AKP `Kürdistan`ı böyle tanıyacak!
Batuhan Çolak 01 Ocak 1970
ABD, 11 Eylül sonrasında "küresel terör" bahanesiyle Orta Doğu coğrafyasını parça parça ederken; birçok ülkenin sınırları, yönetim şekilleri, yüzölçümleri değişti, milyonlarca insan hayatını kaybetti. Müslüman kanaat önderlerinin vizyonsuzlukları, mezhepçilikleri ateşi daha da büyüttü. Bu tablonun mimarı ABD, askerlerini fiili çatışma bölgelerinden uzak tutarak, onlarca terör örgütünün ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
Bir süre sonra Müslümanların birbirlerini katlettiklerinin görüntülerini izlemeye başladık. Bu sırada Orta Doğu'nun toprakları yeniden şekilleniyor, yer altı ve yer üstü kaynakları ABD sermayeli şirketler arasında paylaşılırken, büyük bir savaş ekonomisi doğuyordu.
Türkiye ise; coğrafi yakınlığın ve Siyasal İslam'ın giderek güçlenen yapısından dolayı olayların bizzat içindeydi. Irak'taki işgal sonrasında Türkmenlerin kaderine terk edilmesi, çuval hadisesi, Habur skandalı, çözüm süreci ve en nihayetinde Başkanlık referandumuyla perçinlenen tablo...
***
Başkanlık sisteminin ilk gündeme geldiği dönemde Erdoğan'ın "Eyaletin nesi kötü... Osmanlı'da da Kürdistan vardı, bunları konuşmaktan çekinmemeliyiz" sözleri dikkat çekiciydi.
Türkiye'nin gündeminden, AKP'nin iktidarı kaybetme durumunun ortaya çıkmasıyla Başkanlık ve eyalet sözleri rafa kalkmıştı... Ta ki 15 Temmuz sonrası koltuğunu koruma kaygısı olan Bahçeli'nin devreye girmesine kadar... Sonrasındaki süreç malum...
Milliyetçiler, referandum sürecinde "hayır" derken, Başkanlık gelmesi durumunda; Türkiye'nin eyaletlere bölünebileceği, tek adam rejimine geçileceği, millî devletin tamamen ortadan kaldırılacağını vurguluyorlardı.
Seçimlerden sonra AKP cephesinde "Hani eyaletler gelecekti" şeklinde eleştiriler oldu. Ancak bu durumun bugünden yarına olmayacağı, yavaş yavaş, alıştıra alıştıra olacağı aşikardı.
ABD'nin Orta Doğu'yu kasıp kavurduğu süreçten en kârlı çıkan isimlerin başında peşmergebaşı Barzani geliyor... Yeri geldi PKK'yı destekledi, yeri geldi PYD'yi... Ancak sürekli olarak ABD talimatıyla hareket etti.
AKP ise Barzani ile ilişkilerini 2004-2006 arası hariç hep sıcak tuttu. Son referandum sürecinde Barzani'nin "evet" kampanyası için Doğu ve Güneydoğu illerinde ofisler açıp, serbestçe propaganda yapması son derece dikkat çekiciydi...
O günlerde Türkiye'de ağırlanan Barzani için, İngiltere tarafından tasarlanan ve 1929'da Ağrı isyanında kullanılan sözde Kürdistan bayrağı havalimanlarımızda göndere çekildi. Bu skandal Cumhuriyet tarihinde bir ilkti!
Türkiye'deki referandum süreci bitince Barzani'nin demeçleri üst üste gelmeye başladı. "Aramızdaki ilişkiler güçlenecek, Türkiye'de bu sonucun çıkması bizim için çok önemliydi" mesajlarından sonra "Kürdistan'ı ilan edeceğiz ve bunun için referanduma gidiyoruz" açıklaması geldi.
Yandaş kalemler köşe yazılarında, "AKP döneminde Kürdistan'ın kuruluyor olması, başkanlığı kaybetme sebebidir" yorumları yaptılar. Kamuoyunun tepkisi artmaya başlayınca AKP'den de "Irak'taki referanduma karşıyız" şeklinde göstermelik açıklamalar gelmeye başladı.
Ancak bu açıklamaların tamamen göz boyama amaçlı olduğunu bir kez daha anladık. Önceki gün Barzani'nin kontrolündeki Zaho Üniversitesi'nin önemli bir misafiri vardı; Türkiye'nin Erbil Başkonsolosu Mehmet Akif İnam! Anadolu Ajansı, TRT Kürdi, Türkiye sınırlarını sözde Kürdistan içinde gösteren Rudaw TV gibi yayın organları ziyaret için hazırdı...
Rektörün odasında alınan görüntüde 2 tane sözde Kürdistan bayrağı vardı. Biri masanın arkasına konulmuş, diğeri de misafir koltuklarının hemen arkasına... Basın nereden çekerse çeksin sözde bayrak ilk sırada çıkıyordu.
Düzenlenen basın toplantısında karşılıklı dostluk mesajları verilirken, Üniversitenin rektörü Türkiye topraklarından "Türkiye Kürdistan"ı olarak bahsetti.
Tüm bu tiyatro, propaganda, bilinçli bir şekilde hazırlanmıştı... Haberi görselleriyle birlikte servis eden ise Anadolu Ajansı'ydı...
Başkonsolosu oraya gönderip bu görüntüleri kamuoyuna verenlerin mesajı çok açık; "Türkiye, referandum sonrasında Kürdistan'ı tanıyacaktır!"