AKP Cemaati’nin Değişen Kimyası...
Orhan Erinç 01 Ocak 1970
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun şimdilik sonuçlandırdığı “Adalet Yürüyüşü” Emre Hoca’nın (Kongar) da saptadığı gibi ve benim tanımımla AKP Cemaati’nin kimyasını bozmuş durumda.
Akmedya’nın (Ragıp Duran’dan ödünç aldım) her türlü çarpıtmayı ve dayanaksız suçlamayı da içeren yayınları bu saptamanın kanıtı olarak gözler önünde duruyor, kulaklara yansıyor.
AKP yönetimi, dokunulmazlıkları nedeniyle paniklemiş görünüyor ama teknolojinin katkısıyla arşivlenmiş eski bilgilerin internet aracılığıyla neredeyse yağması Akmedya’yı zora sokuyor.
Çünkü Akmedya kapsamındaki gazete ve televizyonlardaki haberlerle şimdi “FETÖ’cü hain” olan Fethullah Gülen’le “Hizmet Hareketi” dedikleri çalışmalarını nasıl sahiplendiklerinin, övgülere boğduklarının geçmişteki örnekleri kayıtlara geçmiş durumda.
Örneğin Yeni Akit gazetesinin Facebook ile Twitter’da dolaşan iki kupürü ilginç.
29 Kasım 2013’teki manşetinde şu cümleler var:
“2006’da TMK’de değişiklik yapıldı. Gülen’i AK Parti kurtardı. 2000 yılında 10 yıl hapis talebiyle DMG’de yargılanan Fethullah Hoca Efendi, 2006 yılında AK Parti Hükümeti’nin Terörle Mücadele Kanunu’nda yaptığı değişiklikle beraat etti...
4 Aralık 2013’teki manşet de şöyle kurgulanmış:
“CHP’den ‘Gülen’i bitirin’ önergesi. 2004 MGK’sindeki ‘Cemaat’in bitirilmesine yönelik önerinin sahibi olan dönemin Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in AK Parti kararı uygulamayınca, arka bahçesi olan CHP’yi devreye soktuğu ve 72 CHP’li vekilin ‘Gülen Cemaati ve dershanelerinin araştırılması’ için önerge verdiği ortaya çıktı.”
İşte size FETÖ’nün nasıl korunup desteklendiğini özetleyen kanıtlar.
Ama gel gör ki “AKP Cemaati FETÖ’ye karşı, CHP ise destekliyor” safsatasından geçilmiyor.
***
AKP Cemaati’nin, kendisine biat etmeyen yayın organları ile gazetecilere reva gördüğü yaklaşımı, iktidarının ilk yıllarında pek anlaşılamamıştı. Çünkü uluslararası örgüt ve kuruluşları tek yanlı bilgilendirme konusunda olağanüstü bir başarı yakalamıştı.
Uluslararası örgüt ve kuruluşlar sonunda gerçeği öğrenme olanağını buldular ve kendilerine çekidüzen verdiler.
Sorun hapisteki gazeteci sayısıyla son günlerde yine gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, BBC’nin yaptığı söyleşide (12 Temmuz) şöyle demiş:
“Şu anda içeride olanların gazetecilik sıfatları yok. Bunlar ya terör örgütleriyle beraber hareket etmişlerdir ya da silah bulundurmaktan içeriye girmişlerdir. (...) Ama ceplerinde bir sarı basın kartı değil, gazeteci kartı vardır. Bununla beraber de kendilerinin gazeteci olduğunu iddia etmişlerdir. Ve şu anda da sizin ifade ettiğiniz şekilde 170 tane gazeteci filan içeride yok. Bunların hepsi yalan. Böyle bir şey söz konusu değil. (...) Bu yalanlarla da dünyayı kandırmayalım.”
***
Ülkemizde gazetelerle en yakın ilişkiyi sürdüren bir bağımsız(!) kamu kurumu var. Basın İlan Kurumu.
Cumhurbaşkanlığı temsilcilerinin de yer aldığı genel kurulu, 1 Ocak 2017’de gazetelere resmi ilan ve reklam vermek için arayacağı koşulları belirleyen yönetmenliği yürürlüğe soktu.
Yönetmeliğe göre, basın kartı taşıyanların yanı sıra, 5953 sayılı Basın İş Yasası kapsamın da olmak koşuluyla lise mezunları için 18 ay, yüksekokulların iletişim bölümü mezunları için 12 ayı, doğrudan iletişim fakültesi ve yüksekokullardan mezun olanlar için de 6 ay çalışanları gazeteci sayıyor.
Bu süreler basın kartı almak için gerekli süreyi doldurmadıkları için de çalıştıkları işyerinin verdiği gazeteci kartlarını taşıyorlar.
Özetle basın kartı gazetecilik için tek ölçüt değil. Üstelik verilmesi zor “iptal edilmesi” ise öylesine kolay ki.
Anımsatayım dedim...