Yeni parti ve Türkiye'nin önündeki 'dar kapı'...
Adnan İslamoğulları 01 Ocak 1970
Bâbil Kralı II. Nabukadnezar bir rûya görür ve rûyanın etkisi ve bir yandan da korkusuyla meçhûl bir sabaha uyanır. Rüyâsında gördüğü şey bir heykeldir. Bâbil'in ortasına dikilmiş devâsa bir heykel. Heykelin üstü som altından, gümüştendir. İhtişamla parlıyor, göz kamaştırıyordur. Fakat bakışlarını heykelin aşağılarına indirdiğinde Nabukadnezar, heykelin kâidesinin kilden olduğunu fark eder ve uyanır.
Kâhinler, müneccimler çağırır, rûyayı yorumlatır. Fakat aldığı cevaplar kendisini tatmin etmez.
Bu endişe, gecelerini esir alır Nabukadnezar'ın ve bir gece rûyasında kâhin Daniel'i (Danyal Peygamber) görür. Danyal Peygamber Krala rûyasını yorumlar.
"O gördüğün devâsa heykel Bâbil'dir. İhtişâmını Bâbil'den alır... Oysa o gördüğün kilden yapılmış ayaklar senin ayakların Nabukadnezar, Sen artık Bâbil'i taşıyamazsın..."
***
Bugünün ayakta duran Türkiye, her ne olursa olsun ihtişâmını, gücünü, tesirini, tesir alanlarını, bölgesindeki potansiyelini, tarihî ağırlığından, devlet geleneklerinden, neler yapabileceğinin herkes tarafından bilinmesinden alır, 600 yıllık imparatorluğun ardından, bin yıldır vatan edindiği bu topraklara tutunuşundan, Çanakkale'den, Sakarya'dan, Dumlupınar'dan alır.
Türkiye'nin göz kamaştıran som altından tarafının karşılığı budur.
Oysa o göz kamaştıran heykelin ayakları özellikle son 15 yıldır bir kile dönüşmüştür ve o zayıf, o mukâvemetsiz, en ufak bir tabii etki ile dağılabilecek kadar çürümüş kilden ayakların, o devâsa heykelin ağırlığını taşıma imkânı kalmamıştır.
O devâsâ heykelin som altından gövdesi, Türk milletinin devletine adanmışlığıdır.
O devâsa heykelin kilden ayakları ise 15 yıllık AKP iktidarının artık ve iflas etmiş üst yönetiminin, kurmaylarının ayaklarıdır, siyâseten mecalsiz, siyâseten pasif, siyâseten ilkesiz, siyâseten dayanıksız ayaklarıdır.
O ayakların artık o görkemli som altından heykeli taşıma imkânı kalmamıştır.
Bunu en iyi de kendileri bilmektedir.
Metal yorgunluğu denilen şey aslında tam olarak bunun itirafıdır.
O heykelin ayakları Türkiye'yi, Türk dünyasını taşıyacak heybete ve kudrete sahip iken, kendini taşıyamaz hâle getiren de yine, ayakları bu topraklara basmayan, Türk milletiyle ortak hayaller kuramayan, bir sonraki seçimleri kaybetmeyi göze alacak kadar idealizmden uzak son on beş yılın AKP iktidarlarıdır.
O heykelin som altın gövdesine bakarak heykelde kendi gücünü gören, vehmeden, fakat ayaklarına bakmaya cesaret edemeyip, heykelin ayakları üzerine düşmesi tehlikesini yok sayan da yine aynı kadrolardır.
Türkiye'nin önünde bir 'dar kapı' vardır artık ve siyâseten bu 'dar kapı'dan geçmeyi göze alamayan, yani bir sonraki seçimleri kaybetmekten korkan hiçbir siyâsî kadro başarılı olamayacaktır.
Başarılı olacak siyaset ve kadrolar, ikinci seçimin hesabını yapmadan, bir daha seçilme endişesi taşımadan, Türkiye'nin biriken devâsa problemlerine çâre olacak çözümler üzerinde bıkıp usanmadan, yılmak yorulmak nedir bilmeden durmaksızın çalışmalı, her biri bir mesâiperest olarak kendi konumlarında görev yapmalıdır.
Türkiye'nin inatlaşmaya değil konuşmaya, kavgaya değil huzura, israfa değil tevâzua, hamâsete değil icraata, inşaata değil üretime, ayrışmaya değil bütünleşmeye ihtiyacı vardır.
Türkiye'nin racona değil ciddiyete, şantaja değil hukuka ihtiyacı vardır.
Türkiye'nin kurum ve kurallarıyla demokrasiye ve iyileşmeye ihtiyacı vardır...
Bugün kuruluşu açıklanacak olan Meral Akşener liderliğindeki yeni parti, önündeki 'dar kapı'dan geçmeyi göze almış ve yaklaşık iki yıldır her türlü baskıya rağmen, karalamaya rağmen, iftiraya rağmen, tehditlere rağmen millet nezdindeki umudu ve heyecanını kaybetmeyen bir başlangıç olarak siyâsî tarihimize ilk notu düşecek ve Türkiye'e takdim edilecektir...
Görev alacak olan tüm arkadaşlarımızı şimdiden tebrik ediyor, başarılar diliyorum...
Tevfik Allah'tan...