Bizon koşusu
Servet Avcı 01 Ocak 1970
'Bizon koşusu' kavramını ilk defa Prof. Dr. İskender Öksüz'ün çok değerli eserinde, 'Millet ve Milliyetçilik' kitabında okumuştum...
Kitaptaki ilgili makalenin giriş paragrafı şöyleydi: "Bizonlar, çoğunlukla Kuzey Amerika'da yaşayan iri cüsseli sürü hayvanları... Yukarıda, Tom Friedman'ın Lexus ve Zeytin Ağacı'ndan aldığım bir benzetme ile insanların paradigma değişikliklerini izleyen davranışlarını bizon sürüsünün koşusuna benzettim..."
Hoca, burada bir dip not aktarıyor: "Friedman yatırımcıların bilmedikleri, anlamadıkları bir değişim ihtimaline karşı panik halinde kaçmalarını bizon koşusuna benzetiyor... Bankaları ve devletleri iflas ettiren panik..."
İskender Hoca, bu huylarını bildikleri için Kızılderililerin bizonları kolay avladıklarını söylüyor... Kızılderililer koşuyu başlatmak için her ne lâzımsa yapıp, sürünün bir uçuruma doğru koşmasını sağlarlarmış... Sonra yaptıkları tek şey, uçurumun dibinde durup düşen bizonları toplamakmış...
Fazla zahmet gerektirmeyen, ince bir strateji... Bizde yüksek öğrenim gören öğrencilerin önce koşturulup, sonra uçurumun dibinde bekleyen avcıların eline düşmesi gibi...
***
Oysa devlet geleceği gören, görmek zorunda olan, onun için var olan bir aygıttır...
Devlet, tarım alanlarını iskâna açmanın nasıl bir felakete yol açacağını kestirmek mecburiyetindedir...
Devlet, fay hatlarının üzerine fabrikaları, şehirleri, ekonomisinin can damarını yerleştirmenin doğuracağı sakıncaları kestirmekle mükelleftir...
Devlet, Avrupa'ya işçi gönderilirken, çıkabilecek ikinci, üçüncü, dördüncü kuşak problemlerini bilmek ve tedbir almak durumundadır...
Sınırlarımızın hemen ötesinde çıkan yangının bize nasıl bir maliyetle döneceğini tahmin etmek, ona göre önceden strateji geliştirmek devletin aslî işidir...
Devlet, hangi alanda olursa olsun, bırakacağı boşluğun başka oluşumlarca doldurulacağını bildiği ve ona göre davrandığı için devlettir...
Örnekleri çoğaltmak, onlarcasını, yüzlercesini burada sıralamak mümkün... Geri dönüp baktığımızda çoğu örnekte çuvallamış bir sistemimiz var...
İskân açılmış tarım alanlarımızla, Trakya'dan Sakarya'ya uzanan hat üzerine yerleştirdiğimiz en büyük ekonomik varlıklarımızla, kirlettiğimiz su kaynaklarımızla, bölgemizdeki karışıklıkların sonucu ülkemize yığılan sığınmacılarla geleceği görememek veya kasıtlı görmemek gibi ağır bir problemle karşı karşıyayız...
***
Şüphesiz bu durum, sadece bugünkü iktidarın kusuru değil... Geçmişte böyleydi, bugün de aynen devam ediyor...
Her yıl milyonlarca öğrenci üniversite eğitimi için yurdun dört bir yanına yayılıyor... Her ile üniversite açmakla övünen eğitim sistemimiz, o öğrencilerin tamamını barındırma konusunda nedense hep aciz!..
Çocuklar bizon koşusu yapıyor, sonra uçurumun dibinde bekleyen örgütlerin, sivillikle uzaktan yakından ilgisi olmayan sözde sivil toplum örgütlerinin, aklını bir kişiye ciro etmiş cemaatlerin, siyasete asker yetiştirmeye çalışan yapıların kucağına düşüyor...
Kimisi ekonomik zorluktan, kimisi çocuğuna dindar bir yapı ararken, kimisi çocuğunun büyük şehirde namusunu koruma derdiyle bu ağa yakalanıyor... Planlansa ancak bu kadarı yapılabilir ve tuhaftır bu yapılara adeta lojistik sağlanıyor...
Hür düşünmesi ve aklını kullanması gereken insanlar 'dediği tartışılmaz' önderlerin 'kurşun askerleri'ne dönüşüyor... Avrupa'ya göre genç nüfusun fazlalığıyla övünen bir millet en büyük insan israfını bu şekilde yaşıyor... Üretmesi gereken beyinler, bağnazlığa teslim oluyor...
Galiba bu da bir bizon koşusu... Uçurumun dibindekiler ellerini ovuşturarak bizonların düşmesini bekliyor...