Yeşil Kuşak: Dün Rusya hedefti, bugün Türkiye
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
1990’da Sovyetler Birliği dağılınca eski YeşilKuşak’ın hedeflerinden birinin liste başınaTürkiye oturtuldu.
1960’lı yıllarda Türkiye’de, “Komünizmle Mücadele Dernekleri” ve benzer radikal sağcı kurumlar, Yeşil Kuşak’ın modern araçları olarak Türkiye’de kurduruldular.
Türkiye o günlerde ön karakoldu; habersiz yerleştirilen füzelerden “mücadele derneklerine” kadar her zemine sızmışlardı. Bunlar o dönemin FETÖ’cüleri gibiydiler.
1990’da Sovyetler dağıldıktan sonra yeni Yeşil Kuşak’ın hedefleri değişti. Türkiye ve Arap dünyasındaki “din ve mezhep savaşları” için düğmeye basıldı. Sudan’dan Körfez’e ve Kuzey Afrika’ya kadar din, mezhep ve aşiret savaşları programlı bir biçimde pompalandı. Türkiye’yi asker ve sermaye ile ele geçiremeyenler bu defa dincileri öne çıkardılar.
Graham Fuller’in “Ilımlı İslam” formülü onlar için işbirlikçi İslam, uyumlu İslam demekti. Erbakan tehlikeli bir İslamcı idi. Yalnız Türkiye için değil, en başta ABD için. Bu nedenle 28 Şubat operasyonu ile bertaraf edildi ve ılımlı dedikleri yandaşlarının yolu açıldı. Aynen Fuller’in Yeni Türkiye Cumhuriyeti kitabında olduğu gibi, artık yeni Yeşil Kuşak’ın hedefinde Türkiye vardı.
Aynı hata
Ancak emperyalizm, kullandığı araçlarda yine hata yapmıştı, El Kaide’de, Afganistan’da 50 yıl öncesinde yaptığı gibi. “İslamcılık bir havuzdur.” Havuzda radikaller de ılımlı görünenler de birlikte dolaşırlar. İşbirlikçi El Kaide’den IŞİD’e gelindiği gibi.
Emperyalizm bugün hedef aldığı Türkiye’de, Atatürk Türkiyesi’ni, Lozan’ı yıkmak için İslamcılarıkullanıyor. Bir ucunda koçbaşı FETÖ. Ancak havuz çok kalabalık, başı sonu belli değil. İçeride bugün açık açık, “Biz Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıyoruz” diye konuşan tarikat mensupları (ve meczupları) var.
Ve emperyalizm bunu da kullanıyor, IŞİD’i Kürdistan konusunda kullandığı gibi. Bu sayede ABD, Irak ve Suriye’de güney komşumuz(!) olmadı mı?
ABD’nin 28 Şubat’ta Erbakan’ı tasfiye ederek yandaş İslamcı diye yolunu açtıkları da “Erbakanlaşmaya” başlayınca önce çok şaşırdılar. Yeşil Kuşak Türkiye’de de “bumerang” oldu. Ama ellerinde Sarraf ve Halk Bankası gibi “rehineler ve kozlar” var. Şimdi bunun pazarlığı söz konusu. Üstelik ABD ordusu Irak ve Suriye sınırlarımıza tamamen yerleşmiş durumda.
Sevr mi, Lozan mı, demokratik ve çağdaş bir Atatürk Türkiyesi mi? Yoksa ite kaka “Ortadoğulaştırılmış” bir devlet mi?
İslamcılığı (ve Yeşil Kuşak’ı) bugün hem ABD hem de içerideki İslamcılar kullanıyorlar. Her ikisinin de hedefleri farklı olmasına karşın “sonuç aynı kapıya çıkıyor”; hedefte Lozan, Ortadoğulaştırma ve Cumhuriyetin tasfiyesi var. Yeşil Kuşak her ikisine de yarıyor.
Türkiye’deki muhafazakâr ve İslamcı kesim şunu anlamak zorunda: Demokrasiden uzaklaştırılmış İslamcı bir devlet yapısı Türkiye’yi Irak’a ve Suriye’ye döndürmekten başka bir sonuç doğurmaz.
Bugün emperyalizmin Yeşil Kuşak aracı ile hedefi haline getirilen Türkiye, halkı ve tüm kurumları ile artık bunu anlamalı.
Cumhuriyet ve Lozan giderse ülkenin yüzde 50’si kazanır diye düşünenler çok yanılıyorlar: 80 milyonun tamamı yıkılan binanın altında kalır.
FETÖ gibi siz de bu Yeşil Kuşak tuzağına düşmeyin, kesinlikle herkes kaybeder.
Atatürk’ün büyüklüğü, bu gerçeği görerek Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş ve uygar değerler üzerine oturtmaya başlamıştı: Artık bu gerçeği öteki yüzde 50’nin de görmesinin zamanı geldi, geçiyor. Yönetimdeki parti ve kişiler dahil, bir daha aldatılmış duruma düşmeyin, bunun dönüşü olmayacaktır.
Ülkeyi FETÖ’leştirmek, 80 milyon için kimsenin yararına ve çıkarına değildir. “Yeni bir devlet kuruyoruz” diyenler mi? Onlar Türkiye’yi Afganlaştırmak istediklerinin farkında bile olmayan cahillerdir...