16 yıl iktidar
Taha Akyol 01 Ocak 1970
DALET ve Kalkınma Partisi 16 yıldır rakipsiz iktidardır fakat 2019 yılına endişeyle bakıyor. Partinin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan “yüzde 50+1” hatırlatması yaparak “İşimiz kolay değil” diyor.
Dürüst bir analiz için şu iki alana bakmak lazım:
- 16 yıl iktidarda kalmasını ve bugün de her şeye rağmen en güçlü parti olmasını sağlayan faktörler.
- Metal yorgunluğu gibi kavramlarla çok yumuşatılarak ifade edilen ciddi sorunlar.
İDEOLOJİ VE EKONOMİ
AK Parti’nin gücü uzun “şehirleşme” sürecinde geniş muhafazakâr kesimlerin özlemlerini temsil etmesinden geliyor.
- Değerler alanında sürekli dini referanslarla siyaset yapılıyor, 1930’lardaki baskılar sürekli hatırlatılıyor.
- İktisadi alanda okul, hastane, yol, ulaştırma gibi kamu hizmetleri gerçekten geliştirildi. Büyük projelerden ilçe belediyelerine kadar geniş bir ekonomik sektör söz konusudur.
Nitekim İhale Kanunu’nda on altı yılda 120’ye yakın değişiklik yapılarak “istisnalar” yani ihaleyi istediğine verme imkânları hayli genişletildi. Bundan Mehmet Şimşek bile yakınmıştı.
ŞEHİR VE EĞİTİM
Fakat iktidarın yönettiği ekonomik gelişme daha şehirli, daha eğitimli kesimlerin oranını artırıyor. Böylece “ideoloji”nin tek belirleyici olmayıp “güven, istikrar, hukuk, iyi dış ilişkiler, rasyonel politika” gibi faktörler önem kazanıyor.
İşte genç, yani daha eğitimli ve daha şehirli seçmen referandumda hayır oyu verdi: Araştırma şirketi Gezici’ye göre 18-27 yaş arasındaki seçmenlerin yüzde 60.5’i hayır oyu verdi... Yaş arttıkça evetler yükselmişti.
Çünkü şehirleşme, eğitim ve piyasa ekonomisi gibi dinamikler geliştikçe hukuk, şeffaflık ve demokrasi hassasiyetleri artar.
İktidar ise, hızlandırdığı bu sosyolojik gelişmenin tersine, kabaca son altı yıldır adım adım otoriterleşme yönünde gidiyor.
EVRENSEL STANDARTLAR
Bu noktada 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mesajında partisini “kuruluş dönemindeki değer ve politikaları yeniden kendine rehber edinmeye” çağırması ve “evrensel demokrasi kriterleri ile kendi değerlerini meczederek yoluna devam etmesi”ni istemesi son derece anlamlıdır.
Gerçekten şehirleşme, eğitim, piyasalaşma, dışa açılma ve sanayileşme gibi alanlarda Türkiye düzeyindeki bir toplumun daha ileriye gitmesi ancak evrensel standartlarda demokrasiye, eğitime ve ekonomiye yönelmesiyle mümkün olur.
Bu açıdan 2012 yılında ortaya konulan “2023 Hedefleri” tipik örnektir: 2012’de ihracatımız 152 milyar dolardı, 2023’te 500 milyar dolara, yani bugünkü Güney Kore seviyesine çıkacaktı.
Eğitim, üniversite, teknoloji, AR-GE, sektör planlaması, hukuk, demokrasi ve rasyonel diplomasi alanlarında Kore düzeyine çıkmadan Kore kadar ihracat yapılabilir mi?
YENİ BİR HEYECAN
İçinde bulunduğumuz 2017 yılında beklenen ihracatımız 155 milyar dolardır, önümüzdeki altı yılda bırakın 500 milyar doları, 250 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilir miyiz, bilmiyorum.
Zaten “2023 Hedefleri” sektörel planlama ve yapısal reformlar gibi rasyonel bir zemine dayanmaktan ziyade motivasyon öncelikli olarak dile getiriliyordu.
Nereden mi biliyorum? Hâlâ yapısal reformlardan bahsediliyor da ondan biliyorum.
Nitekim artık 2053 ve 2071 gibi daha soyut hedeflerden bahsediliyor.
Bence AK Parti hamaset ve güç yorgunudur.
Teşkilatları değiştirmenin ve daha fazla hamasetin bunu aşmaya yeteceğini sanmıyorum.
Türkiye için her alanda evrensel standartları yakalama ideali yeni heyecan kaynağı olabilir.