AKP ‘Omerta’ ile ellerini yıkıyor
Ayşe Yıldırım 01 Ocak 1970
Erdoğan ‘metal yorgunluğu’ dedi ve il yöneticileri tek tek istifa etmeye başladı. Partiye bir heyecan ve yenilik ambalajı gibi sunulan ‘metal’ değişikliği sonra belediye başkanlarına sıçradı.
İlk isim en riskli illerden birinin başındaydı. Kadir Topbaş, uzun uzun istifasını anlattı ama gerekçesini bir türlü söylemedi.
Kulisleri harekete geçirmeye yeterliydi bu istifa. Öyle de oldu. Kaç gündür sırada hangi belediye başkanları var diye konuşuluyor. Erdoğan ve AKP yöneticileri de artık ayyuka çıkan bu söylentileri yalanlamıyor.
En çok tartışılan isim ise Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek. Gökçek, ‘fitne’ demekle yetinse de kendisinden beklenmeyecek bir suskunluk içinde. Arka planda pazarlıklardan söz ediliyor. Bir başka belediye başkanının “Ben istifa etmem, siz alın” diye direndiği yazılıyor.
Artık Bülent Arınç’ın konuşma zamanı geldi.
7 Haziran yerel seçimleri öncesi kendisini ‘paralel yapıdan talimat almakla’ ve ‘kızı ve damadını fanatik paralelci’ olmakla suçlayan Melih Gökçek’e çok sert bir yanıt vermişti Bülent Arınç.
“Gökçek ile ilgili 100 konuyu 8 Haziran’dan itibaren ömrüm vefa ederse konuşmak isterim.
Ama o gün gelinceye kadar hükümetimi yıpratacak, AK Parti’yi yıpratacak bir sözün, bir işin içinde olmam.
Biz kimin, nerede havlayacağını, hangi işler çevireceğini biliriz.
Belediye başkanlığı adaylığında ve seçimlerde oy isterken bu yapınınkucağında oturmuştur. Bu yapıya Ankara’yı parsel parsel satmıştır. Yurt yerleri vermiştir, zengin işadamlarına okullar yaptırmıştır. İmar planlarındadeğişiklikler yaptırmıştır. Şunları yaptırmıştır, bunları yaptırmıştır.”
O 8 Haziran’ın üstünden iki 8 Haziran daha geçti ama Bülent Arınç, o 100 konuyu hiç konuşmadı. Melih Gökçek, “Cemaate hayır işi için diye verdiğim yerler nedeniyle pişmanım” dedi ve konu kapandı.
Şimdi Gökçek dahil birçok ismin istifalarını bize ‘metal yorgunluğu’ diye yutturmaya çalışacaklar.
Seçimle gelmiş bir insan görev süresi dolmadan istifa ediyorsa bunun nedeni ya da nedenlerinin çok ciddi olması gerekir. Eğer başka bir partiye geçmiyorsa ciddi bir sağlık sorunu, parti yönetimiyle ciddi bir anlaşmazlık, başarısızlık... Yolsuzluk ya da başka bir suça bulaşmış olmak…
Oysa AKP’lilerin istifalarının ardından bunların hiçbirini duymuyoruz.
Peki ne yapmaya çalışıyor Erdoğan? Ve bunu yaparken bizi nasıl uyutmaya çalışıyor?
Malum AKP daha doğrusu Erdoğan için çok kritik bir dönem; 2019 başkanlık seçimi. Varlık ve yokluk seçimi. Kamuoyu anketleri de gösteriyor ki başarı şansı düşük. Onun için bir kahramanlık hikâyesine ihtiyacı vardı. Çok arandı ama henüz bir türlü o hikâye bulunamadı.
Şimdi Türkiye’ye AKP’yi ‘yeni’ ve ‘temiz’ bir parti olarak yutturmanın peşindeler.
“Bakın biz en yakınımızdaki insanlardan bile vazgeçtik. En ufak bir şaibeyedahi müsamaha göstermedik” palavrasının hazırlıkları bunlar.
“Yolsuzluk mu, cemaatle iş birliği mi? Hepsiyle yollarımızı ayırdık. Arkadaşlarımız kenara çekildi” diyecekler. Ve o arkadaşlar tıpkı Düzce Belediye Başkanı gibi “Beni ve partimi yıpratmak için her türlü yalan, dedikodu ve iftiraları üretmekle meşgul oldular. Şahsım ve yakınlarımla ilgili yürütülen bu çirkin kampanyanın partime ve kutsal davamıza daha fazla zarar vermemesi için…” deyip istifalarını sunacaklar. Ve susacaklar…
Çünkü yargı önüne çıkmak filan olmayacak. Garantiyi Erdoğan, hepimizin gözü önünde verdi:
“Ayak uyduramıyor mu, kenara koyacağız. Affedersiniz yolsuzluğa bulaşan mı var, kenara koyacağız.”
Şimdi ‘FETÖ’ ya da yolsuzluk… Hakkındaki şaibeler ayyuka çıkmış isimleri ‘kenara koyacak’, onlar üzerinden ellerini yıkayıp ‘yeni’ ve ‘temiz’ bir partiymiş gibi seçime, muhtemelen de bir baskın seçime gidecekler.
Yani bize mafyanın suskunluk yasası ‘omerta’yı yedirmeye çalışacaklar.
Plan bu, yerseniz…