Venezüella üzerine...
Ergin Yıldızoğlu 01 Ocak 1970
Venezüella’da halk Chavez döneminde kazandıklarını hatta fazlasını kaybetme riskiyle yüz yüze. Sosyalistler olarak bu krizden öğrenmemiz gereken çok şey olacak sanırım.
Ben Venezüella “sosyalizminin” cazibesine, en “parlak” döneminde bile kapılmamıştım. Bana göre Chavez deneyimi, Bolivarcı “ulusal proje” yanlısı entelijansiya ile halk sınıfları arasında, birincisinin liderliği (hegemonyası) altında kurulmuş bir ittifakın ürünüydü. Chavez rejiminin, anti-emperyalist duruşu, ülkenin doğal kaynaklarının gelirini halkçı bir yaklaşımla paylaştırmaya başlaması desteklenmeliydi. Sosyalistler Chavez rejimini desteklediler. Ancak bu özellikler Chavez rejimini, kapitalizmden çıkarak bir başka üretim tarzına (komünizme) geçişin bir ara biçimi olarak, sosyalist yapmıyordu. Bu nedenle, “Bir gün biterse? Venezüella halkı kim bilir ne acılar yaşamak zorundakalır?” korkusuyla bekliyordum.
Kapitalizm - sosyalizm
Kapitalizm özel mülkiyete dayalı, tarihsel olarak özgün bir meta üretimi tarzıdır. Bu üretim tarzında işgücü metaya dönüşmüştür, üretim kâr maksimizasyonu önceliğine tabidir. Kaynakların dağılımı, yaşamın her alanına gittikçe daha fazla nüfuz eden piyasa ilişkilerince belirlenir. Kapitalist devlet (ordusu, polisi, yargısı, yürütme-yasama organlarıyla, bürokrasisiyle, ideolojisiyle) bu üretim tarzının temel ilişkilerini korur, yeniden üretir, genişletir.
Sosyalizm, kapitalizmin ufkunun ötesine geçerek, “şeylerin bugünkü durumundan farklı” bir üretim tarzına doğru yola çıkmaya ilişkindir. Bu yola çıkış ancak var olan kapitalizmin özelliklerinin, bu özellikleri yadsımaya uygun yöntemlerle aşılmaya başlanmasıyla mümkün olabilir.
Var olan kapitalizm, hidrokarbon tüketimi üzerinde yükselmiş Fordist sermaye birikim rejiminin krizini yaşarken finansallaşmış bir kapitalizmdir; gittikçe dijitalleşen, ağlara bağlanan bir sanayi üretimine, bunu destekleyen bir kültür endüstrisine dayanır! 19. yüzyıldan bu yana, merkez (rekabet içindeki emperyalist) ve çevre (paylaşım konusu ve az gelişmiş) ülkelerden oluşan bir “dünya ekonomisi” söz konusudur. Aşılması gereken bu kapitalizmdir.
Ve yeniden dağılım
Sosyalizm, toplumsal artığın yeniden dağılımına, yoksulları doyurmaya ilişkin bir model değildir! Sosyalizm “toplumsal artık”ın üretiminin kapitalist biçiminin değiştirilmesine (sermaye birikim sürecinin toplumsal yaşam üzerindeki çok boyutlu egemenliğinin kırılmasına) ilişkin bir süreçtir. Bu süreç ülkedeki kapitalist sınıfların, emperyalist sistemin direnişine karşın ilerleyebilmeli, var olan kapitalizmden çıkarak, insan yaşamının maddi ve ruhsal gereksinimlerini karşılama açısından daha “ileri”, daha arzu edilir bir üretim tarzını, kültürel ve toplumsal yaşamı inşa etmeye başlamalıdır. Bu aynı zamanda mülkiyet sisteminin, devletin ve siyaset yapmanın temel özelliklerinin (konuşabilenlerin ve konuşulabilenin -özgürlüklerin- sınırlarının genişletilmesi anlamında) değişmesi demektir.
Venezüella’da olduğu gibi doğal kaynakların gelirinin emekçi sınıfların (halkın çoğunluğunun) yaşam koşullarını iyileştirmekte kullanılması önemlidir. Ancak, mülkiyet biçimi, devletin ve siyaset yapmanın temel özellikleri, devlettensorumlu sınıflar değişmedikçe, devlet “ulusal projeye sadık Bolivarcı entelijansiyanın” elinde kalmaya devam ettikçe, geçiş süreci de başlayamazdı.
Başlayamamıştır da. Chavez’in kurduğu rejim, giderek bir taraftan, kapitalistinsanın arzuları altında dejenere olmaya (yolsuzluk, güç istismarı gibi) başlamış, diğer taraftan, doğal kaynakların fiyatlarının dünya ekonomisindeki dalgalanmalarına, sermaye birikim sürecinin dinamiklerine, emperyalizmin manipülasyonlarına, yerel kapitalist sınıfın giderek artan direnişine çarpmaya mahkûm olmuştur.
Bu krizde, var olanı korumaya kalkmanın yenilgiyle sonuçlanması kaçınılmazdır. Tek yol, geçiş sürecini yeniden başlatarak/ tasarlayarak yeni bir atılım yapmayı denemekten geçiyor. Çok geç olup olmadığını ancak tarih gösterebilir. Napolyon’un dediği gibi “on s’engage et puis on voit” (önce bir girişelim sonra görürüz).