31 Ağustos’ta: Korku ve çaresizlik zinciri kırılırken
Emre Kongar 01 Ocak 1970
95 YIL ÖNCE DÖKÜLEN KANLARLA KAZANILAN ASKERİ ZAFER SONUNDA KURULAN BU CUMHURİYET TOPRAKLARINDA:
Adım adım, korkunun ve çaresizliğin hâkim olduğu tam bir “Baskı veKorku İmparatorluğu” kurdular!
Önce, teşebbüs bile edilmiş olmayan bir “Darbe” suçlamasıyla, tüm toplumu baskı altına aldılar...
Şimdi FETÖ diye Terör Örgütü ilan ettikleri Cemaatle birlikte, Birinci Silivri Trajedisi’nde, sahte delillerle, gizli yalancı tanıklarla hukuku ve adaleti katlettiler, insanları paldır küldür hapsettiler, bütün üniversiteleri, medyayı, sivil ve asker bürokrasiyi korkuttular, sindirdiler...
Sonra hırsızlık, arsızlık, rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarıyla birbirlerine düştüler...
İttifakın FETÖ kanadı, ordu içindeki yuvalanmış hücreleriyle, AKP’nin “Allah’ın lütfu” diye nitelediği bir “Askeri Darbe” girişiminde bulundu...
İttifakın öteki kanadı AKP, asker ve sivil bürokrasi içinde örgütlenmesine destek verdiği ve darbe teşebbüsünde bulunabilecek güce eriştirdiği bu eski müttefikinin “Darbe Girişimini” bahane ederek, kendi “Sivil Darbesini” yaptı... B
u arada komşularda ve Türkiye’de din adına veya etnisite adına terör yapan illegal örgütlerin güçlenmesine göz yumulmuştu.
Adalet mekanizması ise, “Tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hâkimlikleri”,“Gizli tanık”, “Gizli bilirkişi”, “Sanığa tebliğ edilmeyen suç”, “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt propagandası yapmak suçu” gibi icatlarla iyice yozlaştırıldı...
“Yetmez ama ‘Evet’ ” 12 Eylül 2010 ve “Mühürsüz” 16 Nisan 2017 Halkoylamalarıyla, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu ve Hâkimler Savcılar Kurulu, siyasetin, daha doğrusu tek bir kişinin, emrine verildi...
Meclis devre dışı bırakıldı...
Toplumun bütün kesimleri iyice baskı altına alındı, korkutuldu ve sindirildi:
Çantalarda bile “Hırsız” yazan pankart taşımak suç oldu...
İktidarı eleştiren her türlü gösteri, hapis tehdidiyle karşı karşıya bırakıldı...
Sosyal medya özel olarak denetlenmeye başlandı; lise öğrencileri attıkları tvitlerden dolayı evlerinden gözaltına alındı...
Stadyumlarda herkesin oturduğu yer saptandı, tezahürat yapanlar “Terör Örgütü” suçlaması kapsamına alındı...
Tarafsız olarak seçilen ama sonradan AKP Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı’nı eleştirmek, tarafsız Cumhurbaşkanını koruyan ceza maddesiyle hakaret kapsamında değerlendirilerek, olanaksız hale getirildi...
Milletvekilleri, Belediye Başkanları hapsedildi...
Bu arada ilan edilen OHAL KHK’leri ve “İkinci Silivri Trajedisi” uygulamaları sonucunda, siyasal nedenlerle hapsedilenlerin sayısı kırk bini, işten atılanların sayısı yüz elli bini buldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bittiği, Parlamenter Demokrasinin sonlandırıldığı, “Atı alanın Üsküdar’ı geçtiği”, yeni bir devletin kurulduğu, iktidar çevrelerinde dile getirilmeye başlandı.
***
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran 30 Ağustos Zaferi’nin 95’inci yılında,Türkiye Cumhuriyeti’ne yeniden sahip çıkma zorunluluğunun oluştuğubugün, fazla söze hacet yok; Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi:
“Adaletin yok edildiği, korku, endişe ve çaresizlik duygusunun toplumuteslim aldığı bir süreçte milyonlar adalet için yürüdü.
Adalet yürüyüşü, korku zincirini kırdı. Cesaret ve umudu ateşledi.”
İŞTE ADALET KURULTAYI, YAKILAN BU “CESARET VE UMUT ATEŞİ-NİN” DEVAMIDIR...
KÖKÜ 19 MAYIS’LARDA, 23 Nİ- SAN’LARDA, 30 AĞUSTOS’LARDA VE 29 EKİM’LERDE YATAR!
DİREN UMUT...
DİREN CESARET...
DİREN ADALET...
DİREN CUMHURİYET...
DİREN DEMOKRASİ!