İran, bilimde Türkiye’yi solladı, koşuyor
Orhan Bursalı 01 Ocak 1970
Bu haftaki Herkese Bilim Teknoloji dergisinin (HBT) (www.herkesebilimteknoloji. com) kapak konusu “İran ve Türkiye, iki komşu bilimde yarışıyor”. 15 yıldır önce CBT’de şimdi de HBT’de İran’ın bilimsel gelişmesini izliyoruz. Siyasi özgürlükler ile kadınlar üzerinde baskıcı politikalarını ve polis devleti davranışlarını onaylamamızın mümkün olmadığı İran, on yıllar süren zorlu ambargo koşullarında ihtiyacı olan malzemeleri üretebilmek için bilimsel, teknik, mühendislik araştırmalarına büyük hız verdi ve bugün geldiği nokta itibarıyla, bilimsel araştırma makalesi sayısını dünyada en hızlı artıran ülke oldu (Prof. Mehmet Doğan makalesi).
Şu kadarını yazayım: 2015’te İran’ın uluslararası bilim dergilerinde yayımladığı net araştırma makale sayısı 28.244, Türkiye’nin ise 26.740.
Türkiye’nin önde olduğu alan tıp/sağlık.
İran ise temel bilim ve mühendislik alanlarında bize fark atıyor: Malzeme bilimi, kimya, kimya mühendisliği, elektrik ve makine mühendisliği, uygulamalı fizik, uygulamalı matematik...
Ayrıca İran’ın bu alanlarda araştırmaları nitelik ve özgünlük bakımından da Türkiye’den iyi.
İranlı çocuklar daha mı zeki?
Yazmıştım: İran’da eğitimde, herhalde İranlı çocukların “soyut anlayış ve kavrayış kapasiteleri” bizim çocuklarımızdan çok daha iyi olsa gerek ki (Bakan – Müsteşar açıklaması) Evrim Teorisi ve Darwin’in katkıları biyoloji kitaplarında sayfalar dolusu var ve yeterince okutuluyor.
İran, geleceğin, ayakta kalmanın ve bağımsızlığın en önemli unsuru olarak bilimi, yaratıcılığı, mühendisliği, teknoloji geliştirme ve üretimi gördü ve yaratıcı gençlerine yolları açıyor. Şüphesiz ki İran da, bazı çok önemli yeteneklerini Batı’ya, ABD’ye kaptırıyor. Mesela matematikte dünyaca ünlü Mirzakhanionlardan biriydi.
Adamlar kendilerine göre şeriatçı bir ülke konumunda ama yeryüzünü, evreni, hayatın oluşumu, tek hücreden gelişimi ile ilgili bilimsel gerçekleri Kuran’ın içine hapsetmeyi de düşünmüyor ve bizdeki bilimci kılıklı “siyasal yaratılışçı” zevatın olgulara ve bilimsel ilgili gerçeklere müdahalesini reddediyor.
Ülkeyi çağdaşlığın dışında tutmak
Çünkü gerçeklere, olgulara sırt çevirirsen batarsın, sürünürsün, sırt çevirmeyenlerin kölesi hizmetlisi olursun, ayrıca her alanda onların hegemonyası altında kalırsın.
Bilime, teknolojiye, hayatın gerçeklerine sizdeki gibi sırt çeviren, “aman bunlarıçocuklarımız öğrenirse ateist olur” diye düşünen, bağnaz, iki bin yıl öncesinin kafasıyla davrananlar ise, ülkeyi çağdaşlığın dışında tutma çabası içindeler.
Çağdaşlık ne mi? Bilim ve teknolojide yetkinlik ve üretkenlik, ülkeyi hemen her alanda inovatif / yenilikçi düşüncenin ve kültürün bir parçası olarak inşa etmektir.
Ülkeyi yönetenler ise “teknoloji üretelim, artı değer yaratalım ekonomide” gerçeğini, yarım yamalak kavramışlar ve “bilim bize uymaz” anlayışıyla hareket ediyorlar. Oysa, bilimi sistem, düşünce ve mantığıyla kavramadan teknoloji üretemezsin.
Kendi yeteneklerini dışarıya kaçırırsın, ki iyi öğrencilerin hepsi bu ülkeden umudunu kesip kapağı yurtdışına atmak yarışını çok hızlandırdılar.
Bu iktidarın elinde niteliksiz bir çoğunluk kalacak ve ülkeye yazık olacak. Zenginliğin, arkasında bunu yaratan ekonomin yoksa, o çok böbürlendiğin “Türk ordusu güçlüdür” sloganıyla hiçbir şey yapamazsın.
420 milyar borç ile caka satanlar
Tam tersine, ilerlemeyi köprü, yol, AVM inşaatı, gökdelenler dikmek olarak görmezseniz Türkiye her bakımdan gerilemektedir. Bütün inşaatların arkasında da Türkiye’nin gayrisafi hasılasının yarısını aşan 420 milyar dolarlık dış borç olduğunu unutursanız, 15 yıldır ülke ekonomisinde orta ve ileri teknoloji ekonomisinin payını artıramamışsanız, gelişen dünya karşısında sürekli geriliyorsunuz demektir.
• Evrimi yasaklar,
• Türkiye üniversitelerini kendinize bağlı ideolojilerdeki insanlarla politik hegemonya altına alırsanız,
• Seslerini çıkartamaz bir merkezi rektörler sistemi kurarsanız,
• Mali ve politik bağımsızlığı yok ederseniz,
• Suskun ve ses çıkarmaz bir akademik sistemi dayatırsanız,
• Üstelik ses çıkartanları da haksız hukuksuz kapının önüne koyarsanız, çağdaş dünyaya ayak uyduramayan ve sırt çevirenlerin ülkesi olursunuz.
Evrim de neymiş, müftü nikâhının nesi kötü diyen ukalalarla kucak kucağa.
Kuban’ın HBT’deki İslam dünyasını olağandışı tanımlayan yazısını bu bağlamda okuyun lütfen...