MİLLÎ ENDÜSTRİ KOLLARININ KURULMASI
Millî sanayimizin hızla kurulması, istihdam sorunumuza da çözüm getirecektir. Bugün ülkemizde büyük bir açık ve gizli işsizler ordusu vardır. Ülke nüfusunun büyük bir kısmının işsiz olması, milli barış ve huzurun kurulmasına mani olmaktadır. İşsizliği giderecek en önemli yol, millî endüstri kollarının kurulmasıdır. Bu suretle, bir çok iş yeri meydana gelecek ve buralar fazla nüfusu mas'edip bunlara çalışma imkânı sağlayacaktır. İşsizliği gidermek için sınaî tesisler yanında üst yapı yatırımlarına da önem verilmelidir. Büyük yolların, kanalizasyonların, limanların, barajların yapımında atıl işgücünden yararlanılmalıdır. Alt yapı hizmetlerini (tesislerini) yapamamış bir ülkenin, üst ekonomik yatırımlarını yapması mümkün değildir. Bu itibarla bir yandan gizli ve açık işsizler ordusunu hizmet ordusu haline getirip, millî kalkınmamıza katkıda bulunurken, diğer yandan da alım gücüne kavuşan vatandaşlarımız barış içinde yaşama imkânı bulacaklardır.
Bugün ülkemîzde, açık ve gizli işsizler adedi bazı mevsimde 10 milyonu bulmaktadır. Bu demektir ki, bazı aylarda ülkemizde 10 milyon insan işsiz kalmaktadır. İşsiz insanları, hizmet ordusu içinde birleştirip, memleketin kalkınmâsı için istihdam etmek, tek milli istihdam politikasıdır. Ekonomik kalkınmamız sanayileşmemize bağlı iken, hükümetin bazı yeni reformlar üzerinde durması eksik ve hatalı bir tutumdur. Eksiktir diyoruz, çünkü kalkınma, sadece toprak, eğitim ve vergi reformlarıyla gerçekleştirilemez.Kalkınmayı gerçekleştirecek tek ve sağlam yol, sanayileşmedir. Hatâlıdır diyoruz, çünkü bu reformlar zannedildiği gibi reforme edilecek sektörlere yeni bir şekil veremeyecektir. Bu reformlardan bilhassa iki tanesine toprak ve eğitim reformuna temas etmek istiyorum. Toprak reformu, kısaca tarif etmek gerekirse, tarım ürünlerinin arttırılması ve topraksız; ya da yeteri kadar toprağı olmayan köylüye toprak verilmesidir. Türkiye'miz tarım ekonomisine dayanan bir ülkedir. Tarım ekonomisine dayanan ülkeler ekonomik yönden geri kalmış ülke adını alır. Böyle ülkelerde nüfusun büyük bir çoğunluğu köylerde yaşar. Gerçekten bugün köylerimizde nüfusumuzun üçte ikisine yaklaşan 24 milyon köylü nüfusumuzun sosyal refaha kavuşması, insanca yaşayabilmesi mümkün değildir. En radikal bir toprak dağıtımı şeklinde toprak reformu mütelâa edilse bile, Türkiye'de dağıtılabilecek topraklarla sadece 150 bin köylü ailesine toprak dağıtmak mümkündür. Oysa toprağı olmayan, ya da yeteri kadar toprağı bulunmayan köylü ailemizin miktarı, 3 milyon civarındadır. Bunun için biz diyoruz ki, toprak reformu tek başına yeterli bir tedbir değildir. Madem ki ülkemizin en büyük sorunu kalkınmadır ve sanayileşme sonunda asıl nüfus, gizli işsizler ordusu, sınai ve hizmet sektörüne kaydırılacaktır. O halde yapılacak ilk iş ,asıl ağırlığın sınai kalkınmaya verilmesidir. Köy sınai kalkınması, tarım reformuyla birlikte yürütülmelidir. Bir yandan, bölge köylere büyük sınai tesisler kurulup, böylece civar köylerin fazla nüfusunu, işsizlerini buraya çekip, istihdam etmek imkânı doğarken, diğer yandan da sınai sektöre gittikleri için azalan köylü nüfusuna ekonomik ve rantabl tarım işletmeleri kurma imkânını tanımış oluruz. Nüfusumuz hızla artmaktadır. Bugün en iyimser bir toprak dağıtımı ile 150 bin topraksız, ya da yeteri kadar toprağı olmayan köylü ailesine toprak dağıtılmış olsa bile, gelecek yıl nüfus artışı ile bu dağıtım, ekonomik ve sosyal anlamını kaybedecektir. Bu sebeple biz izlenecek yolun Tarım Kentleri, sosyal yönden köylerin ve köy nüfusunun yeni bir yerleşme plânına oturtulması, ekonomik yönden ise, modern tarım toplumunun kurulmasıdır. Böylece Türk Milletinin temeli ve sözde efendisi, fakat gerçekte ihmal edilmiş, horlanmış, yalnız bırakılmış ve hattâ soyulmuş, evsiz, yolsuz, elektriksiz, susuz fakir köylüsü, insan haysiyetine yakışır bir yaşama seviyesine kavuşacaktır. Tarım Kentleri ile köylü bir taraftan suya, elektriğe, yola, okula, hastaneye, kısaca insanca yaşama şartlarına kavuşurken, diğer taraftan da artan tarım üretimi ve bunun karşılığında kendisine kalacak büyük getir sayesinde yapacağı tasarruflarla ekonomik kâlkınmamıza katkıda bulunacaktır. Tarım Kentleri hareketinde ağırlık noktası, köy endüstri düzeninin kurulmasıdır. Böylece Tarım Kentleri projesi ülkemizin, dolayısıyla köylerimizin sanayileşme amacını gütmektedir.
Köy sanayii, köylülerin tasarrufu ve devletin yapacağı yardımla yapılacaktır. Tarım Kentleriyle bir yandan köylü, köylerimiz sınai tesislere kavuşurken, diğer yandan da prodüktif, verimli toprak reformunun yapılması imkânını doğuracaktır. Bizce toprak ve tarım reformu dört hareketten ibarettir; bunlar, tarım topraklarının bölünmesine mani olmak, ufalanmış tarım toprak ve işletmelerini toplulaştırmak, belirli bir büyüklükten sonra özel mülk araziyi bedeli karşılığında kamulaştırıp, topraksız, ya da az topraklı köylüye dağıtmak ve nihayet emek ve mülkiyet esasına dayanan, Marksist ülkelerdeki kooperatifçilikle ilgisi olmayan, tamamen köylünün iradesini , yansıtan kooperatifleşme hareketidir. Bu dört hareketi bünyesinde taşımayan bir toprak ve tarım reformu başarısız kalmağa mahkûmdur.