« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Mar

2008

Dede Korkut'ta Namus ve Sadakat

Gülenay Pınarbaşı 08 Mart 2008

DEDE KORKUT'TAN GÜNÜMÜZE NÂMÛS KAVRAMI


Edebî metinlerin siyasî ve sosyal değişmeler ile dönemin zihniyetini anlama ve yorumlamada önemli bir kaynak olduğu bugün bütün ilmi alanlarda tartışmasız kabul edilmektedir.
Anadolu insanının algılama, yorumlama, yargılamasının yansıması olan kültürel aktarımların en canlı ve dinamik örneklerinden biri, halk edebiyatı ürünleridir. Sosyal yapının güçlü tutulmasında çok önemli görevler üstlenen halk edebiyatı, en önemli kapalı işlevlerinden gelenek taşıyıcılığı fonksiyonuyla kültürel, ahlaki, sosyal kabulleri yansıtmakta ve destek olmaktadır. Biz de yazımızın konusu olan sadakat-namus kavramını Türk halk edebiyatının efsanevi piri Dede Korkut ve O'na atfedilen Kitab-ı Dede Korkut üzerinden inceleyeceğiz.

Sözlük Anlamı İle Namus Ve Sadakat

Türk Dil Kurumu'na göre nâmûs: `Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık` ve `Dürüstlük, doğruluk` olarak tanımlanmıştır. Sadakat ise içten bağlılık olarak açıklanmaktadır. Ayrıca, iffet, şeref, ismet,şan ve şeref, perde vakar, cinsel haysiyet.

Deyimlerle ve Atasözleriyle Nâmus:

Namus belâsı: Namusunu, şerefini, itibarını korumak için katlanılan sıkıntılı durum, kabullenilen zarar ziyan. `Nâmûs belâsına az kaldı canından oluyordu delikanlı.`
Mezhebi geniş: Sorumlu olduklarının nâmûs konusunda duyarsız, erkeklere kullanılır. Kadın-erkek ilişkilerinde dini kaidelere aldırış etmeyen, iffetsizliğe meydan veren, geniş davranan.
Ar nâmus tertemiz: nâmûs ve utanma duygularından tamamen sıyrılmış.
Arı satmış, namusu tellala vermiş: Namus duygusundan uzaklaşmış, utanmaz, kötü yola sapma noktasına gelmiş kişiler için kullanılır.

MODERN ZAMANLARIN OZANI CEM KARACA'DAN NAMUS BELASI

Modern Zamanların ozanlarından kabul edilen Cem Karaca, yukarıda deyim anlamını da açıkladığımız Namus Belası isimli şiirinde şöyle diyor:

Kız gelinim suna boylum doyamadan biz bize
Besmeleyle yüzün açıp oturmadan diz dize
Almış götürmüşler seni çökertmişler ıssıza
Namus belasına kardaş kıydığımız can bizim

Ağam kurban beyim kurban hallarımı eyledim
Ne bir eksik ne bir fazla hepsi tamam söyledim
Kır kalemi kes cezamı yasamayı neyleyim
Namus belasına kardaş verdiğimiz can bizim

Cem Karaca, burada bir yiğidin sevdiğinin kötüler tarafından ıssıza götürüldüğünü ve ırzına geçildiğini söylüyor. Ve şiirde namus ve saygınlığı korumak için katlanılan sıkıntıyı dillendiriyor. Hakime hitaben `kır kalemi kes cezamı yaşamayı neyleyim, namus belasına kardaş verdiğimiz can bizim` diyor. Yani canın namus karşısında hiçbir kıymeti yok. Asırlar önce, Salur Kazan'ın Evinin Yağmalandığı Destan'daki oğul gibi. Aynı fikir var: `Namus candan önemli`

DEDE KORKUT KITABI'NDA NAMUS KAVRAMI:

Türk Halk Bilimi'nin değerli eserlerinden biri olan Dede Korkut Kitabı'nda `nâmûs` kavramı hem erkekler hem de kadınlar için geçerlidir. Eserde kadınlar için `kadının erkeği tamamlayan saygıdeğer kişiliğinden` sık sık söz edilir.
Hikâyelerin verdiği mesajlar arasında, gençlerin ailesine bağlı, cesur, çalışkan, saygılı, sevgili, hoşgörülü ve mert olmaları yönündedir. Dede Korkut Kitabında nâmûs sadece `ırz` anlamında değil, eşlere sadakat anlamında da kullanılmıştır. Bunlardan ilki yazımızın konusu olan namus kavramı ile ilgilidir. Kafirler kaçırdıkları Kazan Han'ın karısına kadeh sundururak Han'ı aşağılamak isterler. Kadın eşinin namusuna sadık kalmak için oğlunun etini yemeği göze alır.

ONLAR ETİMDEN BİR YERSE SEN İKİ YE

Anası adaklar adayarak sahip olduğu oğlunu kaybetme korkusuyla teslim olma çatışması yaşar oğul anasına şöyle der:
`Ağzın kurusun ana, dilin çürüsün ana, ana hakkı Tanrı hakkı almamış olsaydı kalkarak yerimden doğrulaydım, yakan ile boğazından tutaydım, kaba ökçem altına ataydım, ak yüzünü kara yere tepeydim, bu nasıl sözdür, sakın kadın ana benim üzerime gelmeyesin, benim için ağlamayasın, bırak beni kadın ana çengele vursunlar, bırak etimden çeksinler kara kavurma etsinler kırk bey kızının önüne iletsinler, onlar bir yediğinde sen iki ye, seni kâfirler bilmesinler duymasınlar, ta ki pis dinli kâfirin döşeğine varmayasın, babam Kazan'ın namusunu lekelemeyesin, sakın`

SÖZ KONUSU NAMUS İSE CANIN HİÇBİR DEĞERİ YOKTUR

Diğer hikayelere de bakınca genelde şu sonuç çıkıyor:
1-Dede Korkut Kitabı çerçevesinde namus-sadakat ile ilgili şu mesajlar çıkmaktadır:
2-Ailenin namusu oğuldan sorulmaktadır.
3-Can her şeyden üstündür. Ancak söz konusu namus(ırz, şeref) ise canın hiçbir değeri yoktur.
4-Aile birliğinin temeli, sadakat yani içten bağlılıktır. Böyle olan aileler övülmekte, ideal olarak sunulmaktadır.

DEDE KORKUT'TAKİ TEHDİT BUGÜN OLSA;
Aile kurumunun temeli sevgi ve sadakattir. Cemiyetimizde bugün `namus` kavramı, havasın bir kısmında tartışmalı; ahalide tartışmasız bir örf olarak devam etmektedir. Ve tıpkı `Salur Kazan'ın Evinin Yağmalandığı Destan'ı Beyan Eder` anlatısındaki gibi bugün de kişinin haysiyeti ile oynamak isteyen kötü niyetli kişiler evlilik bağıyla bağlanmış eşlerin namusunu söz konusu ederler. `Irza geçme` fiili, hem hukukta hem de örfte cezalandırılması gereken bir konudur. Destandaki geçiş şekliyle bir tehdit bile Anadolu insanı için tahammülü zor bir durumdur. Bu da bize göstermektedir ki Dede Korkut Kitabı'nda yer alan Türk ailesinin asırlar içinde oluşmuş temel kültür kalıplarının bir kısmı belirgin bir şekilde, bir kısmı gizli olarak devam eder. Salur Kazan'ın Evinin Yağmalandığı Destan'daki `namus can'dan önemli fikri yüzyıllar sonra Cem Karaca'nın ağzından `Namus belası` türküsünde dirilecektir.

MEDYA VE NAMUS KAVRAMI

Kültürel değerlerin ateşli silâhlardan daha geniş etki alanına sahip olduğu günümüzde, bu silâhların hedefini belirlemede en büyük güç, medyanın elinde bulunmaktadır. Geniş kitleler üzerinde çok kısa sürede derin etkiler bırakabilen medya, sahip olduğu gücün bilincindedir. Bu yüzden, değerlerimizi yok etmek isteyen çevreler, ulusal kültürleri zaafa uğratmak için medyanın bu gücünü kullanmaktadır. W. Ong'un ifadesiyle; ikincil sözlü kültür çağını ve kitle iletişim araçlarının gücünü iyi anlamak ve bu gücü kullanmayı öğrenmek gerekmektedir.

2007 yılında, Kanal D televizyonunda yayınlanan `Binbir Gece` isimli dizide başroldeki kadın, analık vasfı ile oğlunun ameliyat parasını elde etmek için `ırz`ını yabancı bir erkeğe verir. Bu dizi çevresinde yapılan tartışmalar göstermiştir ki, cemiyetteki yozlaşmalara ve değişmelere rağmen genelde müslüman Anadolu anası bu yöne fazla meyletmemekte. Bu konuda RTÜK'e rekor şikayet gelmiştir. Bununla ilgili birkaç örneğe şu adreslerden ulaşılabilir:
http://www.medyafaresi.com/?hid=2395&cid=8;
http://www.haberler.com/bakanin-ahlaksiz-teklif-yorumu-binbir-gece-masali-haberi/, http://www.diziler.com/index.php?page=details&subject=shows&id=73



GÜLENAYPINARBAŞI
http://kadinhaberleri.com/
haberdetay.asp?bolum=179&uyeid=0

Ziyaret -> Toplam : 125,06 M - Bugn : 88134

ulkucudunya@ulkucudunya.com