoktu!.. Somali vardı da, toprakları işgal edilmiş, bugün Bakü'de hurda tren vagonlarında sefalet çeken Karabağlılar yoktu!.. Okyanuslar ötesinden Haiti var da, neredeyse ses duyumu mesafemizdeki Kerkük yoktu!..

Aynı hutbede, 'şeytana inat başını secdeye koyan' diye tanımladığı cemaate, "Biz her türlü ırkçılığın karşısındayız, kimseye ana dilini çok görmeyeceğiz, diyebiliyor musunuz?" sorusunu sormuş ve "Diyebiliyorsanız bugün bayramınızdır, bayramınız mübarek olsun" demişti!..

Buydu değil mi ırkçılıkla mücadele? Sahi Türkiye'de kimler ırkçılık yapıyordu ve hangi ırkla mücadele ediliyordu? 'Dil'de bile kendisine yer bulamayan kavmin, 'o kalp'lerdeki yeri neresiydi acaba?

***

Hutbelere sık sık 'ırkçılıkla mücadele' serpiştirildi… Adam kayırma, hırsızlık, yolsuzluk, torpil, yağma, talan gibi marazlarla ilgili pek ses duyamaz olduk… Kim bilir nasıl da yanlış anlaşılırdı değil mi?

Evet, bu dönemi hatırlamakta zorlanmayacağız… Gittikçe boşalan camilerden, her Cuma gerilen cemaatlerden… Soğuyan insanlardan…

***

Görmez'le birlikte Diyanet 'dinî' vasfını yitirmeye, 'politik' bir kurum olmaya dev bir adım atmış, en büyük rolü de o yerin dibine batası 'çözüm süreci'nde üstlenmişti…

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Baydemir'le o kucaklaşma sahnesi unutulur muydu? Baydemir'in kendisine verdiği, üzerinde 'Amed' yazılı tabağı almış ve törende Türkçe'nin yanısıra Kürtçe de konuşmuş, şunları söylemişti: "Hep birlikte ülkemizi güvenlik, selâm, adalet ve fazilet yurduna dönüştürelim…"

Biz de ikaz etmiştik: "Bir Kürt olarak, Türk ve Kürt çocuklarını kıran terörizmin sivil uzantılarına tebessüm etmek yerine, 'Irkçılık, zulüm üzerine olan kavmine yardımcı olmaktır' hadis-i şerifini hatırlatsaydın ya… Hem belki Başbakan da öğrenirdi ırkçılığın ne olduğunu ve milliyetçilikten nasıl ayrıldığını!.."

Görmez, İslâm'a göre katillerle helâlleşme yetkisinin Başbakan'da değil, sadece mağdurlarda ve onun varislerinde olduğunu ifade edebilecek en yetkili makamdayken üzerine vazife olan hakkı dillendirmedi ve sustu... "Hayır, sen helâlleşemezsin" diyerek tarihe Ebu Hanife gibi not düşmek yerine 'yeni düzenin uyumlu memuru' olmayı yeğledi...

"Hırkayı yere sereceğiz!.. İçerisine bugüne kadar kırılan bütün kalpleri ve onurları koyacağız!.. Her birimiz ucundan tutup, Kâbe'nin şerefli köşesine yerleştireceğiz!.." edebiyatıyla 'çözüm süreci'ni 'dinîleştirme' çabasına girişti… Kanı dökülen mazlumla katilin eşitlendiği bu iğrenç süreçte İslâm'ın sesi ve çağın vicdanı olmayı hesaplamadı... Adı konmamış bebeğin katilleriyle helâlleşmeye kalkışmanın, kız çocuklarını diri diri gömen cahiliye âdetleriyle yarışacak çapta bir hukuksuzluk olduğunu haykıramadı…

***

Devletin hangi yöneticisi olursa olsun, ona yönelik ululama ve ilâhî vasıflar yakıştırma karşısında sesini yüksek sesle çıkarmadı.. Eski İçişleri Bakanı'ndan Peygamber Efendimize yönelik incitici tavır geldiğinde, o tavır sahibine empati göstermek yerine, oturulan makamın hakkını vererek susturmadı..

İktidar mensubu, ailevî kadrolaşmayı izah ederken 'Akrabayı kolla' ayetini rezil bir şekilde çarpıttığında en gür sedayı çıkararak tövbeye çağırmadı... Yolsuzluğa bin bir kılıf uydurmak için dinden referans çıkarmaya çalışan, kafalarına göre 'hak edilmiş' yüzdeler belirleyen güruha gereken dersi vermedi... Dinde 'günah işleme özgürlüğü' diye bir şey olmadığını ilân etmedi, bunu söyleyenlerin modern fitne ehli olduğunu duyurmadı..

Dolayısıyla, kolay kolay unutulmayacak… 'Siyasetin uyumlu memuru' olarak hatırlanagelecek…

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 129601

ulkucudunya@ulkucudunya.com