« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

16 Nis

2008

Cevher Dudayev...

Burhan BOZGEYİK 01 Ocak 1970

Hakikî îmanı elde edenin kâinata meydan okuyacağını bütün dünyaya gösteren şehid

22 Nisan 1996 tarihinde bütün dünya bir haberle çalkalandı. "Çeçen lider Dudayev bir Rus bombardımanı sonunda öldürüldü!"

Haberin doğru olduğunun anlaşılması üzerine İslâm dünyası hüzne büründü. Ama Müslümanlar Dudayev için, yabancı ajansların kullandığı "öldü" kelimesini kullanmıyorlardı. Zira Kur'ân, o kelimeyi kullanmayı yasaklıyordu. u Teâlâ Bakara Sûresi'nin 154. âyetinde şehidler için şöyle buyurmaktaydı: " yolunda öldürülmüş olanlar için 'ölüler' demeyin. Bilakis onlar diridirler. Fakat siz iyice anlamazsınız."


Dudayev bütün dünyaya, "hakikî imanı elde eden kişilerin kâinata meydan okuyabileceklerini" gösteren mücâhitlerin lideriydi. Çeçenistan topu topu 1 milyon 200 bin nüfuslu bir yerdi. Karşılarında ise 150 milyon insan gücü olan, dünyanın en gelişmiş silahlarına sahip koca Rusya vardı. Fakat o bir avuç Müslüman, tıpkı Tâlut'un ordusu gibi sebat etmiş, küfrün bütün ordularına karşı durmuştu. Bu, dünya tarihinde eşine ender rastlanan bir mücâdeleydi.

Mücadelenin başlangıcı
Çeçenler asırlardan beri Moskof keferesiyle mücâdele etmekteydi. Şeyh Şâmil'in 1859'a kadar tam 40 yıl devam eden şanlı mücadelesi dillere destan olmuştu.

Çeçenler her fırsatta istiklâl için ayaklanmaktaydı. En son 2. Dünya Savaşı yıllarında ayaklanmış, bu ayaklanmanın bedelini çok ağır ödemişlerdi. Kızıl diktatörlüğün meşhur "kasabı" Stalin'in emriyle 1944 tarihinde bütün Çeçenler, çoluk çocuklarıyla birlikte Sibirya'ya, Kazakistan'a sürgün edilmişti.

Dudayev işte o sürgün senesinde doğmuş, 13 yıl sürgünde yaşadıktan sonra 1957 yılında ailesiyle birlikte Kuzey Kafkasya'ya yani vatanına dönmüştü.

Tahsiline Rus harp mekteplerinde devam eden Dudayev, Tambov Askerî Pilot Eğitim Yüksek okulu'ndan mezun olmuş, ondan sonra süratle terfi etmeye başlamıştı.

Dudayev daha küçük yaşlarda ailesinden dinî bilgileri edinmiş, ruhunun derinliklerine İslâm hakikatlerini yerleştirmişti. O bir yandan kendisini yetiştirirken, bir yandan da Cenâb-ı Hak'tan niyaz ettiği, "müsait günlerin gelmesini" kollamaktaydı.

Kızıl diktatörlüğün çatırdamaya başladığı sırada Dudayev Estonya'da, "Tartus Garnizon Komutanı" olarak vazife yapmaktaydı. Estonya'da bağımsızlık hareketleri başlayınca SSCB yöneticileri Dudayev'e bu Cumhuriyetin parlamentosunu ve televizyon kulesini kuşatması emrini vermişti. Ancak Dudayev bu emri uygulamayı reddetti. Bu tavrıyla bir anda dünyanın gözünü üzerine çevirdi. Artık o, "isyancı general" olarak tanınıyordu.

SSCB idaresi onu Estonya'daki vazifesinden alıp başka üst düzey görevlere vermek istedi. Dudayev bu teklifi reddetti ve 1990'da Grozni'ye döndü. Bu esnada rütbesi "Tümgeneral"di,
Böylece tahsilini tamamladıktan ve yeterli tecrübe edindikten sonra vatanına dönen Dudayev, ordudaki görevinden istifa etti. Müslüman halkın arasına sâde bir insan olarak katıldı. Ancak Çeçenler, onu bağırlarına basmakta gecikmeyeceklerdi. Dudayev, önce "Çeçen Birleşik kongresi"nin başkanı, 1991'de de devlet başkanı oldu.


Dudayev, bütün dünyaya Çeçenistan'm bağımsız bir ülke olduğunu ve bundan böyle Şer'î hükümlerle yönetileceğini duyurmuştu. Bu arslan kükreyişi dünyadaki bütün zmdıka komitelerini sarsacaktı.

Rusya bu sesi boğmak için harekete geçti. Kasım 1991'de Çeçenistan'a ordu şevketti. Ancak çetin bir kayaya çarptığını anlamakta gecikmedi. Çeçenler meydanlara toplanmış cihad marşları söylüyor, tekbirler getiriyor, savaşa hazırlanıyorlardı. Üç gün devam eden savaş sonun-. da Rusya, Afganistan'daki akıbete uğramaktan çekindi. Rus ordusundaki bütün Müslüman askerler tanklanyla, silahlarıyla birlikte Çeçenlerin safına iltihak etmişlerdi. Bu durumu gören Rusya geri çekilmek mecburiyetinde kaldı.

Çeçenistan, Kafkasya bölgesinin "KuveyTi gibiydi. Çok zengin perol yataklarına sahipti. Üstelik çok stratejik bir noktada bulunuyordu. Bu ülke âdeta Orta Asya'nın kapısı ve Türkiye'nin sırtını yasladığı yalçın bir kaya gibiydi.

O bölgede müstakil bir İslâm ülkesinin varlığı hem Rusya'nın, hem Amerika'nın, hem de bütün Batı dünyasının işine gelmiyordu.

Kapalı kapılar ardında yapılan toplantılar sonunda Rusya'nın harekete geçmesi kararlaştırıldı. Rusya 11 Aralık 1994'te bütün ordularıyla birlikte Çeçenistan'a saldırmaya başladı.
Bu savaşta tarafların kuvvetleri tarif edilemeyecek şekilde muvazenesizdi. Rusya'nın elinde yüzlerce savaş uçağı, binlerce tank ve sayısız bomba vardı. Çeçenler bir avuçtu ve ellerinde derme çatma silahlar bulunmaktaydı.

Ruslar başşehir Grozni'yi ele geçirmiş, şehri yakıp yıkmıştı. Ayrıca bütün yerleşim merkezlerini bombalıyor; kadın, çocuk, yaşlı demeden sivilleri hunharca katlediyorlardı.
Çeçenlerse dedeleri Şeyh Şâmil'in ve Ruslara kan kusturmuş olan mücâhitlerin taktiğini uygulamış ve dağlara çekilmişlerdi.

Vurkaç taktiği

14 Haziran 1995'te Şâmil Basayev liderliğindeki Çeçen operasyonu bütün dünyada hayretle karşılandı. Çeçen mücâhidler Rus topraklarında ilerlemiş, Budden-novsk kasabasındaki hastanede binden fazla insanı rehin almış, bu operasyondan sonra zayiat vermeden geri çekilmişlerdi.

9 Ocak 1996'da bu defa Dudayev'in damadı Salman Raduyev liderliğindeki bir mücahid grubu operasyon düzenledi. Dağıstan'ın Kızılyar kasabasında iki bin kişiyi rehin alan mücahitler Rus ordularının kuşatmasını yararak geri çekildiler.

Bu gibi operasyonlar Rusya'nın gözünü yıldırmıştı. Onlar ve destekçileri Dudayev'i ortadan kaldırmadan çeçen direnişini kıramayacaklannı düşünüyorlardı. Bu bakımdan bütün dikkatlerini Dudayev üzerine teksif etmişlerdi.

Şehâdet gecesi

ABD Başkanı Clinton'la Rusya Federasyonu Başkanı Yeltsin 20 Nisan 1996'da bir görüşme yapmıştı. Bu görüşmede, "Çeçenistan operasyonu"nun görüşüldüğü bilâhare kamuoyuna yansıyacaktı.

21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece (1996) Dudayev bir telefon bağlantısı için Gekhi-Çu köyüne gitmişti. Burada bulunan uydu telefonuyla Rus milletvekili Konstan-tin Borovoy'la arasında şu konuşma cereyan etti:

Dudayev: Yakında Moskova çok ısınacak. Siz kent merkezinde mi yaşıyorsunuz?
Borovoy: Evet, İçişleri Başkanlığı binasının hemen yanında.
Dudayev: Taşınsanız iyi olur.
Borovoy: Benden böyle bir şey isteyemezsiniz!
Dudayev: Rusya yaptıklarına pişman olacak!
Konuşmanın tam bu kısmında köye peş peşe bombalar düşmeye başlamış, telefon görüşmesi kesilmişti.

Savaş uçakları Grozni'nin 35 kilometre güneybatısındaki Gekhi-Çu'ya bombalar yağdırıyordu. Ayrıca köye güdümlü roketler de düşmekteydi. Atılan bombaların tahrip gücü o kadar yüksekti ki, bir otomobili elli metre havaya kaldırmıştı. O kargaşa esnasında bomba parçalarından biri Dudayev'in kafasının arkasına isabet etti.

Dudayev artık son anlarını yaşadığını anlamıştı. Henüz şuuru yerindeydi. Yanında bulunanlara, "Davamızdan vazgeçmeyin, sonuna kadar götürün" diye vasiyette bulundu. Daha sonra kelimei-i şehâdet getirdi ve son nefesini verdi.

Dudayev'in cihad arkadaşları bu aziz şehidi, Salazşi'de annesinin mezarının yanma defnettiler.

Suikastte ABD parmağı

Dudayev'e yapılan bu suikastte ABD'nin parmağının da bulunduğu bilâhare ortaya çıkacaktı.
Çeçen yetkililere göre bu suikast, 20 Nisan'daki Yeltsin Clinton görüşmesinde kararlaştırılmıştı. Dudayev'in hayatını kaybetmesine sebep olan güdümlü roket. Amerikan yapımı INMARSAT uydusu tarafından koordinatların verilmesi üzerine hedefi vurmuştu.
Dudayev'in şehâdetinden sonra liderlik nöbetini devralacak olan Selimhan Yandarbiyev, Dudayev'in, seyyar uydu telefon bağlantısı sırasında Rus füzeleriyle vurulduğunu belirterek şöyle demekteydi:

"Uydu telefonun yerinin belirlenebilmesi için, Rusya'ya gerekli bilgileri ABD verdi".

Dinin gücü

Dudayev, İslâm'a candan bağlı bir liderdi. İman gücünün neler yapacağını fiilen ispatlamıştı. Şehâdetinden önce yaptığı son basın toplantısında bir Fransız gazetecinin, "Hayatınızda dinin yeri nedir?" sorusuna şu cevabı veriyordu:

"Din, bizim hayatımızın temelidir. Rusya gibi büyük, asker ve silah bakımından bizden bin kere güçlü bir devletin zulüm, işkence ve soykırımına karşı iki senedir inancımız olduğu ve Müslüman olmamız sebebiyle yüce yardım ederek bizi koruduğu için direnebildik. Dinimiz, Rusya gibi bir dinsiz gücün bize karşı sürdürdüğü tarihin en kanlı ve şiddetli savaşını, adaletli ve kanunlara uyarak yapmamız için bize güç veriyor."

Gerçeken de Ruslar, kimyevî silahlar ve zehirli gazlarla sivil halkı imha etmek isterken kadınları, yaşlıları ve çocukları dahi hunharca katlediyorlardı. Dudayev'se İslâm'ın hükümlerine harfiyyen uymakta, esirlere şefkatle muamele edilmesini emretmekteydi.
Dudayev yine o son basın toplantısında Rusya'nın yaptığı hunharlıktan Batı dünyasının da mesul olduğunu, zira Batı dünyasının bu soykırımı durdurmak için harekete geçmedikleri gibi, bilakis her sahada Rusya'ya destek verdiklerini söylüyordu.

Dudayev, mücahidlere karşı çok şefkatli bir komutan, ülkesinin geleceğini hesap ederek tedbirler alan müdebbir bir idareciydi. O savaş yıllarında dahi çok sayıda Çeçen gencini muhtelif İslâm ülkelerine göndererek oralarda ilim tahsil etmelerini sağlamış ve onları savaş için geri çağırmamıştı. Savaş için çağırdığı bir tek genç vardı: Oğlu... İsviçre'de tahsil yapan oğlunu çağırarak cepheye göndermiş, bu yiğit oğlu kendisinden kısa müddet önce cephede şehid düşmüştü.

Ziyaret -> Toplam : 125,35 M - Bugn : 111921

ulkucudunya@ulkucudunya.com