« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Kas

2017

Sarraf nasıl Türkiye'nin milli davası oldu?

Seda Sezer Bilen 01 Ocak 1970

Rıza Sarraf'ın ABD'de yargılandığı davanın 4 Aralık'ta jürili görülmeye başlanması bekleniyor. Peki son günlerde ABD-Türkiye ilişkilerinin merkezine oturan davanın bu denli önemli hale gelmesinin nedenleri ne?



ABD'li hâkim: Sarraf'a yardımcı olmak istiyorsanız kanıt sunun

ABD'de görülen Rıza Sarraf davasının hâkimi Richard Berman Türk hükümetine hitaben "Atilla ve Sarraf’ın savunmasına yardımcı olmak istiyorsanız belge ve tanık paylaşın" dedi. (22.11.2017)



Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları olan 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmalarının kilit ismi olan 34 yaşındaki Rıza Sarraf Türk kamuoyunda ilk kez sanatçı Ebru Gündeş ile yaptığı evlilikle tanınmıştı. Ancak daha sonra 17 Aralık yolsuzluk soruşturması ve altın ticareti ile tek başına cari açığın yüzde 15'ini kapattığını iddia etmesiyle bu ünü perçinledi.

17 Aralık yolsuzluk soruşturması

Hem Türk hem İran vatandaşı olan ve ABD’de yargılanan Sarraf aslında benzer bir suçlamayla daha önce Türkiye’de tutuklanmıştı. 17 Aralık fezlekesinde Sarraf’ın liderliğindeki örgüt vasıtasıyla ambargoyu delerek İran’ın sıcak para ihtiyacını karşılamak için sahtecilik, kaçakçılık ve rüşvet suçlarını işlediği yer almıştı.

Eski bakanlar hakkında hazırlanan fezlekede Sarraf liderliğindeki örgütün dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan ile örgüt faaliyeti çerçevesinde "haksız maddi menfaat ilişkisi" geliştirdiği iddia edilmişti.

Ancak Türkiye'de 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarına adı karışan bakanların Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılan oylama ile Yüce Divan'da yargılanmasına gerek olmadığına karar verilmiş, Sarraf ise 17 Aralık soruşturması kapsamında tutuklanmış ve 70 gün tutuklu kaldıktan sonra ‘delillerin usulsüz toplanması’ gerekçe gösterilerek serbest bırakılmıştı.

Türk hükümeti 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının Fethullah Gülen Cemaati'nin iktidarı değiştirmek için kurduğu bir komplo olduğunu savunarak, soruşturmalarla ilgili yüzlerce polisi ve savcıyı Gülen Cemaati’ne hizmet etmekle suçlayarak görevden almıştı. Bu polislerin bazıları ise daha sonra tutuklandı.

"Hayırsever işadamı"

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisine yakın bakanlarının da isminin geçtiği yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi Sarraf için “Ülkeye katkısının olduğunu biliyorum. Altın ihracatı yapan bir zat. Hayır işlerine girdiğini biliyorum" demişti.

Daha önce Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu Togem-Der Vakfına da bağış yaptığı iddia edilen Sarraf'ın, 28 Şubat 2014’te tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan “Adalet yerini buldu” şeklinde konuşmuştu.

Sarraf Nisan 2014’te verdiği bir mülakatta altın ticaretiyle Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini kapattığını iddia etmişti.

Daha sonra 21 Haziran 2015'te düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı bir törenle mücevher sektöründe ‘ihracat şampiyonu’ ödülünü dönemin başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş, dönemin ekonomi bakanı Nihat Zeybekci ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin elinden almıştı.

ABD'de gözaltı

Ancak Sarraf eşi ile tatil için gittiği ABD’de 19 Mart 2016 tarihinde gözaltına alındı. Sarraf, 2010-2015 yılları arasında "İran'a karşı uygulanan yaptırımları delme'", "kara para aklama", "kara para aklamak için komplo kurma" ve "ABD bankalarını dolandırma" suçlamaları ile tutuklu olarak yargılanıyor. Sarraf hakkında 90 yıla kadar hapis cezasının yanı sıra 50 milyon dolar para cezası isteniyor.

Davadaki diğer sanık Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da "İran'a uygulanan yaptırımları yasa dışı yollarla delmek" ve "bankacılık dolandırıcılığı" ile suçlanıyor. 28 Mart 2017’de tutuklanan Atilla 50 yıl hapis cezası ve iki milyon dolar ceza talebiyle yargılanıyor.

ABD 2010’da Kapsamlı İran Yaptırımları, Hesap Verebilirlik ve Tasfiye Yasası’nı kabul etmişti. Bu tarihten itibaren ABD vatandaşlarının İran'a veya oradan İran'a gideceğini bildiği üçüncü bir ülkeye mal ve hizmet ihracatı yasaklanmıştı. Ayrıca 2011'de ek yaptırımlarla İran'a petrol ve kimya endüstrisinde kullanılmak için ekipman ve uzmanlık sağlayan şirketlere de kısıtlamalar getirilirken, yaptırımlara İran'daki İslam Devrim Muhafızları ve İran Kolluk Kuvvetleri gibi gruplar da eklenmişti.

Sarraf ve beraberinde yargılanan sanıklar İran ve diğer ambargo uygulanan kuruluşlar adına milyonlarca dolarlık işlemleri Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki şirketleri kullanarak ve sahte belgeler yoluyla gerçekleştirmek ve ABD'li makamları yanıltmak için düzmece işlem yapmakla suçlanıyor.

Çağlayan da eklendi

Eylül ayında ek iddianame ile eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, Halkbank Uluslararası Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan ve Sarraf'ın çalışanı Abdullah Happani de davaya sanık olarak eklendi.

Zafer Çağlayan’ın davaya sanık olarak eklenmesi kararı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun siyasi bir adım olduğu değerlendirmesinde bulunmuş, "ABD'nin bunu gözden geçirmesi gerekir. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor" şeklinde konuşmuştu.

Dokuz sanıklı davada tutuklu olanlar sadece Sarraf ve Atilla.

Duruşma öncesi hareketlilik

Duruşma tarihi yaklaşırken ABD Federal Hapishaneler Bürosu'nun internet sitesinde Sarraf'ın 8 Kasım 2017 tarihinde serbest bırakıldığı yönünde bir güncelleme yapıldıktan ve nerede olduğunun bilinmediğine dair basında çıkan iddiaların ardından, Türkiye ABD makamlarına iki ayrı nota verdi ve Sarraf’ın durumu ile ilgili bilgi talebinde bulundu.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'den "Başka bir yerde. Sağlığı da iyi, güvende" yanıtı alındığını söyledi.

Türk yetkililerden davanın siyasi olduğu yönünde dava öncesi açıklamalar geldi. Bekir Bozdağ pazartesi günü yaptığı bir açıklamada davaya ilişkin "Bu dava çok net olarak söylüyoruz, siyasidir, hukuki dayanaktan yoksundur, Türkiye'ye karşı bir kumpas davasıdır. Yargılama yapanlar, davanın sanıkları üzerinde çok net bir şekilde baskı uygulamaktadırlar" demişti.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu davayla ilgili olarak Gülen yapılanmasına üye isimlerin ABD'deki adalet sistemi içerisine sızdığını savunmuştu.

Son olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Sarraf davasının eski savcısı Preet Bharara ve Bharara görevden alındıktan sonra yerine atanan savcı Joon H. Kim hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da AKP meclis grup toplantısında "17-25 Aralık'ta hukuk kisvesi altında ülke tarihinin en büyük tuzaklarından birisi kuruldu" ifadelerini kullandı. Ancak ABD’den hemen yanıt geldi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert bu iddialarının "gülünç" olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları sonrası CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da meclis parti grubu konuşmasında İran’ın Sarraf ile Türkiye’nin ilgilendiği kadar ilgilenmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı: “Rıza Sarraf suç ortağı da onun için. Sarraf'ın devlet protokolünde yeri vardı. İran, Zencani ile Sarraf'ı yargıladı, İran'ı zarara uğrattınız dedi. Biz dosyanın üstünü kapattık. Şimdi ağlıyorlar bu milli dava diye. Hırsızlığın, yolsuzluğun millisi olur mu?”

Anlaşma olabilir iddiaları

ABD basını bir süredir Sarraf'ın New York'taki davada itirafçı olmayı kabul ettiğini ve Türk hükümeti aleyhine tanıklık yapacağını yazıyor.

ABD'li yayın kuruluşu NBC'nin web sitesinde "İşbirliği yapan tanığın Flynn’in Türkiye bağlantısı hakkında bilgisi var mı?" başlığı ile yayınlanan haberde, Sarraf’ın davada federal savcılarla işbirliği yaptığı iddia edildi. Bu haberde savcıların Türk hükümeti ile Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn arasında herhangi bir bağla ilgili bilgi toplamaya çalıştığı aktarıldı.

İki güvenilir kaynağa dayandırılan haberde, Sarraf’ın hapisten çıkarıldığı, ancak halen federal tutuklu olarak gözetim altında tutulduğu ileri sürüldü.

Washington Post, “Sarraf’ı kurtarmak için Ankara’nın olağanüstü kampanya” yürüttüğünü yazdı. Erdoğan’ın ABD Eski Başkanı Barack Obama döneminde Başkan Yardımcısı Joe Biden’dan ve daha sonra Başkan Donald Trump’tan Sarraf’ın bırakılmasını defalarca istediği de ABD basınına yansıyan bilgilerden.

Sarraf ve avukatlarının New York'ta yapılan ön duruşmalara katılmaması da anlaşma yapıldığı yönünde yorumlara neden oldu.

Diğer taraftan dava öncesinde Türk hükümetine yakın basın kuruluşlarında yer alan haber ve köşe yazılarında Sarraf davasının bir operasyon olduğu, davanın siyasi ayağında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bulunduğu ve ekonomi boyutunda ise Türk bankalarına ceza kesilerek Türk ekonomisinin hedef alınacağı yönünde iddialar ortaya atıldı.

ABD yargı sistemi nasıl işliyor?

ABD yargı sisteminde federal ceza davalarının tümü ABD Bölge Mahkemeleri’nde görülüyor. Çoğu ceza davası, yargılama başlamadan önce veya davalının suçu kabul etmesi durumunda dava sırasında sonuçlandırılıyor.

Suçu kabul etme anlaşmaları genellikle savcı ile savunma avukatları arasındaki müzakerelerin sonucu yapılıyor. Bu anlaşma olursa, davalı, genellikle avukatı vasıtasıyla kendisine karşı yöneltilen suçlamalardan bir kısmını veya tamamını kabul ediyor. Bu anlaşmaya ceza pazarlığı deniliyor.

Anlaşmaya göre savcı, suçlamalardan bir veya daha fazlasını düşürmeyi kabul edebilir veya hakime verilecek cezayı önermeyi ya da savunma tarafından yapılacak ceza önerisini reddetmemeyi kabul edebilir. Ancak dava hakiminin ceza hakkındaki savcılık tavsiyelerini kabul etme zorunluluğu bulunmuyor. Bunun karşılığında davalı da bildiği suçlarla ilgili tanıklık etmeyi kabul edebilir.

ABD Adalet Bakanlığı web sitesinde yer alan bir araştırmaya göre ceza anlaşması yapan sanıklar daha hafif cezalar alırken jürili yargılamalar daha ağır cezalarla neticeleniyor. Jürinin vereceği karar bilinemeyceği ve bu nedenle riskli olduğu için federal ceza davalarının yüzde 95’inde ceza anlaşması yapıldığı belirtiliyor.

Şu aşamada dava ile ilgili bilinmeyenler bilinenlerden çok daha fazla. 27-28 Kasım tarihlerinde yapılacak jüri seçiminin ardından davanın görülmeye başlanmasıyla merak edilen birçok soru da cevaplanmış olacak.

© Deutsche Welle Türkçe

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 44582

ulkucudunya@ulkucudunya.com