« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Şub

2007

Amerika’dan dost...

HASAN ÜNAL 20 Şubat 2007

AMERİKALILAR kendilerini akıllı, karşılarındakileri de akılsız gördükleri için çoğu zaman yanlış çıkacağı aşikâr planlarda ısrar ederler. Yaptıkları planlamalar tam tersine sonuçlar verir. Şimdi de öyle oluyor. Bu yanlış hesap ve planlarda ısrarın bir gerekçesi de Amerika’nın aşırı derecede kendine güven duymasıdır. Gerçekten de Amerika çok güçlü bir ülke olduğu için, her şeyi yapacağına veya yaptırabileceğine inanır.

Ama pek de öyle olmaz. Planlar duvara toslar. Bu defa Amerika kabuğuna çekilir; kendi gücüyle orantılı olamayacak derecede çekingen ve pasif kalmaya başlar. Vietnam’a giderken ne kadar kendine güven duyan bir ülke idiyse, oradan süklüm püklüm geri atıldığı zamanlarda da aynı derecede çekingen ve zavallı bir görüntü çiziyordu. Vietnam’ın yaratttığı travmalar yıllarca devam etti. Taa ki, 1991 yılındaki Birinci Körfez Harbi’ne kadar... Birinci Körfez Savaşı’nda Irak ordusuna karşı kazanılan zaferin ardından bu defa tekrar aşırı güven ve kibir dönemi başladı.

2003 yılında Irak’a saldırdığı sırada bu aşırı güven ve kibir döneminin zirvesinde yaşamaktaydı Amerika. Gerçi Irak’ta karşılaştığı ve başlangıçta fazla önemsemek istemediği direniş Amerika’nın aklını başına hemen getirmişe benziyor. Ama yine de Amerika Amerika’dır ve ısrarlarında, hatalarında bir süre daha devam edecektir. Öyle ki, Amerika Irak’ta izlediği politikalarda artık hiç kimseyi memnun edemez duruma geldi. Irak’ın içindeki gruplardan Barzani-Talabani ikilisi hariç hiç kimsenin Amerika’nın Irak’ta kalmasından memnun olduğu söylenemez.

Bölge ülkeleri de Amerika’nın yaptıklarından veya yapmak istediklerinden fevkalâde rahatsızlar. Irak’ın bölünmesine çanak tutan Amerikan politikaları Ortadoğu’daki bütün dengeleri olumsuz etkilemeye başladı. Örneğin Şiiler’in Irak içerisinde hakim duruma gelmesi veya ayrılarak bağımsız devlete dönüşmesi Irak’ın güney komşusu olan Arap ülkelerini endişelendiriyor.

Kuveyt’in nüfusunun üçte birinden fazlası Şii, Bahreyn’in nüfusunun üçte ikisi Şiilerden oluşuyor. Suudi Arabistan’ın Körfez’deki topraklarının büyük kısmı Şii Arap. Suudi Arabistan petrollerinin neredeyse tamamının çıktığı bu bölge bir tarafa bırakıldığında geri kalanının hiçbir kıymeti harbiyesi kalmaz. Bu ülkelerin hepsini Sünniler yönetiyorlar. Irak Şiileri ayrı bir devlet olursa veya Irak devletini yönetmeye başlarlarsa, söz konusu ülkeleri hâlâ Sünniler yönetebilirler mi? Yoksa buralar da iç karışıklıklar yoluyla Şii yönetimlere mi geçer?

Ayrıca Şiiler hem Irak, hem de Körfez ülkelerinde artan bir güce sahip olmaya başlarlarsa, İran’ın gücü artmış olmaz mı? Çünkü neticede bölgenin en büyük Şii ülkesi İran’dır. Körfez’de İran’ı sürekli dengeleme potansiyeline sahip olan Irak devleti yıkılınca zaten İran çok güçlendi. Şimdi bu gücünü Iraklı Şiilerin bağımsız olması halinde daha da artıracak ve Körfez’deki diğer Arap ülkelerine de yaymayı deneyecektir. Şiilerin Irak’ı yönettiği bir Irak senaryosu da İran’ın işine yarayacak görünüyor.

Buradaki gariplik Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’ın Amerika’nın asli müttefikleri olmaları. Ancak uyguladığı Irak politikalarıyla Amerika kendi müttefiklerinin altını oymaya devam ediyor. Bu, öylesine garip bir hal aldı ki, artık Suudi Arabistan Irak’taki Sünni direnişine destek verecek durumda. Hatta bazı internet haberlerinde Sünnilere Suudi Arabistan’ın aktif destek vermeye başladığı söyleniyor.

Üstelik bu Amerikan politikalarından rahatsız olanlar sadece Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan değil. Mesela Amerika ve İsrail’in en yakın müttefiki Ürdün de vaziyetten şiddetle rahatsız. Sünni bir ülke olan Ürdün Şiilerden değil; Irak’taki Sünni direnişinden çekiniyor. Çünkü Ürdünlülerin pek çoğu ya El Kaide tarzı girişimler için ya da doğrudan Irak’taki Sünnilerle birlikte savaşmak için Irak’a geçiyorlar. Ez Zarkavi, Ürdünlü’ydü. Öldürülmeden evvel de öldürüldükten sonra da Ürdün’de tam bir kahraman. Irak’taki radikalleşmenin Ürdün’e de Sünniler tarafından getirilmesi ihtimali oldukça kuvvetli ve Ürdün yetkililerinin bundan rahtasız oldukları biliniyor.

Amerika’nın Irak politikalarından en fazla rahatsız olan bir başka ülke de uzunca bir süredir müttefiki olduğu Türkiye. Amerika’nın Irak’ın kuzeyinde Barzani-Talabani ikilisine Kürdistan kurdurmaya çalışmasından dolayı Ankara-Vaşington ilişkilerinin tatsızlaştığı açık. Türkiye’de yükselen Amerikan karşıtlığının en önemli sebebinin bu olduğuna şüphe yok. Kısacası karşımızda bir Amerika var ve bu Amerika’nın bölgedeki müttefiklerinin hepsi Amerika’nın Irak ve Ortadoğu politikalarından fevkalade muzdaripler. Amerika’nın Irak politikalarından memnun olanlar ise İran ile Suriye.

Burada bir gariplik olduğuna hiç şüphe yok. Bu iş bu şekilde gidemez.. Amerika hem müttefiklerini endişeye gark eden saçma sapan politikalarda ısrar ediyor hem de İran’a karşı yine aynı müttefiklerden destek istiyor. İran’a karşı harekete geçmeden evvel Amerika’nın kendi Ortadoğu politikalarını ciddiyetle gözden geçirmesi gerekmez mi? Umarız Büyükanıt Paşa’nın ziyareti ve orada söyledikleri Amerika’yı ne yapması gerektiği konusunda biraz uyandırır. Böyle giderse Türkiye başta olmak üzere Amerika’nın bölgedeki bütün dost ve müttefikleri kimin dost ve kimin müttefik olduğuna dair yeniden hesap ve plan yapmak zorunda kalacaklar.

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 33129

ulkucudunya@ulkucudunya.com