‘Siyasal İslam’ Rusya ve Çin’le yakınlaşabilir mi?
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
ABD (ve Batı) soğuk savaş sonrası “Yeni Türkiye” olarak desteklediği “siyasal İslamcılar yapılanmasını” 15 Temmuz 2016’da devirmeye çalışınca işler AKP’de değişti.
ABD (ve Avrupa) AKP öncesi iktidarları yerine “daha asli bir ortak” düzenlemesini öne alarak Türkiye’de ve bölgede (BOP) hedeflerine ulaşma tercihini yaptı. Atatürkçü, çağdaş ve demokratik bir yapı istenmiyordu.
Kendi desteklediği “siyasal İslamcılar” yanında ve paralelinde “FETÖ’cü İslamcıları” da “has örgütü” olarak avucunda tuttu.
15 Temmuz 2016’da, başlangıçta kendi desteklediği AKP iktidarını, cebinde tuttuğu FETÖ ile devirip kısa yoldan devleti ele geçirmeyi tercih edince Ankara’da işler karıştı.
ABD (ve Batı) çıkarları açısından daha iyi olur diye düşündüğü operasyon başarısız kalınca, iş kontrolden çıktı. Ankara (ve Erdoğan) Batı’nın siyasal İslam üzerinden ısmarlama ürettiği FETÖ ile saldırıya uğradığını görünce Rusya ve Çin’e yaklaşmak zorunda bırakıldı. İran ile de “mecburen” işbirliğini artırdı.
Ankara’nın (ve Erdoğan’ın) bu değişimi, ABD’nin FETÖ kanalı ile kendisine (ve hükümete) yaptığı girişimden kaynaklanıyor. Yoksa TBMM’de belirlenmiş kararlar sonucu değildir. Ancak genelde destek gördü.
Türkiye’de aklı başında düşünürlerin yıllardır öne sürdükleri “Türkiye Batı ile ilişkilerini karşılıklı çıkarlara göre dengelemeli: bu dengeyi ancak, Rusya, İran ve diğer Asya ülkeleri ile de ilişkilerini geliştirerek sağlayabilir” tezinin ne kadar doğru olduğu, tek yanlı ilişkiler yüzünden 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin yaşandığı hep söylendi, yazıldı.
Ben de bunlardan biri olarak birçok kitap ve yüzlerce makalede bu görüşlerimi dile getirdim.
Ayrıca son 40 yıl içinde aynı masada baş başa görüştüğüm ve tartıştığım Ecevit, Demirel, Özal, Çiller, Yılmaz, Gül ve Erdoğan’a bu konudaki düşüncelerimi aktardım. (*)
Türkiye bu “denge ve karşılıklı çıkar meselesini demokratik yöntemlerle, TBMM’nin iradesi sonucu yapmalıdır”. Bugünkü durum FETÖ-AKP iktidar kavgasının ve ABD’ye FETÖ kızgınlığının bir sonucudur.
İslamcı yapı kabul görmez
Türkiye İslamcı bir yapılanma üzerinden, Rusya ve Çin ile ilişkilerini uzun vadeli geliştiremez. Çünkü siyasal İslamın dokusu buna uygun değildir.
Daha da önemlisi Rusya ve Çin’e karşı, “İslami örgütler” bir silah olarak uzun yıllardan beri kullanılagelmektedir. Ünlü (!) “Yeşil Kuşak”, bu araçların koçbaşı oldu ve halen de sürüyor.
Yarın siyasal İslamın içine sokulmuş bir Türkiye’de bu tür örgütler, Çin ve Rusya’da ABD tarafından daha etkili silahlar olarak kullanılabilme pozisyonuna gireceklerdir.
Rusya’da Çeçenlerden Özbeklere, Çin’de Uygurlara kadar ABD’nin eline, “Türkiye üzerinden yeni olanaklar yaratılmış olacaktır”. ABD zaten FETÖ’nün Asya’da da örgütlenmesinin etkinliği için son 40 yıldır olağanüstü çaba göstermiştir.
Türkiye’de bu konuda yalnız “Türkici” düşünürlerin değil, “Batıcı ve Amerikancı elitin de büyük çabaları oldu”. Bu gerçekler göz önüne alındığında, “Ankara’da siyasal İslama odaklı bir iktidarın” orta ve uzun dönemde, Türkiye’nin Rusya ve Çin ile stratejik ortaklıklar oluşturma şansları bulunmayacaktır.
Ancak, konjonktürel olarak, ABD’ye kızan Ankara’da bir siyasal İslam iktidarı Rusya ve Çin ile kısa ve orta vadeli geçişler yapabilir. Hele ABD’nin FETÖ üzerinden bölgede halen devam eden etkinliği göz önüne alındığında.
Askıya alınmış bir demokrasi ve siyasal İslam yerine, Atatürkçü Türkiye’nin “Doğu-Batı sentezi” ve denge politikasını yürüten iktidarları (ve düzeni) geldiğinde hem Batı hem de Asya büyükleri ile karşılıklı ulusal çıkarlara dayalı ilişkiler kurulabilir.
İçerde demokratik ve çağdaş Türkiye: dış ilişkilerde karşılıklı ulusal çıkarların dengelenmesi ile birlikte yürüyebilir.
Pazar günü tam bu yazıma noktayı koyarken Genco Erkal’ın sesini duyuyorum. Genco Erkal ve Fazıl Say, Güneri Cıvaoğlu ile sohbetteler. Bu kadar karanlık şeyler yazarken Türkiye’nin aydınlık yüzü ile bir an olsun karşılaşmak insanı mutlu ediyor, karanlıkta bir ışık görmek gibi…
(*) E. Manisalı, “Yolumun Kesiştiği Ünlüler”, Kırmızı Kedi, 2017