« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Eyl

2017

HATÎB el-BAĞDÂDÎ

M. Yaşar Kandemir 01 Ocak 1970

Ebû Bekr Ahmed b. Alî b. Sâbit el-Bağdâdî (ö. 463/1071)

Târîhu Ba³dâd adlı eseriyle tanınan hadis hâfızı ve tarihçi.

23 Cemâziyelâhir 392’de (9 Mayıs 1002) (Târîhu Bagdâd, XI, 266) Mekke-Medine yolu üzerindeki Vâdilmelel’in Guzeyye kasabasında dünyaya geldi. Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin, aynı ayı ve günü zikretmekle beraber 391’de (1001) doğduğunu söylemesi bir zühul eseri veya istinsah hatası olmalıdır. Daha sonraki bazı kaynaklar da bu yanlış bilgiyi tekrarlamıştır (meselâ bk. İbn Kesîr, XII, 101). Hatîb el-Bağdâdî’nin soyu Kûfe civarında oturan bir Arap aşiretine dayanmaktadır. Hatîb lakabının kendisine, kıraat âlimi Ebû Hafs el-Kettânî’den Kur’an öğrenen ve Bağdat’ın güneybatısında Dicle nehri üzerindeki Derzîcân köyünde yirmi yıl hatiplik yapan babası Ebü’l-Hasan Ali’den intikal ettiği söylenmişse de muhtemelen kendisi de bu köyde aynı vazifeyi devam ettirmesi sebebiyle Hatîb diye tanınmıştır. Babası onu tahsil için hadis ilmiyle de ilgilenen Hilâl b. Abdullah et-Tîbî’ye gönderdi. Babasının ve mürebbisi olduğunu söylediği Tîbî’nin (Târîhu Bagdâd, XIV, 75) kendisini hadis ve fıkıh öğrenmeye yönlendirmeleri sebebiyle on bir yaşında iken İbn Rezkuye diye bilinen muhaddis ve fakih Muhammed b. Ahmed el-Bağdâdî’den hadis dersi almaya başladı; bu hocasının derslerine üç yıl aradan sonra tekrar döndü. Üç yıl boyunca Ebü’t-Tayyib et-Taberî’den ve devrinin Bağdat’taki en büyük Şâfiî âlimi olduğu belirtilen Ebû Hâmid el-İsferâyînî’den fıkıh öğrendi. O dönemde yeteri kadar hadis öğrenmeden fıkıh tahsiline başlanmadığından hareketle Hatîb’in bu süre içinde başka hocalardan hadis okumuş olabileceğini ileri sürenler vardır (Münîrüddin Ahmed, s. 28). İbn Rezkuye’den tekrar hadis öğrenmeye başlayan Hatîb, ayrıca Bağdat’taki diğer muhaddis ve fakihlerin derslerine devam ettikten sonra başka ilim merkezlerindeki âlimlerden faydalanmaya karar verdi. Yirmi yaşında iken bir yıl süreyle Basra’ya ve Kûfe’ye gitti. Aynı yıl babasını kaybetti. Hadisi kendisine sevdiren hocası Berkanî, onun tek bir âlimden rivayette bulunmak için Mısır’a gitmeyi düşündüğünü öğrenince muhaddis Ebü’l-Abbas el-Esamm’ın talebelerinden hadis rivayet etmek üzere Horasan’a gitmesinin daha uygun olacağını söyledi. Hatîb de henüz yirmi üç yaşında iken muhtemelen önce İsfahan’a, oradan da Hemedan, Rey ve Nîşâbur’a gitti; dönüşte Dînever’e uğradı. Hatîb’in, Bağdat’a gelen âlimler arasında hadis ilmini en iyi anlayan kimse olarak nitelendirdiği Muhammed b. Ali es-Sûrî, en fazla rivayette bulunduğu hocalarından İbnü’l-Müteyyem diye bilinen Ahmed b. Muhammed el-Bağdâdî, sika olduğunu belirttiği Ebû Ömer Abdülvâhid b. Muhammed el-Kâzerûnî, İbn Bişrân diye tanınan Ali b. Muhammed el-Bağdâdî, Kadılkudât Ebû Bekir Ahmedb. Hasan el-Hîrî ve İbn Şâzân el-Bağdâdî gibi âlimler onun hocaları arasında yer alır. Ayrıca Bağdat’ta bulunan âlimlerle, hadis tahsili için seyahat ettiği yerlerde karşılaştığı 1000’den fazla hocadan (Mahmûd et-Tahhân, el-Hâfız el-Hatîb el-Bagdâdî, s. 68) faydalanan ve onlardan önemli kişilerin 470 kadar eserini okuyan Hatîb, kendi talebeleri İbn Mâkûlâ ile Ebü’l-Fazl İbn Hayrûn’dan da rivayette bulunmuştur. Özellikle Dımaşk’ta bulunduğu yıllarda okuttuğu bu kitaplardan elli yedisinin Kur’an ilimlerine, kırk sekizinin fıkha, altmış dokuzunun akaid ve zühde, on sekizinin Arap diline, kırk dördünün edebiyata, 158’inin tarihe ve hadis tarihine, altmış beşinin de sadece hadis metinlerine dair eserler olması (Yûsuf el-Uş, s. 144-145), onun hadis başta olmak üzere diğer İslâmî ilimler ve tarih yanında dil ve edebiyata da büyük ilgi duyduğunu, tanınmış şahsiyetlerin rivayet ettiği dinî ve edebî kitapların rivayet hakkını elde etme hususunda büyük gayret sarfettiğini göstermektedir.

Hatîb el-Bağdâdî, tahsilini tamamladıktan sonra yirmi yıldan fazla bir süre bütün vaktini Târîhu Bagdâd’ı yazmaya ayırdı. 444 (1052-53) yılında bu en önemli çalışmasını tamamlayınca (a.g.e., s. 172) hac görevini ifa etmeye karar verdi. Aynı yıl Dımaşk’a ve Sûr’a uğradıktan sonra Hicaz’a gitti. 445’te (1053-54) hac maksadıyla Mekke’ye gelen tanınmış muhaddis Kudâî’den hadis rivayet etti. Bu sırada seksen yaşında olan ve Mekke’de mücâvir olarak bulunan Sahîh-i Buhârî’nin ünlü râvisi Kerîme bint Ahmed’den bu eseri beş günde okudu. Hatîb aynı eseri daha önce, ünlü râvilerinden Küşmîhenî’den bizzat dinleyen müfessir ve kıraat âlimi Hîrî’den 423 (1032) yılında Mekke’ye giderken Bağdat’a uğradığı sırada üç gün içinde ve üç mecliste dinlemişti (Târîhu Bagdâd, VI, 314). Zehebî bundan daha süratli bir kıraatin duyulmadığını söylemektedir (A?lâmü’n-nübelâ?, XVIII, 280). Hac esnasında kendisinden hadis öğrenmek isteyenlere hadis rivayet ettiği belirtilen Hatîb, Medine’deki âlimlerden de faydalandıktan sonra hac dönüşü 446 (1054-55) yılında Şam’a uğradı, oradan Beytülmakdis’e geçerek Dımaşklı hadis hâfızı Ebû Muhammed Abdülazîz b. Ahmed el-Kettânî’den hadis rivayet etti. Bir müddet Sûr’da kaldı, ardından Bağdat’a döndü. Hadis ilmindeki otoritesi yanında yazdığı eserler sayesinde büyük bir şöhrete sahip olduğu için ondan hadis öğrenmek ve eserlerini bizzat kendisinden okuyup rivayet etmek üzere Bağdat’a gelenlerden başka dolaştığı birçok ilim merkezinde pek çok talebe kendisinden faydalandı. Zaman zaman onunla hadis müzakere eden hocası Ebû Bekir el-Berkanî başta olmak üzere Ebü’l-Kasım Ubeydullah b. Ahmed el-Ezherî gibi tanınmış hocaları ondan hadis rivayet etti. En tanınmış talebeleri arasında, kendisinden yıllarca ayrılmayan Ebü’l-Meâlî Muhammed b. Muhammed el-Hüseynî ile Endülüslü hadis hâfızı ve İbn Hazm’ın talebesi Muhammed b. Fütûh el-Humeydî, hadis hâfızı İbnü’l-Hâdıbe, Ebü’l-Hüseyin İbnü’t-Tuyûrî, Mübârek b. Abdülcebbâr el-Bağdâdî, Hatîb et-Tebrîzî, Mâristan kadısı diye tanınan Ebû Bekir Muhammed b. Abdülbâki el-Ensârî en-Nasrî gibi isimler zikredilebilir.

Abbâsî Halifesi Kaim-Biemrillâh’ın veziri Reîsürrüesâ İbnü’l-Müslime Hatîb’in tahsil arkadaşıydı. Vezir hadis ilmindeki yerini takdir ettiği Hatîb’i himayesine aldı (447/1055). O sıralarda birtakım yahudiler, Hz. Peygamber’in Hayber yahudilerini cizyeden muaf tuttuğuna dair Hz. Ali’nin el yazısını ihtiva eden bir belgeye sahip olduklarını ileri sürdüler. İbnü’l-Müslime Hatîb’den bu belge hakkındaki kanaatini sordu. O da belgeyi inceledikten sonra Hayber’in 7. yılda (628) fethedildiğini, bu belgede şahit olarak zikredilen Muâviye’nin Mekke fethinde (630) müslüman olduğunu, diğer şahit Sa‘d b. Muâz’ın ise Benî Kurayza seferinde (627) şehid düştüğünü belirterek belgenin sahte olduğunu ispatladı. Bunun üzerine vezir, Hatîb’i hadis konusunda tek otorite kabul ederek bütün hatip ve vâizlere onun onaylamadığı hadisleri halka bildirmemelerini emretti. En büyük arzusu el-Câmiu’l-Mansûrî’de hadis okutmak olan Hatîb el-Bağdâdî, Halife Kaim-Biemrillâh’tan ders izni alabilmek için fırsat kollamaya başladı. Râvileri arasında halifenin de bulunduğu bir hadis cüzünü yanına alarak hilâfet makamına gitti ve kendisiyle görüşerek bu cüzü ona okumak ve rivayet izni almak istediğini söyledi. Halife ise onun kendisinden hadis dinlemeye ihtiyacı bulunmadığını bildiği için istediği iznin verilmesini emretti. Hatîb talebelerine burada hadis ve Nizâmiye Medresesi’nin yakınındaki evinde Târîhu Bagdâd’ı rivayet etmeye, öte yandan pek çok hocadan okuyarak rivayet iznini aldığı kitapları okutmaya, ayrıca kaleme almayı tasarladığı kitapları yazmaya başladı. Eserlerinin birçoğunu bu dönemde meydana getirmiştir.

Vezir İbnü’l-Müslime, genişleyen Fâtımî hâkimiyetine engel olmak için halifeyi ikna ederek Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in hilâfet merkezine gelmesini ve halifeye destek olmasını sağlamıştı. Ancak Tuğrul Bey’in Bağdat’tan ayrılması üzerine Fâtımî Halifesi Müstansır-Billâh’ın taraftarı olan Türk kumandanı Besâsîrî, Fâtımî halifesinin teşvikiyle Bağdat’a girerek halifeyi makamından indirdi ve İbnü’l-Müslime’yi öldürdü (450/1059). Târîhu Bagdâd’da bazı Hanbelîler aleyhinde yazdıkları dolayısıyla Hatîb’e kin duyan bu mezhebin bir kısım mensupları vezirin öldürülmesini fırsat bilerek onu rahatsız etmeye başladılar. Hayatını tehlikede gören Hatîb Safer 451’de (Nisan 1059) Dımaşk’a gitti. Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Mâlikî el-Endelüsî, Hatîb’in Dımaşk’a giderken 476 kitabı yanında götürdüğünü söylemekte ve Tesmiyetü mâ verede bihi’l-Hatîbü Dımaşka adlı risâlesinde (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 18/6) bunların adını vermektedir (bu kitapların bir listesi için bk. Mahmûd et-Tahhân, el-Hâfız el-Hatîb el-Bagdâdî, s. 282-301). Hatîb Dımaşk’ta, Emeviyye Camii’nin doğu cephesindeki minarenin altında bulunan odada ikamet ederek eser yazmaya ve bu camide ders okutmaya başladı. Onun Dımaşk’ta Ahmed b. Hanbel’in Fezâ?ilü’s-sahâbe’si ile İbn Rezkuye’nin Fezâ?ilü’l-?Abbâs’ını okutması, Şiî Fâtımîler’in idaresinde bulunan şehirdeki Râfizîler’i öfkelendirdi. Bunun üzerine Dımaşk valisi Hatîb’in öldürülmesini emretti. Sünnî olan ve bu sebeple Hatîb’e bir zarar gelmesini istemeyen emniyet müdürü (sâhibü’ş-şurta), onu yakalayıp götürürken valinin büyük değer verdiği şerif Ebü’l-Kasım Ali b. İbrâhim b. Ebü’l-Cin el-Alevî’nin evinin önünden geçtikleri sırada ona bu eve sığınmasını tavsiye etti ve böylece Hatîb ölümden kurtuldu. Şerif Ebü’l-Kasım, Hatîb’i kendisine teslim etmesini isteyen valiye bu âlimin öldürülmesinin bazı mahzurlarından bahsederek onu kararından vazgeçirdi ve Hatîb’in Sûr şehrine gitmesini sağladı (Safer 459/Ocak 1067).

Hatîb’in aleyhtarları, yanına güzel bir çocuğun gelip gitmesi üzerine halkın dedikoduya başladığını, mutaassıp bir Râfizî olan Dımaşk valisinin bu durumu öğrenince onun öldürülmesini emrettiğini, Hatîb’in bu sebeple Dımaşk’ı terketmek zorunda kaldığını iddia etmişler, hatta onu içki içmekle bile suçlamışlardır (Yâkut, Mu?cemü’l-üdebâ?, IV, 29). Sûr’da İzzüddevle lakabıyla anılan bir zenginin Hatîb’in çalışmalarını desteklediği, onun da 462 (1070) yılına kadar bu şehirde kalarak elli kadar eser kaleme aldığı bilinmektedir. Bağdat’ta ölmeyi arzu eden Hatîb Şâban 462’de (Mayıs 1070) bu şehre dönmeye karar verdi; ticaretle meşgul olan arkadaşı ve talebesi muhaddis Abdülmuhsin eş-Şîhî onu Bağdat’a götürme görevini üstlendi. Hatîb, yolu üzerindeki Trablus ve Halep’te rivayette bulunarak dört ay sonra Bağdat’a ulaştı ve el-Câmiu’l-Mansûrî’de tekrar ders okutmaya başladı. 15 Ramazan 463’te (16 Haziran 1071) hastalandı. Dımaşk’tan büyük bir servetle dönen Hatîb, hiç evlenmediği ve bir mirasçısı da bulunmadığından halifeden izin alarak bütün servetini başta muhaddisler olmak üzere çeşitli kimselere ve yerlere dağıttı, kitaplarını da vakfetti. 7 Zilhicce 463 (5 Eylül 1071) tarihinde Bağdat’ta Nizâmiye Medresesi’nin yanındaki evinde vefat etti. Hadis okuttuğu el-Câmiu’l-Mansûrî’de cenaze namazını hocası muhaddis İbnü’l-Mühtedî-Billâh kıldırdı ve arzu ettiği üzere Bâbülharb’de Bişr el-Hâfî’nin kabrinin yanına defnedildi.

Hatîb el-Bağdâdî vakur bir insandı. Giyimine önem vermesine ve heybetli görünmesine rağmen son derece mütevazi olduğu kaydedilir. Hatîb’in el yazısı da çok güzeldi. Düzgün konuşur, hadisleri gür sesiyle, süratli fakat noksansız şekilde okurdu. Vaktini boşa geçirmez, yolda yürürken bile elindeki bir cüzü okuyarak giderdi. Takvâ sahibi olduğu, hayatının hiçbir döneminde resmî göreve tâlip olmadığı ve bütün zamanını ilme verdiği bilinmektedir. Sûr Camii’nde bulunduğu sırada şehrin ileri gelen Alevî zenginlerinden birinin kendisine önemli miktarda bir meblağ göndermesinden dolayı rahatsız olması, onun tok gözlülüğünü ve ilme olan saygısını göstermektedir. Zaman zaman talebelerine para yardımında bulunur ve elindeki imkânları onlarla paylaşmaktan zevk alırdı. Hatîb el-Bağdâdî, insanın bildikleri ve öğrendikleriyle amel etmesine büyük önem vermiş, el-Câmi? li-ahlâkı’r-râvî’de bu husus üzerinde durmuş, İktizâ?ü’l-?ilm el-?amel adlı eserinde de özellikle bu konuyu işlemiştir.

İlmî Şahsiyeti. Hadis tahsil etmek üzere İsfahan’a gittiği sırada hocası Berkanî, Ebû Nuaym el-İsfahânî’ye yazdığı tavsiye mektubunda Hatîb’in hadis ilminde üstün bir yeri bulunduğunu belirtmiş, samimiyetinden ve dindarlığından söz ederek ona anlayışlı davranmasını ve çok rivayette bulunmasını rica etmişti (Yâkut, Mu?cemü’l-üdebâ?, IV, 42-43). Hadisleri anlama ve hıfzetme hususunda Hatîb’in Dârekutnî’ye benzetildiğini söyleyen Şâfiî fakihi Ebû İshak eş-Şîrâzî, bir gün talebelerine ders verirken onun yanlarına gelmesini fırsat bilerek bir râvi hakkında fikrini sormuş, Hatîb’in geniş bir açıklama yaptığı sırada önünde diz çöküp oturmuştu. Târîhu Şîrâz müellifi Hibetullah b. Abdülvâris eş-Şîrâzî, Hatîb el-Bağdâdî’nin kendisine sorulan sorulara ancak birkaç gün sonra cevap verdiğini söyleyerek hıfzını eserleri kadar güçlü bulmamaktaysa da (Zehebî, A?lâmü’n-nübelâ?, XVIII, 283) bu tutumu onun rivayet konusundaki titizliğinin bir belgesi sayılmalıdır. Talebelerinden İbn Mâkûlâ hocasının hadisleri anlama, ezberleme, muhafaza etme, rivayetlerin gizli kusurlarını, senedlerini, sahihlerini, garîblerini, ferd ve münkerlerini bilme konusunda devrinin nâdir şahsiyeti olduğunu, Dârekutnî’den sonra Bağdat’ta onun gibi birinin yetişmediğini belirtmiş, hadis âlimi Mü’temen b. Ahmed es-Sâcî de İbn Mâkûlâ’nın bu görüşüne katılmıştır. Hanbelî âlimi İbn Nukta, el-Mültekat fîmâ fî kütübi’l-Hatîb ve gayrihî mine’l-vehm ve’l-galat adlı bir kitap yazmasına rağmen Hatîb’in hadis ilimleri sahasında önemli eserler kaleme aldığını, bu sebeple kendisinden sonraki bütün hadis âlimlerinin onun kitaplarına çok şey borçlu olduğunu söylemekte (et-Takyîd, s. 154), İbn Hacer el-Askalânî de bu görüşü doğrulamaktadır (Nüzhetü’n-nazar, s. 35). İbnü’s-Salâh’ın Mukaddimesi’nde altmıştan fazla yerde Hatîb’in adının zikredilmesi (bk. İndeks; ayrıca bu yerleri ayrıntılı şekilde görmek için bk. Mahmûd et-Tahhân, el-Hâfız el-Hatîb el-Bagdâdî, s. 481-485) onun hadis ilimleri sahasındaki yerini göstermeye yeterlidir. Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî, Ebü’l-Kasım İbn Asâkir, İbn Hallikân, Zehebî ve Tâceddin es-Sübkî gibi birçok tabakat âlimi, Hatîb’in yaşadığı devrin en büyük hadis otoritesi olduğunu belirtmişlerdir.

Hatîb el-Bağdâdî, usûl-i hadîsin ilk müelliflerinden sayılan Râmhürmüzî ile Hâkim en-Nîsâbûrî’den sonra el-Kifâye fî ?ilmi’r-rivâye’si ile bu alanın en geniş eserini kaleme almıştır. Ricâlü’l-hadîsin bazı konularında kendisinden önce Müslim, Dûlâbî, Abdülganî el-Ezdî ve Dârekutnî gibi âlimler çeşitli eserler vermekle beraber Hatîb Târîhu Bagdâd’ı yazarken ihtiyaç duyduğu bazı meselelerde, özellikle hadislerin senedlerinin uzaması sebebiyle râvi adlarındaki müphem hususların giderilmesi için kapsamlı eserler meydana getirmiştir. İbn Hacer el-Askalânî’nin belirttiği gibi onun müstakil bir eser yazmadığı pek az usûl-i hadîs konusu bulunmaktadır (Nüzhetü’n-nazar, s. 35). Daha sonra telif edilen hadis usulü kitaplarının en önemli kaynağını onun eserleri oluşturmaktadır.

Fıkıh sahasında çalışmalar yapmasına ve ileri gelen Şâfiî fakihlerinden biri olmasına rağmen Hatîb’in muhaddisliği fakihliğinden üstündür. Her iki ilmi de iyi bildiğinden fıkıhla hadisin yanyana gitmesi gerektiğini savunmuş, el-Fakih ve’l-mütefakkih, Nasîhatü ehli’l-hadîs ve Şerefü ashâbi’l-hadîs adlı eserlerinde hadis talebelerini rivayetle daha az meşgul olmaya, hadisler üzerinde düşünmeye ve onların fıkhını anlamaya teşvik etmiştir. Fıkıhla meşgul olanlara da hadise önem vermeyi ve hükümlerinde ona dayanmayı öğütlemiştir. Hatîb’in diğer bir yönü tarihçilik olmakla beraber hadisçiliği bu alanda da kendini göstermekte ve Târîhu Bagdâd’ın ihtiva ettiği 7831 biyografinin 500 kadarını muhaddisler teşkil etmektedir.

Talebesi Ebü’l-Hüseyin İbnü’t-Tuyûrî başta olmak üzere bazı âlimler, Hatîb el-Bağdâdî’nin Dımaşk’a gittiği zaman hocası Muhammed b. Ali es-Sûrî’nin yazdığı birtakım kitapları onun bir yakınından ödünç aldığını ve Târîhu Bagdâd dışındaki eserlerinin birçoğunu Sûrî’nin kitaplarından faydalanarak yazdığını ileri sürmüşlerdir. Ancak Zehebî, başta İbnü’l-Cevzî olmak üzere çeşitli kimseler tarafından ileri sürülen bu iddianın doğru olmadığını belirtmekte, Hatîb’in Sûrî’den daha üstün olduğunu söylemektedir (A?lâmü’n-nübelâ?, XVIII, 283). Ayrıca Hatîb’in önemli birçok eserini Sûr’a gitmeden önce yazdığı ve Muhammed b. Ahmed el-Mâlikî’nin bu eserlerin bir listesini hazırladığı bilinmektedir (yk. bk.). Öte yandan hayatının önemli bir kısmını Bağdat’ta geçiren ve orada vefat eden Sûrî’nin eserlerini yanına almayıp Sûr’da bırakmış olması da pek tutarlı görünmemektedir (Târîhu Bagdâd, III, 103; Yûsuf el-Uş, s. 159). Hatîb’i en çok tenkit edenlerin başında gelen İbnü’l-Cevzî’nin onun eserlerini takdir etmesi, hatta Dârekutnî gibi ondan daha güçlü hâfızlara nasip olmayacak sayıda kitap yazdığını ifade etmesi de (el-Muntazam, VIII, 266; el-Has ?alâ hıfzi’l-?ilm, s. 30) bu eserlerin önemini ortaya koymaktadır.

Târîhu Bagdâd’da Hatîb’in bazı mezheplerin tanınmış şahsiyetleri aleyhindeki rivayetlere yer vermesi o mezhep taraftarlarının ağır tenkidine uğramıştır. Bu sebeple Zehebî, Hatîb’in bu rivayetleri eserine almamış olmasını temenni etmiştir (A?lâmü’n-nübelâ?, XVIII, 289). Hatîb ile Hanbelîler arasındaki ihtilâfın nereden kaynaklandığı ise kesin olarak bilinmemektir. Hanbelîler’den İbnü’l-Cevzî onun önceleri Hanbelî olduğunu, bid‘atçılara ilgi duyması üzerine Hanbelîler’in kendisine eziyet ettiğini, bunun üzerine Şâfiî mezhebine geçerek eserlerinde Hanbelîler aleyhinde kasıtlı beyanlarda bulunduğunu söylemektedir (el-Muntazam, VIII, 267). Bu bilgileri İbnü’l-Cevzî’den nakleden İbn Kesîr ile (el-Bidâye, XII, 102), Hatîb’in başına gelen kötü olayları Târîhu Bagdâd’da zayıf rivayetlere dayanarak birçok âlimi ağır şekilde itham etmesinin bir cezası olarak kabul eden İbn Tağrîberdî (en-Nücûmü’z-zâhire, V, 87) dışında tabakat müellifleri eserlerinde bu konuya yer vermemişlerdir. Kaynakların çoğunda onun çocukluğundan itibaren Şâfiî âlimlerinden fıkıh dersi aldığının belirtilmesi ve herhangi bir Hanbelî hocadan fıkıh okuduğunun kaydedilmemesi Hatîb’in mezhep değiştirdiği iddiasını zayıflatmaktadır. İtikadda Eş‘arî olan Hatîb’in fıkıhla ilgili bütün eserleri de Şâfiî fıkhına dairdir. Günümüz araştırmacılarından Münîrüddin Ahmed, Hatîb’in 428’de (1036) Hanbelî fakihi Ebû Ali el-Hâşimî’nin (Târîhu Bagdâd, I, 354), 434’te de (1042-43) Şâfiî fakihi İbn Hammâme’nin (a.g.e., XI, 274) cenaze namazını kıldırdığını söylemekte ve bir Şâfiî’nin tanınmış bir Hanbelî’nin cenaze namazını kıldırmasını mâkul bulmadığından onun 428 (1036) yılından sonra Şâfiî mezhebine geçmiş olabileceğini ileri sürmektedir (Târîhu’t-ta?lîm ?inde’l-müslimîn, s. 31). Hatîb el-Bağdâdî ile Hanbelîler arasındaki çekişmenin asıl sebebini, aynı dönemde Eş‘arîler’le (Şâfiîler) Hanbelîler arasında düşmanlık derecesine varan ve Hatîb’in hocalarından Ebû Nuaym el-İsfahânî’ye de büyük sıkıntılar yaşatan mezhep taassubunda aramak gerekir.

Öte yandan Târîhu Bagdâd’da Ebû Hanîfe’nin biyografisine en geniş yeri ayıran (XIII, 323-454) Hatîb el-Bağdâdî, onun hayatı ve menâkıbına dair çeşitli bilgiler verdikten sonra hadis rivayetindeki durumu, iman, halku’l-Kur’ân, devlet reisine karşı ayaklanma konusundaki görüşleri, bazı dinî konularla İslâm büyükleri hakkında uygun olmayan sözleri gibi hususlarda Ebû Hanîfe’nin aleyhindeki nakilleri sıralamıştır. Ancak Hatîb’in güvenilir olduğunu söylediği bu nakillerin bir kısmının, Târîhu Bagdâd’da biyografilerini verirken ağır şekilde tenkit ettiği kimseler tarafından rivayet edilmesi söz konusu haberlerin esere sonradan eklendiği şüphesini uyandırmaktadır. Şüphe uyandıran diğer bir husus da Ebû Hanîfe aleyhindeki rivayetlerin Târîhu Bagdâd’ın bazı nüshalarında altıda bir oranında daha az veya daha çok sayıda bulunmasıdır. Ayrıca Hanefîler’in ağırlıkta olduğu Bağdat’ta Târîhu Bagdâd’ın yazılışından, Hatîb aleyhindeki ilk eseri kaleme alan Eyyûbîler’in Dımaşk kolu hükümdarı el-Melikü’l-Muazzam Şerefeddin Îsâ b. el-Melikü’l-Âdil’e (1218-1227) kadar geçen iki yüzyıl boyunca hiç kimsenin Hatîb’e reddiye yazmamış olması da bu açıdan düşündürücüdür (Mahmûd et-Tahhân, el-Hâfız el-Hatîb el-Bagdâdî, s. 105-106, 307-309).

Ebû Hanîfe aleyhindeki rivayetlere eserinde yer vermesi sebebiyle Hatîb’e çeşitli devirlerde reddiyeler yazılmıştır. Bunların ilki, onu Hanbelî iken Şâfiîliğe geçmekle suçlayan, hatta bilgisizlik, tarafgirlik ve dindar olmamakla itham eden İbnü’l-Cevzî’nin iki cüzden ibaret es-Sehmü’l-musîb fi’r-red ?ale’l-Hatîb’idir (Abdülhamîd el-Allûcî, s. 111). Daha sonra, bütün ailesi Şâfiî olduğu halde Hanefîliği seçen, bunun sebebini soran babası Eyyûbî hükümdarı el-Melikü’l-Âdil’e, “İçinizde bir tek müslüman bulunmasını istemez misiniz?” diyecek kadar mutaassıp bir Hanefî olduğu belirtilen (Leknevî, el-Fevâ?idü’l-behiyye, s. 152) el-Melikü’l-Muazzam, Kitâbü’r-Red ?alâ Ebî Bekr el-Hatîb fîmâ zekere fî Târîhihî fî tercemeti’l-imâm sirâci’l-ümme Ebî Hanîfe en-Nu?mân b. Sâbit adlı eserini yazmıştır (Delhi 1350; Kahire 1351/1932; Beyrut 1985). Kitap es-Sehmü’l-musîb fî kebidi’l-Hatîb adıyla da anılmaktadır. Hatîb el-Bağdâdî’nin eserlerini öven İbn Nukta’nın el-Mültekat fîmâ fî kütübi’l-Hatîb ve gayrihî mine’l-vehm ve’l-galat adlı eserinin (Zehebî, A?lâmü’n-nübelâ?, XXII, 349) bir kısmı onunla ilgilidir. Mir?âtü’z-zamân’da dedesini Hatîb’den daha aşırı bir üslûp kullanmakla suçlayan Sıbt İbnü’l-Cevzî de bu hususta el-İntisâr li-imâmi e?immeti’l-emsâr’ını kaleme almıştır (Leknevî, er-Ref? ve’t-tekmîl, s. 77, 78). Ebû Hanîfe’ye nisbet edilen müsnedlerden on beşini Câmi?u’l-mesânîd adıyla bir araya getiren Hanefî fakihi Ebü’l-Müeyyed Muhammed b. Mahmûd el-Hatîb el-Hârizmî, eserinin mukaddimesinde hasetçi diye andığı Hatîb’in iddialarını reddetmiştir. Kâtib Çelebi, Süyûtî’nin eserleri arasında es-Sehmü’l-musîb fî nahri’l-Hatîb adlı bir kitap bulunduğunu söylemekte (Keşfü’z-zunûn, II, 1010), daha sonraki müelliflerin de bu bilgiyi ondan naklettikleri anlaşılmaktadır (Hediyyetü’l-?ârifîn, I, 539; Ahmed eş-Şerkavî İkbâl, s. 224). Ancak Süyûtî’nin de Şâfiî olması, onun mezhep konusunda Hatîb aleyhinde kitap yazma ihtimalini zayıflatmaktadır. Konu üzerinde hassasiyetle duran Zâhid Kevserî de Süyûtî’nin böyle bir eserinden söz etmemektedir. Kevserî, Târîhu Bagdâd’da yer alan Ebû Hanîfe aleyhindeki iddiaları çürütmek üzere Te?nîbü’l-Hatîb ?alâ mâ sâkahû fî tercemeti Ebî Hanîfe mine’l-ekâzîb adıyla bir eser kaleme almış (Kahire 1361/1942; Beyrut 1401/1981; nşr. Ahmed Hayrî, baskı yeri yok, 1410/1990), tenkitlerini Târîhu Bagdâd’dan iktibas ettiği 150 noktada toplamış ve Hatîb’i, İbnü’l-Cevzî gibi aleyhtarlarının görüşlerine dayanarak ağır bir dille tenkit etmiştir. Bu tenkitleri insaflı bulmayan Abdurrahman b. Yahyâ el-Yemânî el-Muallimî, Kevserî’nin Hatîb’i eleştirmekle kalmayıp ileri gelen muhaddislere, bazı sahâbî ve tâbiîlere, Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel gibi tanınmış imamlara ve selefin itikadına dil uzattığını, bu arada birtakım sahih hadisleri de kabul etmediğini söyleyerek Te?nîbü’l-Hatîb’e geniş bir reddiye yazmaya başlamış, fakat okuyucuların ısrarı üzerine bir kısım notlarını Talî?atü’t-Tenkîl bimâ fî Te?nîbi’l-Kevserî mine’l-ebâtîl adıyla yayımlamış (Kahire 1368, 111 sayfa; ayrıca et-Tenkîl’in girişinde, s. 9-78), Kevserî de buna et-Terhîb bi-nakdi’t-Te?nîb adlı küçük hacimli bir reddiye ile cevap vermiştir (Te?nîbü’l-Hatîb, s. 291-336; Ahmed Hayrî’nin notlarıyla yayımlanan Te?nîbü’l-Hatîb, s. 371-418). Abdurrahman el-Yemânî daha sonra et-Tenkîl limâ verede fî Te?nîbi’l-Kevserî mine’l-ebâtîl adlı asıl reddiyesini tamamlayarak neşretmiştir (I-II, nşr. Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî - Muhammed Abdürrezzâk Hamza, Kahire, ts.).

Eserleri. Kaynaklarda Hatîb el-Bağdâdî’ye nisbet edilen eserlerin sayısı elli dört ile 100 arasında değişmektedir. Onun 453 (1061) yılına kadar elli dört kitap yazdığı, ayrıca hayatının son on yılında da birçok eser kaleme aldığı dikkate alınırsa 100 rakamının gerçeğe daha yakın olduğu söylenebilir (Sem‘ânî, V, 151). Yûsuf el-Uş müellifin büyüklü küçüklü seksen bir kitabının adını zikretmekte ve bunların 436 cüzden ibaret olduğunu söylemektedir (el-Hatîb el-Bagdâdî, s. 120-134; ayrıca bk. Mahmûd et-Tahhân, el-Hâfız el-Hatîb el-Bagdâdî, s.122-125). Ancak bu eserlerin bir kısmı ölümünden sonra yanmıştır (Sübkî, IV, 33). A) Hadis. 1. el-Câmi? li-aplâkı’r-râvî* ve âdâbi’s-sâmi?. Hadis öğrenim ve öğretimiyle ilgili 237 meseleye dair 1924 rivayeti senedleriyle birlikte ihtiva eden ve on bölümden meydana gelen eser Muhammed Re’fet Saîd (I-II, Küveyt 1401/1981), Mahmûd et-Tahhân (I-II, Riyad 1403/1983) ve Muhammed Accâc el-Hatîb (Beyrut 1412/1991) tarafından yayımlanmıştır. Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, eserin talebenin uyması gereken kurallarla ilgili bölümlerini Âdâbü tâlibi’l-hadîs adıyla ayrıca neşretmiştir (Riyad 1411/1990). 2. Şerefü ashâbi’l-hadîb*. Sünneti delil olarak kullanmayıp her şeyi akılla çözmek isteyen ve bundan dolayı muhaddislere saldırıp onlarla alay eden ehl-i hadîs muhaliflerine karşı yazılmıştır. Eserin çeşitli baskıları yapılmış (Delhi 1345; Lahor 1384/1964; nşr. Mehmed Said Hatiboğlu, Ankara 1971), Ebû Abdurrahman Mahmûd tarafından “et-Takrîb li-muşannefâti’l-Hatîb” dizisinin ilk kitabı olarak Tehzîbü Şerefi ashâbi’l-hadîs adıyla ihtisar edilmiştir (Beyrut-Riyad 1414/1993). 3. Nasîhatü ehli’l-hadîs. Eser genç yaşta ilim tahsil etmeye, hadis talebelerini sadece rivayetle kalmayıp hadisin fıkhını öğrenmeye, hadisler üzerinde düşünmeye ve ilmi yazılı kaynaklardan değil bizzat hocadan okumaya teşvik etmektedir. Risâleyi Abdülkerîm b. Ahmed el-Vüreykât (Ürdün / Zerka 1408/1988), Muhtasaru Nasîhati ehli’l-hadîs adıyla Yûsuf Muhammed Sıddîk (Hartum 1408), Mecmû?atü’r-resâ?il fî ?ulûmi’l-hadîs içinde aynı adla Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî (Medine 1389/1969, s. 25-36), yine aynı adla aynı mecmua içinde Nasr Ebû Atâ (Riyad 1415/1994, s. 109-126) yayımlamıştır. İsmail Lütfi Çakan eseri Türkçe’ye çevirmiştir (MÜİFD, III, 1985, s. 205-214; İstanbul 1991). 4. İktizâ?ü’l-?ilm el-?amel. Müellifin, ilim yolcusunun her şeyden önce samimi bir niyete sahip olması, öğrendiğini bizzat yaşaması, ilmin sadece dünyevî menfaatler için öğrenilmemesi gibi konulardaki öğütlerini hadislerle ve İslâm büyüklerinin sözleriyle desteklediği eser Nâsırüddin el-Elbânî tarafından yayımlanmış (Dımaşk 1385; Beyrut 1386/1966, 1389/1969, 1397/1976, Erba?u resâ?il min künûzi’s-sünne içinde, s. 150-226; 1387/1967; Küveyt 1405), Ebû Abdurrahman Mahmûd kitabı Tehzîbü İktizâ?i’l-?ilm el-?amel adıyla ihtisar etmiştir (Beyrut-Riyad 1414/1993).

B) Hadis Usulü. 1. el-Kifâye* fî ?ilmi’r-rivâye. Usûl-i hadîsin ilk ve en önemli kaynaklarından biri olup hadis ilimlerini, hadis terimlerini ve usul meselelerini bilmeden hadis rivayetine kalkışan kimseler için kaleme alınmış, daha önceki usul kitaplarında temas edilmeyen pek çok hadis meselesi, sünnetin dindeki yeri, nasların teâruz ve tercihi gibi konular senedleriyle birlikte işlenmiştir. Eser Haydarâbâd’da (1357/1938), Muhammed Hâfız et-Ticânî tarafından Kahire’de (1972, 1976), AhmedÖmer Hâşim tarafından Beyrut’ta (1405/1984) yayımlanmıştır. 2. Takyîdü’l-?ilm*. On babdan meydana gelen eserde önce hadislerin yazılmaması gerektiğine, ardından hadislerin yazılmasında bir sakınca bulunmadığına dair rivayetler sıralanmış, Kur’an ile hadislerin birbirine karışması endişesinin ortadan kalkmasından sonra hadisleri yazıyla tesbit etmenin bir mahzuru bulunmadığı belirtilmiştir. Eseri Yûsuf el-Uş tahkik ederek yayımlamıştır (Dımaşk 1949, 1974; Beyrut 1394). 3. er-Rihle fî talebi’l-hadîs. Senedleriyle birlikte kaydedilen seksen bir rivayetin beş bölüm halinde incelendiği eserde hadis tahsili için yapılan seyahatin önemi, sahâbenin, daha sonra da birçok İslâm büyüğünün bir hadis öğrenmek için bile olsa seyahatler yaptığı, âlî isnad elde etmek için uzun yolculukları göze alan birçok kimsenin emeline ulaşamadığı gibi hususlar incelenmektedir. Eseri önce Subhî es-Sâmerrâî Mecmû?atü’r-resâ?il fî ?ulûmi’l-hadîs içinde (Medine 1389/1969, s. 37-72) hatalı şekilde yayımlamış, daha sonra Nûreddin Itr tarafından iyi bir neşri yapılmıştır (Beyrut 1395/1975). Nûreddin Itr, aynı konuda olup Hatîb’in zikretmediği yirmi iki rivayeti esere ilâve etmiş, ayrıca muhaddislerin seyahatleri sırasında başlarından geçen ilginç olaylardan on beşini nakletmiştir. Eseri daha sonra Nasr Ebû Atâ yine Mecmû?atü’r-resâ?il fî ?ulûmi’l-hadîs içinde tekrar yayımlamıştır (Riyad 1415/1994, s. 127-242). 4. el-Fasl li’l-vasl el-müdrec fi’n-nakl (Kitâb fi’l-fasl ve’l-vasl). Dokuz cüz olduğu belirtilen eseri İbn Hacer el-Askalânî ihtisar etmiş ve çalışmasına Takrîbü’l-menhec bi-tertîbi’l-Müdrec adını vermiştir. Muhammed b. Matar ez-Zehrânî de el-Fasl üzerinde bir doktora çalışması yapmıştır (1407/1987 Medine, el-Câmiatü’l-İslâmiyye). 5. el-İcâze li’l-ma?dûm ve’l-mechûl. Henüz doğmayan çocuklar için icâzet istediği var sayılan kimselere icâzet vermenin câiz olup olmadığına dair kendisine sorulan bir soru üzerine kaleme aldığı bir risâle olup Subhî es-Sâmerrâî tarafından yayımlanan Mecmû?atü resâ?il fî ?ulûmi’l-hadîs (Medine 1389/1969, s. 73-77) ve Nasr Ebû Atâ tarafından aynı adla neşredilen eser içinde (Riyad 1415/1994, s. 85-107) basılmıştır. Hatîb’in el-İcâze li’l-mechûl adlı bir eserinden de söz edilmektedir (Zehebî, A?lâmü’n-nübelâ?, XVIII, 292).
C) Hadis Ricâli. 1. Muvazzıhu evhâmi’l-cem? ve’t-tefrîk. İsimleri baba ve dedelerinin isimleriyle aynı olan râvilerin, ayrıca farklı adlarla anılan kişilerin, dolayısıyla sikalarla zayıf râvilerin birbirine karıştırılmasını önlemek için yazılan eserlerin en önemlilerinden biridir. Kitapta Buhârî’nin et-Târîhu’l-kebîr’inde yetmiş dört, çeşitli eserlerde Yahyâ b. Maîn’in on bir, Ahmed b. Hanbel’in dört, Müslim’in altı, Ali b. Medînî, Seyf b. Ömer et-Temîmî, Zühlî, Fesevî, İbrâhim el-Harbî, Ebû Dâvûd, İbn Ukde, Dârekutnî ve Ahmed b. Abdân eş-Şîrâzî’nin birer ikişer vehim*i tesbit edilmiştir. Eserde daha sonra iki veya daha çok isimle zikredilen râviler, en çok bilinen adlarıyla başlamak üzere alfabetik sırayla ele alınmıştır. Eser Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî (I-II, Haydarâbâd 1378-1379/1959-1960; Beyrut 1405) ve Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî (I-II, Beyrut 1987, 1990) tarafından yayımlanmıştır. 2. el-Mü?tenif fî tekmileti’l-Muhtelif ve’l-mü?telif (el-Mü?telif ve’l-muhtelif). Yirmi dört cüzden meydana gelen büyük bir cilt halindeki eser, müellifin Dârekutnî’nin isim, künye, lakap ve nisbeleri yazılışta aynı, okunuşta farklı kimselere dair el-Mü?telif ve’l-muhtelif adlı kitabını, Abdülganî el-Ezdî’nin aynı adlı eserini de dikkate alarak bazı ilâvelerle genişlettiği bir çalışmadır. Eserin Zâhiriyye (Hadis, nr. 285/140) ve Berlin (nr. 10157) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır. Şâkir Mustafa, bu eserle el-Müttefik ve’l-müfterik’in aynı kitap olabileceğini söylemektedir (et-Târîhu’l-?Arabî, II, 103). 3. el-Müttefik ve’l-müfterik mine’l-esmâ? ve’l-ensâb. Adları, lakapları, künyeleri ve nisbeleri aynı olan kimselerin birbirine karıştırılmasını önlemek için kaleme alınan ve isimlerin ilk harfine göre alfabetik olarak sıralanan bir eserdir. Kitabın, on sekiz cüzden meydana gelen ve talebesi Ebü’l-Feth İbnü’n-Nehhâs tarafından Safer 457’de (Ocak 1065) Dımaşk Câmi-i Kebîri’nde kendisine okunmak suretiyle rivayet edilen tam bir nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde olup (nr. 1208) II. cildinin birer nüshası da Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 2097, 10-18. cüz) ve Millet (Feyzullah Efendi, nr. 1515, 10-19. cüzler) kütüphanelerinde bulunmaktadır. İbn Hacer el-Askalânî’nin eseri ihtisar etmeye başladığı, fakat tamamlayamadığı belirtilmektedir. Muhammed Sâdık Aydın, el-Müttefik ve’l-müfterik’in ilk yarısını Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye’de (Külliyyetü Usûli’d-dîn, es-Sünne ve ulûmühâ, Riyad 1408) doktora çalışması olarak neşre hazırlamış, daha sonra eserin tamamını yayımlamıştır (I-III, Dımaşk 1417/1997). 4. Telhîsü’l-müteşâbih fi’r-resm ve himâyetü mâ eşkele minhü ?an bevâdiri’t-tashîf ve’l-vehm. Eser, usûl-i hadîsin iki önemli türü olan “el-mü’telif ve’l-muhtelif” ile “el-müttefik ve’l-müfterik” bahislerinden meydana gelen müteşâbih konusuna dairdir. Müellif bu iki türü iki ayrı kitapta ele almış olup bunlardan el-Müttefik ve’l-müfterik günümüze ulaşmış, yirmi dört cüzden meydana gelen hacimli bir eser olduğu söylenen el-Mü?telif ve’l-muhtelif’in nüshasına ise henüz rastlanmamıştır. Hatîb türleri Telhîsü’l-müteşâbih’inde birlikte ele almış, muhaddislerin, yazılışları birbirine benzemekle beraber okunuşları farklı olan veya birbirlerine karıştırılması muhtemel bulunan isim, künye ve nisbelerini incelemiştir. İbnü’s-Salâh, bu eserin Hatîb el-Bağdâdî’nin en değerli kitaplarından biri olduğunu, fakat adının muhtevasını ifade etmediğini söylemektedir (Mukaddime, s. 622). Hatîb’in talebesi İbn Mâkûlâ, hocasının bu üç daldaki kitapları ile el-Mü?tenif’ine dayanarak el-İkmâl’ini meydana getirmiştir. Telhîsü’l-müteşâbih Sükeyne eş-Şihâbî tarafından iki cilt halinde yayımlanmıştır (Dımaşk 1405/1985). Hatîb’in bu esere Tâli’t-Telhîs adıyla bir zeyil yazdığı belirtilmektedir. Bu zeylin altmış yedi varaktan ibaret son kısmı eksik bir nüshasının Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bulunduğu (Telhîsü’l-müteşâbih’in sonunda: Fihristü’l-mahtûtât [mustalahu’l-hadîs], I, 183) ve Me’ttefeka min esmâ?i’l-muhaddisîn ve ensâbihim gayra enne fî ba?zıhî ziyâdetü harfin vâhid adıyla da anıldığı anlaşılmaktadır (a.g.e., I, 283). 5. el-Esmâ?ü’l-mübheme fi’l-enbâ?i’l-muhkeme. Eser, bazı rivayetlerde “bir erkek, bir kadın, falanın amcası veya yeğeni” gibi müphem ifadelerle anılan veya sadece künyeleriyle zikredilen şahısların kim olduğunu ortaya çıkarmak, bunların adlarının açıkça belirtildiği bir veya birden fazla rivayeti bir araya getirerek bu müphemliği gidermek amacıyla kaleme alınmıştır. Müphem isimler ihtiva eden 238 hadisin, kitaplarda geçtiği şekliyle müphem isme göre tertip edilmeyip onların kimliklerini belirten rivayetlere göre alfabetik olarak sıralanması yüzünden eser fazla kullanışlı değildir. Nevevî bu eseri, müphem ismin bulunduğu hadisin sahâbî râvisinin adına göre alfabetik tarzda ve Kitâbü’l-İşârât ilâ beyâni’l-esmâ?i’l-mübhemât adıyla yeniden düzenleyerek ihtisar etmiş, ayrıca birçok ismin okunuşundaki farklı kanaatini belirtmiştir. el-Esmâ?ü’l-mübheme, İzzeddin Ali es-Seyyid tarafından yayımlanmış olup (Kahire 1405/1984) Nevevî’nin Kitâbü’l-İşârât’ı da bu neşrin sonunda yer almıştır (s. 531-622). 6. et-Tafsîl li-mübhemi’l-merâsîl. Yûsuf el-Uş, bu adla kaydettiği eserin (el-Hatîb el-Bagdâdî, s. 129) içindeki rivayetlerin müphem râvi adlarına göre sıralanması sebebiyle ondan faydalanma imkânının az olduğunu belirtmekte, Nevevî’nin kitaptaki senedleri çıkarıp esere daha başka rivayetler ilâve ettiğini ve bu çalışmasına el-İşârât ile’l-mübhemât adını verdiğini belirtmektedir. Brockelmann da el-Mübhem ?alâ hurûfi’l-mu?cem adıyla zikrettiği eserin Nevevî tarafından yapılan muhtasarına ait bir nüshanın Madrid Escurial Library’de (nr. 1597) bulunduğunu kaydetmektedir (GAL Suppl., I, 564). Ancak bu muhtasar, hem adı hem de konusu bakımından Hatîb’in el-Esmâ?ü’l-mübheme fi’l-enbâ?i’l-muhkeme’siyle ilgili olarak Nevevî’nin düzenlediği Kitâbü’l-İşârât ilâ beyâni’l-esmâ?i’l-mübhemât’ını çağrıştırmakta, dolayısıyla adı geçen iki muhtasarın birbirine karıştırıldığı ihtimalini akla getirmektedir. 7. Men vâfekat künyetühû isme ebîh. Hatîb’in Men vâfekat künyetühû isme ebîh mimmâ lâ yü?menü vuku?u’l-hata?i fîh adlı eserinden Moğultay b. Kılıç tarafından yapılmış bir seçmedir. Bâsim Faysal Ahmed el-Cevâbire, 238 isim etrafında yapılan bu alfabetik seçmeyi Ebü’l-Feth el-Ezdî’nin Men vâfeka ismuhû isme ebîh ve Men vâfeka ismuhû künyete ebîh adlı eserleriyle birlikte yayımlamış, ayrıca esere künyesi babasının ismine benzeyen 160 kişiyi ilâve etmiştir (Küveyt 1408/1988, s. 77-137). 8. es-Sâbık ve’l-lâhik fî tebâ?udi mâ beyne vefâti râviyeyn ?an şeyhin vâhid. Biri yaşlı, diğeri genç iki râvinin bir âlimden rivayette bulunması halinde bu râvilerin vefat tarihleri arasındaki uzun sürenin isnadda kopukluk bulunduğu vehmini uyandırabileceği şüphesizdir (bk. SÂBIK ve LÂHİK). Talebesi Ahmed b. Hanbel’den hadis rivayet eden Şâfiî ile İbn Hanbel’in genç talebesi Ebül-Kasım el-Begavî’nin vefat tarihleri arasındaki 113 yıllık süre sâbık ve lâhik konusunun önemini göstermektedir. Âlî ve nâzil isnadla yakın ilgisi bulunan bu mesele üzerinde ilk defa Hatîb el-Bağdâdî durmuş, vefatları arasında altmış yıldan fazla bir müddet bulunan 230 râviyi ilk isimlerine göre alfabetik olarak ele almıştır. Eser Muhammed b. Matar ez-Zehrânî tarafından yayımlanmıştır (Riyad 1402/1982). 9. Gunyetü’l-mültemis (fî) îzâhi’l-mültebis (Gunyetü’l-muktebis fî temyîzi’l-mültebis). Babalarının adları, isimlerinin başında “ebû” kelimesinin bulunup bulunmamasına göre (Süleyman b. Mugire, Süleyman b. Ebû Mugire gibi) birbiriyle karıştırılan râvilere dairdir. Abdurrahman b. Muhammed eş-Şerîf tarafından üzerinde yüksek lisans çalışması yapılan eseri (Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye, Külliyyetü Usûli’d-dîn, es-Sünne ve ulûmühâ, Riyad 1403) Nazar Muhammed el-Fâryâbî tahkik ederek yayımlamıştır (Küveyt 1413).

D) Hadis Metinleriyle İlgili Çalışmaları. 1. el-Fevâ?idü’l-müntehabe es-sıhâh ve’l-garâ?ib. Hatîb bu çalışmasında, akranı olan Ebü’l-Kasım Yûsuf b. Muhammed el-Mehrevânî’nin rivayetlerinden beş cüzünü sahih olup olmaması açısından değerlendirmeye tâbi tutmuştur. Mehrevâniyyât adıyla da bilinen eserin beş cüzden oluşan bir nüshası Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de (Mecmua, nr. 47, 1144 [2, 3, 4 ve 5. cüzler], Hadis, nr. 353), diğer nüshaları Millet (Feyzullah Efendi, nr. 555) ve Bursa Hüseyin Çelebi (nr. 6/4) kütüphanelerinde bulunmaktadır. Hatîb’in, talebesi Ebü’l-Kasım Ali b. İbrâhim b. Abbas el-Hasenî ed-Dımaşki’nin rivayetlerinden seçip derlediği, aynı mahiyetteki başka bir çalışmasının sekiz (Mecmua, nr. 4/46), on üç (Mecmua, nr. 140/139) ve on dördüncü (Mecmua, nr. 40/178) cüzleri Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’dedir. Bir diğer talebesi Ebû Muhammed Ca‘fer b. Ahmed b. Hasan es-Serrâc el-Bağdâdî’nin beş cüzden meydana gelen rivayetlerini de el-Fevâ?idü’l-müntehabe es-sıhâhu’l-?avâlî adıyla tahrîc etmiştir. es-Sirâciyyât olarak da anılan eserin tamamı Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 14, 27/8, 31/12, 98/3). 2. Hadîsü’s-sitte mine’t-tâbi?în ve zikru turukıh ve’htilâfü vücûhih (Mâ fîhi sittetün tâbi?iyyûn, Rivâyetü [Rivâyâtü]’s-sitte mine’t-tâbi?în). Müellif bu eserinde, Hz. Peygamber’in İhlâs sûresini kastederek söylediği, “Sizden biriniz her gece Kur’an’ın üçte birini okumaktan âciz midir?” meâlindeki hadisin çeşitli rivayetlerini, senedinde bulunan birbirinin akranı altı tâbiî dolayısıyla incelemektedir. Eser Muhammed b. Rızk b. Tarhûnî tarafından yayımlanmıştır (Ahsâ 1412). Onun Rivâyâtü’s-sahâbe ?ani’t-tâbi?în ve Rivâyâtü’s-sünne mine’t-tâbi?în adlarıyla anılan ve birer cüzden ibaret olduğu söylenen kitapları da muhtemelen aynı eserin farklı şekillerde kaydedilmesi ve okunması neticesinde ortaya çıkmıştır. 3. Emâlîhi fî mescidi Dımaşk. Eserin beşinci cüzü Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 27/5). 4. Emâli’l-Cevherî tahrîcü Ebî Bekr el-Hatîb. İki imlâ meclisinde yazdırılan hadisleri ihtiva etmektedir (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 105/6). 5. Meclis min imlâ?i Ebî Ca?fer Muhammed b. Ahmed b. Müslime (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 117/21). 6. ?Avâlî ehâdîsi Mâlik b. Enes (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 101, vr. 70-80). 7. er-Ruvât ?an Mâlik b. Enes ve zikru hadîsin li-külli vâhid minhum (Esmâ?ü men ravâ ?an Mâlik b. Enes mübevveben ?alâ hurûfi’l-mu?cem). Mâlik b. Enes’ten rivayette bulunmuş 993 râvi hakkında bilgi veren eseri Ebü’l-Hüseyin Yahyâ b. Abdullah b. Ali b. Attâr Reşîdüddin el-Kureşî (ö. 662/1264), sonuna bazı ekler ilâve ederek Mücerredü esmâ?i’r-ruvât ?ani’l-İmâm Ebî ?Abdillâh b. Mâlik b. Enes el-Esbahî adıyla ihtisar etmiştir. Alfabetik olan bu muhtasarın bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (III. Ahmed, nr. 624/9, vr. 87b-103b). 8. Müntehab min hadîsi Ebî Bekr eş-Şîrâzî ve gayrihî (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 330). 9. Müntehab mine’z-zühd ve’r-reka?ik (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 120). 10. Hadîsü Ca?fer b. Hayyân (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 390).

E) Diğer Eserleri. 1. Târîpu Bagdâd* ev Medîneti’s-selâm. 450 (1058) yılından önce Bağdat’ta yaşayan veya buraya gelen şahsiyetlerin, halife, vezir, kumandan gibi devlet adamlarının, şair, kadı ve diğer mesleklere mensup 7831 kişinin hayatına dair bilgi verilen alfabetik bir eser olup Muhammed adıyla olanlarla başlamaktadır. Eserin I. cildi Bağdat’ın kuruluşu, müslümanlar tarafından fethi ve tarihi gibi konular hakkındadır. On dört cilt halinde yayımlanan esere (Kahire 1349/1931) Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî (ö. 562/1167), İbnü’d-Dübeysî (ö. 637/1239) ve İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî (ö. 643/1245) gibi âlimler tarafından zeyiller yazılmıştır. Saîd b. Besyûnî Zağlûl, eserdeki hadislerin ve şahısların fihristini Fehârisü Târîhi Bagdâd (Beyrut 1407/1986), zeyillerin fihristini de Fehârisü züyûli Târîhi Bagdâd (Beyrut 1407/1987) adıyla neşretmiştir. 2. el-Fakih ve’l-mütefakkih*. Şâfiî mezhebinin en eski fıkıh usulü kaynaklarından biri olan eserin amacı, birbirini suçlayan fıkıhçılarla hadisçileri yaklaştırmak ve bunların birbirinin bilgisine ve metoduna muhtaç olduğunu göstermek, özellikle muhaddisler için hadisin fıkhını bilmenin vazgeçilmezliğini ortaya koymaktır. Fıkıh usulü konuları ile eğitim öğretim meselelerinin bir hadisçi metoduyla ele alındığı eser İsmâil el-Ensârî tarafından iki cilt halinde yayımlanmış (Riyad 1389/1969; Beyrut 1395/1975, 1400/1980; Kahire 1395; el-Fakih ve’l-mütefakkih ve usûlü’l-fıkh adıyla Kahire 1397/1977), daha sonra Ebû Abdurrahman Âdil b. Yûsuf el-Azzâzî iki nüshasına dayanarak eseri neşretmiştir (I-II, Riyad 1417/1996). 3. Mes?eletü’l-ihticâc bi’ş-Şâfi?î fîmâ üsnide ileyh ve’r-reddü ?ale’t-tâ?inîne bi- ?izami cehlihim ?aleyh (el-İhticâc li’ş-Şâfi?î fîmâ üsnide ileyh ve’r-reddü ?ale’l-câhilîn bi-ta?nihim ?aleyh). Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’in kısa hal tercümelerine de yer verilen eser Halîl Molla Hâtır tarafından yayımlanmıştır (Riyad 1400). 4. el-Cehr bi’l-besmele (el-Cehr bi-bismillâhirrahmânirrahîm fi’s-salât). İki cüzden ibaret olduğu belirtilen eseri Zehebî Muhtasarü’l-Cehr bi’l-besmele adıyla ihtisar etmiştir (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmua, nr. 55). Hatîb’in, yine besmele hakkında bir veya iki cüz olduğu belirtilen Nehcü (Menhecü veya Lehcü)’s-savâb fî enne’t-tesmiyete âyetün min Fâtihati’l-kitâb (Kitâbü’l-Besmele ve ennehâ mine’l-Fâtiha) adlı bir eseri bulunmaktadır. 5. Salâtü’t-tesâbîh (tesbîh). Eserde, tesbih namazına dair Hz. Peygamber’den gelen hadisler herhangi bir tenkide tâbi tutulmadan nakledilmektedir (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Hadis, nr. 279; Mecmua, nr. 1070/10). 6. Mes?eletü’l-kelâm fi’s-sıfât. Hatîb’in Allah Teâlâ’nın kelâm sıfatı hakkındaki görüşünü kısaca ifade eden ve onun Selef itikadına sahip olduğunu gösteren bu risâlenin Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki yegâne nüshası (Mecmua, nr. 16) Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey‘ tarafından Mecelletü’l-Hikme’de yayımlanmıştır (bk. bibl.). 7. et-Tatfîl ve hikâyâtü’t-tufeyliyyîn ve ahbâruhum ve nevâdiru kelâmihim ve eş?âruhum. Müellif, tufeylîlere dair olan bu eserini, belki de hâmisi vezir İbnü’l-Müslime’nin ricası üzerine âlimlerin yorulan zihinlerini dinlendirmek için kaleme aldığını söylemektedir. Asr-ı saâdet’te meydana gelen davetsiz misafirlerle ilgili bazı olayları, davet edilmeyen yere gitmemeye dair rivayetleri, tufeylîlerle ilgili şiirleri, tanınmış tufeylîleri ve onlara dair çeşitli konuları ihtiva eden eser Hüsâmeddin el-Kudsî (Dımaşk 1336/1917, 1346/1928; Kahire 1983), Kâzım el-Muzaffer (Necef 1966; Kahire 1986) ve Abdullah Abdürrahîm Useylân (Cidde 1406/1986) tarafından yayımlanmıştır. Fedwa Malti-Douglas eserdeki hikâyelerin psikolojik tahlilini yapmıştır (“Structure and Organization in a Monographic Adab Work: al-Tatfil of al-Khatib al-Baghdadi”, JNES, XL [1981], s. 227-245). 8. el-Buhalâ?. Cimrilere dair 220 hikâyenin senedleriyle birlikte kaydedildiği eser altı bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde cimrilikle ilgili birçok hadis rivayet edilmekte, daha sonraki bölümlerde ise âlimlerin cimrileri tenkit etmesi ve cimrilerin vaadleri gibi konularla meşhur cimrilere yer verilmektedir. Eseri, Ahmed Matlûb, Hadîce el-Hadîsî ve Ahmed Nâcî el-Kaysî ile (Bağdad 1384/1964) Muhammed İbrâhim Sâlim (Kahire 1990) neşretmiştir. Fedwa Malti-Douglas bu kitabı tanıtmış ve onu Câhiz’in Kitâbü’l-Buhalâ? adlı eseriyle karşılaştırmıştır (Structures of Avarice, Leiden 1985, s. 55-66, 90-107). 9. Risâle fî ?ilmi’n-nücûm (el-Kavl fî ?ilmi’n-nücûm ve beyâni’l-mahmûd minhü ve’l-mezmûm). Hatîb el-Bağdâdî, kendisine ilm-i nücûmla ilgili soru soran birine cevap olarak kaleme aldığı bu risâlede yıldızların adlarını ve hareketlerini öğrenmenin makbul olduğunu, ancak bunları müneccimlik için bir vasıta yapmanın sakıncalı görüldüğünü belirtmektedir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan (Âşir Efendi, nr. 190) bir cüzden ibaret nüshasındaki bazı ifadelerle ilk iki sayfası dışında hadis ve haberlerde senedlerin hazfedilmesi, bu nüshanın asıl eserin bir muhtasarı olabileceği kanaatini uyandırmaktadır.

Bunların dışında kaynaklarda zikredilmemekle beraber Kitâbü’l-Vefeyât (GAL Suppl., I, 564), Muhtasarü’s-sünen min asli’l-Haseni’l-Basrî (a.g.e., I, 564), Keşfü’l-esrâr (Keşfü’z-zunûn, II, 1486) ve Riyâzü’l-üns ilâ hadâ?iri’l-kuds adlı eserler de Hatîb’e isnat edilmektedir. Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de kayıtlı olan son eserin (Tefsir, nr. 122/144) Hatîb’e ait olabileceğini (Yâsîn M. es-Sevvâs, s. 193) Muhammed Accâc el-Hatîb pek muhtemel görmemektedir (el-Câmi? li-ahlâkı’r-râvî, nâşirin mukaddimesi, I, 67).

Hatîb el-Bağdâdî’nin hacimleri hakkında kaynaklarda bilgi verilen, ancak günümüze kadar gelip gelmediği bilinmeyen eserleri de şunlardır: el-Gusl li’l-cum?a (Guslü’l-cum?a; iki veya üç cüz), el-Hiyel (bir cüz), Hadîsü ?Abdirrahmân b. Semüre ve turukuhû (iki cüz), İbtâlü’n-nikâh bi-gayri velî (bir cüz), el-Kazâ? bi’l-yemîn ma?a’ş-şâhid (iki cüz, bu eser Sıhhatü’l-?amel bi’l-yemîn ve’ş-şâhid adıyla da anılmaktadır), İbnü’l-Cevzî’nin, bazı hadislerini zayıf diye tenkit ettiği el-Kunût ve’l-âsârü’l-merviyye fîhi ?ale’htilâfihâ ve tertîbihâ ?alâ mezhebi’ş-Şâfi?î (üç cüz veya bir cüz olup bazı kaynaklarda el-Fünûn yahut el-Meftûn diye geçmesi, el-Kunût kelimesinin yanlış okunmasından kaynaklanmış olmalıdır), Mecmû?u hadîsi Ebî İshâk eş-Şeybânî (üç cüz), Mecmû?u hadîsi Muhammed b. Sûka (dört cüz), Men haddese ve nesiye (Ahbâru men haddese ve nesiye; bir cüz), Menâkıbü Ahmed b. Hanbel, Menâkıbü’ş-Şâfi?î (Târîhu Bagdâd’da her iki imamın biyografisini verdikten sonra onların hayatına dair birer kitap yazdığını söylemektedir: II, 73; IV, 423), Mu?cemü’r-ruvât (Mu?cemü’r-rivâye) ?an Şu?be (er-ruvât ?an Şu?be, sekiz cüz), Müselselât (üç cüz), hadislerdeki illetlere dair önemli bir eser olduğu belirtilen el-Mükmel fî (beyâni)’l-mühmel (sekiz cüz), Müsnedü Ebî Bekri’s-Sıddîk, Müsnedü Nu?aym b. Hemmâz el-?Usfânî (bir cüz), en-Nehy ?an savmi yevmi’ş-şek (Mes?ele fî sıyâmi yevmi’ş-şek fi’r-red ?alâ men ra?â vücûbehû, Mes?eletü yevmi’l-gaym), Râfi?u’l-irtiyâb fi’l-maklûb mine’l-esmâ? ve’l-ensâb (ve’l-elkab, Maklûbü’l-esmâ? ve’l-ensâb), Rivâyetü’l-âbâ? ?ani’l-ebnâ? (bir cüz), er-Rubâ?iyyât (üç cüz), et-Tebyîn li-esmâ?i’l-müdellisîn (Esmâ?ü’l-müdellisîn, iki veya dört cüz), Temyîzü’l-(Beyânü hükmi’l-)mezîd fî muttasıli’l-esânîd (sekiz cüz), Turuku hadîsi kabzi’l-?ilm (üç cüz).

Haklarında bilgi bulunmamakla birlikte bazı kaynaklarda şu eserler de Hatîb’e nisbet edilmektedir: Beyânü ehli’d-derecâti’l-?ulâ, ed-Delâ?il ve’ş-şevâhid ?alâ sıhhati’l-?amel bi-haberi’l-vâhid, el-Esmâ?ü’l-mütevâti?e ve’l-ensâbü’l-mütekâfi?e, Hadîsü’n-nüzûl, el-İnbâ? ?ani’l-enbâ?, İzâ ükimetü’s-salât felâ salâte ille’l-mektûbe, Kitâb fîhi hadîsü “el-İmâmü zâmin ve’l-mü?ezzinü mü?temen”, Kitâb fîhi hadîsü “nazzarallahü imre?en semi?a minnâ hadîsen”, Kitâb fîhi hutbetü ?Â?işe fi’s-senâ? ?alâ ebîhâ min tahrîci’l-Hatîb min rivâyâtihî ?an şüyûhihî, Talebü’l-?ilm farîzatün ?alâ külli müslim, et-Tenbîh ve’t-tevkif ?alâ fezâ?ili’l-harîf, Müsnedü Safvân b. ?Assâl, el-Vudû? min messi’z-zeker.

Hatîb el-Bağdâdî’nin hayatı ve bazı yönleri üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Yûsuf el-Uş’un el-Hatîb el-Bagdâdî mü?errihu Bagdâd ve muhaddisühâ (Dımaşk 1364/1945) adlı eseriyle Mahmûd Ahmed et-Tahhân’ın el-Hatîb el-Bagdâdî ve eseruhû fî ?ulûmi’l-hadîs adıyla hazırladığı doktora çalışması (bu eser, el-Hâfız el-Hatîb el-Bagdâdî ve eseruhû fî ?ulûmi’l-hadîs adıyla yayımlanmıştır, Beyrut 1401/1981), Bâbekir Hamed et-Türâbî’nin Hatîb el-Bagdâdî ve cühûdühû fî ?ilmi’l-hadîs (1403, Mekke Câmiatü Ümmi’l-kurâ Külliyyetü’ş-şerîa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye) ve Sâlik Ahmed Ma‘lûm’un el-Fikrü’t-terbevî ?inde’l-Hatîb el-Bagdâdî (1409, Câmiatü’l-Melik Abdilazîz Külliyyetü’t-Terbiye, Mekke 1409) adlı yüksek lisans tezleri bunlardan bazılarıdır.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 17539

ulkucudunya@ulkucudunya.com