Bu bir ricadır
Taha Akyol 01 Ocak 1970
ADALET ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Sayın Mahir Ünal’dan hukukla ilgili bir ricada bulunacağım.
Niye Mahir Ünal’dan?
İki sebepten: Kendisinin çok okuyan bir muhafazakâr entelektüel olduğunu, mesela benim de fikri hocam olan merhum Prof. Erol Güngör’ü çok okuduğunu duyuyorum.
İkincisi, CHP’nin yayınladığı Adalet Kurultayı Sonuç Bildirgesi’ne Ünal tepki gösterdi; iktidarın yargıyı yönlendirdiğini söylemenin dış itibarımıza zarar vereceğini, FETÖ’nün ekmeğine yağ süreceğini söyledi.
Ülkenin dış itibarı ile hukuk arasındaki çok yakın münasebeti gören Sayın Ünal’dan değil de kimden ricada bulunacaktım?
CHP’NİN ETKİSİ Mİ?
Türkiye’nin dış politikada yaşamakta olduğu ağır sorunların bir kısmı iktidarın otoriterleşmesi, yargı bağımsızlığının ihlali gibi eleştirilerden kaynaklanıyor.
Bu bakımdan Sayın Ünal’ın teşhisi doğrudur.
Fakat bu konularda Türkiye’ye dışarıdan yöneltilen eleştirilerin sebebi CHP’nin onları etkilemesi değildir.
CHP o kadar etkili olamaz.
Dahası, dışarıda bu eleştirileri yapanlar da sadece politikacılar değil. Elbette Avrupalı politikacılar da popülizm yapıyor, Türkiye üzerinden polemik yaparak oy toplamak istiyor.
Fakat seçimle, oyla, popülizmle ilgili olmayan kuruluşlar da bu eleştirileri yapıyor, üstelik çok daha etkili oluyorlar. AİHM, Venedik Komisyonu, AGİT gibi.
İKTİDARIN HUKUKÇULARI
Bunlardan hukuk kurumu olan Venedik Komisyonu’nun ne kadar önemli olduğunu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu çok iyi bilir. Sayın Çavuşoğlu bakın beş yıl önce ne demişti:
“Yeni anayasayı yaparken Venedik Komisyonu’ndan yararlanmalıyız.”(Hürriyet, 11 Mart 2012)
Fakat sistem değişikliği konusunda, değil Venedik Komisyonu, AK Partili ve MHP’li birkaç hukukçu dışında hiçbir hukukçu uzmandan görüş alınmadı.
Venedik Komisyonu, 16 Nisan’da referanduma sunulan bir rapor yazdı. Yargı bağımsızlığının ihlal edildiği, “Türkiye’nin demokratik geleneğinde tehlikeli bir geriye gidiş” olduğu gibi çok ağır değerlendirmeler var. Tamamen yerleşik içtihatlara dayalı bir rapordur.
İşte Mahir Ünal’dan ricam bu noktada: Partili hukukçular ve Adalet Bakanlığı, bu ve benzeri rapora karşı aynı ciddiyette mukabil raporlar hazırlasınlar.
Ben bunu defalarca yazdım, ama ben kimim ki... Mahir Ünal devlet gücüne sahip iktidar partisinin yetkilisidir, onun bir işaretiyle partili hukukçular da Adalet Bakanlığı hukukçuları da hemen harekete geçer...
Fakat “içtihat” değeri olacak, imajı düzeltecek ciddiyette bir rapor yazabilirler mi?! Kolay değil!
ASIL SORUN
İmaj düzeltmeye asıl buradan başlamak lazım: Yargı üzerindeki siyasi vesayeti kaldıracak, denetim ve denge ilkesini hayata geçirecek formların zorunlu hale geldiğini artık görmek gerekir.
Artık görmek gerekir ki, AYM “Benim yetkim yok” diyerek kenara çekilebilir ama o durumda tutuklu gazetecilerin başvurularını AİHM kabul ediyor!
AYM’nin “hak arama yolu” olmada yetersiz kaldığının kabulü demektir bu!
Türkiye’nin önünde büyük hukuki sıkıntılar olduğunu görelim artık.
Denetim ve denge, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi ilkeleri hayata geçirmekten başka çıkış yolu görünmüyor.
Muhalefete FETÖ suçlaması yapmak iç politikada ‘yarayışlı’ olabilir ama Türkiye’nin bu en önemli sorununu çözmez.
FETÖ’nün de Avrupa’daki popülistlerin de ekmeğine yağ süren asıl sorun budur.