« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Nis

2008

`Türkiye Devletinin Dini, Din-i İslam'dır.`

Abdurrahman Dilipak 01 Ocak 1970

1. Meclis açıldığında Mustafa Kemal, Halifeye, "Halife ve hakan efendimiz" diye başlayan mektuplar gönderiyordu, heyeti temsiliye adına. Cuma camileri Kurtuluş savaşının karargahı olmuştu ve camilerde saklanan ve üzerinde kelime-i tevhid yazan yeşil sancaklar Kurtuluş savaşının sembolü olarak ellerde idi..

İlk Meclis açıldığı günde Ayyıldızlı Osmanlı bayrağı Meclisin sol yanında üzerinde kelime-i tevhid yazılı sancak ise sağ yanında asılı idi ve meclis, bir Cuma günü, Hacı Bayram camiinde yapılan törenle Hatimler ve dualarla açıldı..

1924 Anayasasının 2. maddesi aynen şöyleydi: "Türkiye devletinin dini, din-i islamdır." 1921 Anayasasında hüküm yoktu. Buna gerekte görülmemişti. Çünkü Meclis Osmanlı meclisi mebusanının devamı mahiyetinde, Hilafeti kurtarmak için muvakkat olarak teşkilatlanmış bir yapı idi.. Hatırlanırsa o dönemde Batı Trakya, Kars ve Hatayda da Türk Cumhuriyetleri Kurulmuştu. Kars İslam Cumhuriyetinin bayrağı, bu günkü Genç partinin amblemi idi..

1921 Anayasası 1923 değişikliğinde, "Devletin dini İslamdır." denildi.. Çünkü ayrı bir devletten sözediliyordu artık. 1924 Anayasasında da bu hüküm korundu.. Çünki hilafetin ne olacağı konusunda bir karar verilmemişti.. Türklerin hilafetten vazgeçmesi halinde bu misyonu kimin üsleneceği belli değildi.. İngilizler Şerif Hüseyini istiyordu ama bunun da başka mahzurları vardı.. Belirsizlik devam ettiği için de bu konuda yeni bir düzenleme yapılmamıştı..

LOZANDA DURUM

Aslında 23 Ağustos 1923'de TBMM tarafından onaylanan Lozanda, Bütün Müslüman unsurlar milletin asli unsuru sayılmışlardı. Yani Türk Milletinin üssül esası İslam olarak tanınmıştı.. Ancak gayri Müslimler azınlık kabul edilmiş ve onların dini ve kültürel hakları garanti altına alınmıştı..

1924 Anayasasının, 1928 değişikliğinde "Devletin dini İslamdır" maddesi Anayasadan hükmü çıkartıldı.. Ancak 1937'de laiklik ilkesi benimsendi.

Hilafet Makamının kaldırılması 3 Mart 1924'te gerçekleştirildi.. Aslında halifelik kaldırılmadı. Hala bu gün de kalkmış değil. Yasada Hilafetin mana ve mefhum olarak TBMM’nin şahsı manevisinde mündemiç olduğundan bahisle, Halifelik makamı ilga edilmiştir. Yani bu gün için TBMM Başkanları, bu yasaya göre Frak giymiş bir şeyhülislam statüsündedir.

Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasasından sonra 16 yılda kademeli bir geçişle laiklik ilkesi kabul edilmiştir.

Kemalist devrimlerin hemen hepsi, 2. Mecliste birlikte başlayan Osmanlıdan gelen İttihatçı Cuntanın darbesinin ardından, açık oy gizli tasnif yöntemi ile, yasaya göre karar veren değil, verdiği karar yasa olan, ilk dönemde savcısı, savunması, temyizi dahi olmayan, İstiklal Mahkemelerinin gölgesinde ve takrir sukun ya da öfri idare gölgesinde ve tek parti yöneticilerinin masa başında hazırlayıp, gerekçesiz olarak meclise sevk edip, müzakeresiz bir şekilde oy birliği ile kabul edilen yasalardır..

Laiklik Kemalist devrimlerin sonuncusudur.. Kılık kıyafet kanunları, 3 Mart 1924'te kabul edilen bir kanunla, devlet işlerinin dine uygun olup olmadığını denetleyen, Şer'iyye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması, Tekke, Zaviye ve Türbelerle Tarikatların kapatılması çok kısa sürede hayata geçirilmiştir. Hatta 1 günde gerçekleştirilen değişikliklerdir bunlar. Fakat laiklik ilkesine geçişte uzun bir süreçte olmuştur.

Laikliğe geçiş zor ve sancılı bir süreçte olmuştur.. 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılarak, laiklik yolunda ilk önemli adım atıldı. 3 Mart 1924'te halifelik (Makamı) kaldırılarak ve yetkileri TBMM'ye devredilerek, laik devlete geçiş için en önemli kavşak dönüldü.. 3 Mart 1924'te kabul edilen bir kanunla, Şer'iyye ve Evkaf Vekillikleri kaldırılarak, dini kuralların yönetime karıştırılması engellenmesinin yanında, Dini kurumların mali kaynakları devletin tekeline geçirildi.. Kasım 1925'te kabul edilen 677 sayılı kanun ile Tekke ve Zaviyeler ile Türbeler ve Tarikatlar kapatıldı. Daha sonra Diyanet yeniden yapılandırılarak idari sisteme dahil edilecektir.. TSE damgalı bir dinin üretilmesi ve dini faaliyetlerin denetim altına alınması için İmamlar Laik devlet tarafından maaşa bağlanacak, daha sonra da "aydın din adamı" yetiştirilerek din dönüştürülmeye çalışılacaktır.

Aslında bu gün zorunlu din dersleri ile de ulaşılmak istenen hedef bu olmuştur.. İmam Hatiplerin açılmasındaki amaç da bu idi. Ayrıca Soğuk savaşın yeşil kuşak projesine uygun olarak, Sünni ailelerin çocukları İmam Hatibe giderek, sağ partilerin ucuz oy deposu olacak, alevilerin çocukları köy enstitülerine, öğretmen okullarına giderek sol partilerin ucuz oy deposu olacak, bunlar köyde birbiri ile kavga edecek, devlet de sürece müdahele ederek toplu dönüştürecekti..

Bu gün hâlâ Diyanetin yapısını değiştirmeyi teklif etmek, siyasi partiler için kapatma sebebi sayılmaktadır.. "Hacı, Hoca, Bey, Efendi" kelimelerini, unvan olarak kullanmayı yasaklayan Laik devlet, Din bu ibadetleri organize etmekte insanları Hacı yapmak için organizasyonlar düzenlemekte, yönetmelikler çıkartmaktadır..

Gerçekte Türkiye teknik anlamda bir "İslam devleti" olmadığı gibi, bir Laik devlet de değildir.. Kendi ideolojisini dinleştiren ve İslamı reforme etmek isteyen politik bir duruş sözkonusudur genel anlamda.. Hatta Devletin Dine egemen olduğu Bizantinist bir devlettir.. Kendi ideolojisini dinleştirme olgusu çerçevesinde de Teokratik bir devlettir, ama asla Laik değildir.. 1946 sözlüğünde Din maddesinde "Türkün dini Kemalizm" yazılıdır.. Osman Nuri Çermanın dinde reform projesinin amacı, Kur'an-ı Kerimden ahkam ayetlerini çıkartıp, yerine Nutuktan parçalar koymaktı.. Birileri "Türkün yeni amentüsü"nü yazarken Behçet Kemal Çağlar, Mustafa Kemal için "Yeni Mevlid"ini kaleme alıyordu..

İmamları maaaşa bağlayan Laik devleti yöneten siyasi kadrolar, namaza gitmek, oruç tutmak şöyle dursun, ağızlarına "Allah" (c.c.) kelimesini almamak konusunda bile itina gösterirken öte yandan İslamı "irtica", Müslümanı "Mürteci" olarak tanımlıyorlardı.. Hem de İstiklal harbinin sancağındaki ve İstiklal Marşının devam eden satırlarındaki şehadete rağmen. Hem de Askerine "Mehmetçik" diyen ve "Şehadet" inancını yücelten bir anlayışa rağmen!

Sonuç olarak Laiklik ilkesinin Anayasaya girmesi ancak 1937 yılında gerçekleşti.. 1928 Anayasası'nda "Devletin dini İslamdır" Anayasadan hükmü çıkartıldı. Bu gidişin sonu belli idi. 1937 Anayasası'na "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Laik Olduğu" ilkesi konuldu.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabulü: 3 Mart 1924

Batıdan ithal edilen Medeni Kanunun kabulü: 4 Ekim 1926 İsviçre Medeni Kanunu 17 Şubat 1926'da Borçlar Kanunu ile birlikte TBMM tarafından kabul edildi. Türk Medeni Kanunu 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girdi. Esasen Osmanlı çok hukuklu bir devletti. Kişiye özel konularda kişi kendi dini ve geleneksel hukukunu koruyabiliyordu. Yani Osmanlı da Batı hukuk sistemi de kişiye özel alanda geçerli idi. Ama bu düzenleme ile tek hukuk sistemine geçildi ve Müslümanların İslam Hukukuna göre işlerini halletmeleri yasaklandı.

Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik yapıldı. 26 Aralık 1925'te uluslararası takvim ve saat sistemi, 20 Mayıs 1928'de yeni harfler, 1 Nisan 1931'de de ağırlık ve ölçü birimleri kabul edildi. Esasen Osmanlı’da 3 ayrı takvim kullanılıyordu. Müslümanlar Hicri, Gayri Müslimler Miladi takvimi kullanıyordu, Devlet işleri ise karma bir takvim olarak Rumi takvime göre yapılıyordu. Yapılan değişiklikle Hicri ve Rumi takvimler yasaklandı..

TBMM, 1935'te aldığı bir kararla pazar gününün resmi tatil olduğunu belirtti. Artık Cuma tatil değildi. Önce Pazar tatil yapıldı ve Hristiyanlar açısından sorun çözüldü, ardından Cumartesi de tatil yapılarak Yahudiler içinde sorun çözüldü. Müslümanların Cuma namazı ile ilgili sorunlar ise devam ediyor.

TBMM 21 Haziran 1934'de "Soyadı Kanunu" nu kabul etti. Bu kanunla herkese Türkçe bir soyadı alma zorunluluğu getirildi. Aynı yıl kabul edilen bir başka kanunla, "Hacı, Hoca, bey, efendi" gibi ünvanların kullanılması yasaklandı. Halifeliğin kaldırılmasıyla bağlantılı olarak Şeriye ve Evkaf Vekâleti (Diyanet İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kaldırılarak yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu. Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılması sonucu, bu vekâlet tarafından yönetilen okullar ve medreseler de kaldırılmıştır.

Aynı gün, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekâleti de kaldırıldı. Tevhid-i Tedrisat kanunu da o gün kabul edilmişti.1928'de yapılan bir değişiklikle "Türkiye Devleti'nin dini İslamdır" ibaresi kaldırılmış; cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yemin şekli yeniden düzenlenmişti.

Mustafa Kemal İzmir'deki askeri bir tatbikat sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırdı. 1 Mart 1924'teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı Hanedanına verilecek ödenek konusu gündeme gelmişti.. Hilafetin ayrı bir bütçesi olmalı mı idi? Eğer bu kabul edilecek olursa, Hindistandan ve diğer İslam ülkelerinden Kurtuluş savaşı için gönderilen daha sonra önemli kısmı İş Bankası ve bir takım kişisel hesaplara aktarılan büyük meblağdaki paralar, Hilafete ait mal, para ve gayrimenkulleri meselesi, bir takım çevreler için iştah açısı bir özellik taşıyordu. 3 Mart 1924'te kabul edilen yasayla, halifelik kaldırılıp, hanedan üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları kabul edildi. 5 Mart 1924 sabahı Abdülmecit Efendi ailesiyle birlikte 155 kişi yurtdışına çıkarıldı.

Halifeliğin kaldırılışından hemen sonra Şerif Hüseyin kendisini Halife ilan etti ve ardından da 9 ülke daha kendilerini halife ilan ettiler.

Ve bu günlere gelinde.

Bu gün hala dünyada ancak 5 Laik ülke var.. AB ülkeleri arasında tek Laik ülke Fransa. Fransanın Alsas Laoren, yani Strasbourgun’da içinde bulundu, Almanya, İsviçre sınır vilayetleri Laiklik ilkesine bağlı olarak yönetilmez.. AB ülkelerinin çoğu krallıklardan oluşmaktadır ve Anayasalarında sadece dinleri değil, mezhepleri de yazılıdır.

Kaldı ki, Laik Fransa'da bile kilise devletten özerktir. Hala Üniversite, Okul, Hastahane gibi kuruluşların büyük çoğunluğu Kilise tarafından yönetilmektedir..

Dünyadaki diğer Laik ülkelere gelince, bir Afrika ülkesi olan Senegal, bir Kuzey Amerika ülkesi olan Meksika, bir Asya ülkesi olan Hindistan ve bir İslam ülkesi olan Türkiye.

Hiç bir Laik ülkenin laikliği Türkiyedeki laikliğe benzememektedir.. İslam inanışı, toplumsal gelenek ve tarih açısından , felsefi açıdan ortaklaşa kabul edilebilir hukuki bir tanımı olmayan, tartışmalı, yabancı ve zorlama siyasi süreç içindeki farklı yorum ve uygulamaları ile sorunlu bir kurum olarak Laiklik hala Türk hukuk sistemindeki yerini korumaktadır..

Ziyaret -> Toplam : 125,36 M - Bugn : 117401

ulkucudunya@ulkucudunya.com