HIRSIN ULAŞTIĞI SON NOKTA 2. DÜNYA SAVAŞI
Abdullah FARUK 01 Ocak 1970
II.Dünya Savaşı… Dünyanın çılgınlıkta ve hırsı yüzünden yükselebildiği -şimdilik- en yüksek nokta. Temeline inancı ve sevgiyi koyamamış bir medeniyetin dünyayı sürüklediği toplu katliam…
II. Dünya Savaşının hangi sebeplerle çıktığı sorusunun cevabı I. Dünya Savaşının sebeplerine varilen cevapla aynı. Büyük (Batılı) Devletlerin dünyayı paylaşma ve sömürge sahibi olma yarışında anlaşamamaları temel sebebi II. Dünya Savaşı'nın, sadece isimler ve zeminler farklı. Niyetler, amaçlar birincinin aynısı. Bir de silahlar daha farklı. Daha gelişmiş, daha zehirli ve daha öldürücü.
Bir yanda ta Birinci Dünya Savaşı öncesinde dünyayı parsellemiş İngiltere, Fransa ve Rusya (Müttefikler) ve Amerika. Diğer yanda ise genç, hırslı hatta çoğunluğu deliler tarafından idare edilen Almanya, İtalya ve Japonya. Birileri önceden kazandıkları sömürgeleri ellerinden kaçırmak istemezken, diğerleri almakta kararlı ve hırslı.
Herkesin kendine göre bir amacı var savaş öncesinde. Almanya hâlâ I. Dünya Savaşı'nın acısını ve yenilmişliğini taşıyor içinde ve Versay Antlaşması'nın ağır şartlarını değiştirmek istiyor. İtalya Birinci Dünya Savaşı'nda ulaşamadığı amaçlarına bu sefer ulaşmaya kararlı. Hem de bu sefer başında bir dahi (Deli) Mussolini var. Japonya'nın gözü hemen yanı başındaki Çin üzerinde.
Bu atmosferde başlayan II. Dünya Savaşı'nda da yine hızlı ve hırslı olan Almanya baş rollerde. Önce Polonya, daha sonra Fransa daha sonra İngiltere ve Rusya'ya savaş ilan etti. Japonya, ABD üslerine saldırdı, kendisinin tarihine acı bir sayfa olarak geçecek olayla başlatma pahasına.
Kısa sürede tüm dünyaya yayılan savaş tıpkı I. Dünya Savaşı gibi cereyan etti. Almanya ve Mihver Devletler savaşın başında önemli başarılar elde ettiler. Fransa'yı işgal ettiler. Rusya'nın içlerine kadar ilerlediler. Fakat savaş uzayıp daha fazla güç ve zaman isteyince savaşın yönü değişmeye başladı. Çok iyi sömüremedikleri ve semiremedikleri için Almanya ve Müttefikleri gerilemeye başladılar.
Bu gerileme ve tükenişe son noktayı ise dünyanın o güne kadar ürettiği en öldürücü silah olan Atom Bombası koydu.
Önce İtalya 2 Mayıs 1945'te, sonra Almanya 8-9 Mayıs 1945'te ve Japonya 2 Eylül 1945'te resmen teslim oldu. Böylece II. Dünya Savaşı sona erdi.
Peki bu ihtiras, hırsı ve güç yarışının dünyaya ödettiği fatura ne oldu. Korkunç fatura işte şöyle: Resmi rakamlara göre tam 35 milyon insan öldü, 20 milyonu aşkın insan sakat kaldı. 17 milyon litre insan kanı döküldü. 12 milyon bebek daha dünyaya gelmeden düşük doğdu. 13 bin ilk, orta ve lise binası, 6 bin üniversite yerle bir oldu. Havada patlayan roket ve kurşun sayısı 390 trilyonu aştı.
Ve Hiroşima ve Nagazaki. II. Dünya Savaşı'nın iki canlı şahidi. Bu şehirlere atılan iki atom bombası ile Hiroşima'da 200 bin, Nagazaki'de 80 bin sivil öldü. Hayvanlar ve bitkiler radyasyonun etkisi ile küle döndü. Bu iki şehirde taş üstünde taş kalmadı. Hümanist(!) Amerika bombayı atarken çoçuk, kadın ve yaşlıları hiç düşünmedi. Ayette belirtildiği üzere yeryüzü iktidarını ele geçiren kafirlerin nasıl nesli ve ekini helak ettiğinin zirvede bir örneğini verdi. O zaman atılan bombalar sebebiyle oluşan radyasyonun etkisi hâlâ devam etmektedir. Radyasyonun insan üzerine yaptığı tesirlerin uzun süreli etkisi sabebiyle hâlâ binlerce insanda radyasyona bağlı hastalıklar bulunmaktadır.
Savaşta en çok insanını kaybeden Sovyetler Birliğinde ise 20 milyon insan öldü. Sovyetler Birliği savaşta ayağını kaybeden askerleri için ABD'ye 4 milyon protez bacak siparişi verdi.
Ya dünyanın ekonomik kayıpları paradan sıfırları atarak bile hesap yapsak korkunç rakamlar ortaya çıkıyor. Ve dünya bu anlamda çılgınlığına hala devam ediyor. Şimdi eskisinden çok daha güçlü atom bombaları yapılıyor. Yayınlanan resmi rakamlara göre Irak'ta nükleer silah olduğu gerekçesiyle bu ülkeye saldıran ABD'nin elinde 240 bin, Sovyetler'in elinde 80 bin ve İngiltere'de ise 15 bin megaton bomba bulunuyor.
Dünyanın gelirlerinin her yıl 100 milyarlarca doları askerî harcamalara gidiyor. Bu harcamaların cüz'i bir bölümü bile dünya üzerindeki açlık ve susuzluk problemine çare bulacaktır.
20 yy'ın ilk yarısında silahlanma ve savaşlara harcanan para 4 trilyon doları aşmaktadır. Bu parayla dünyanın 50 yıl boyunca bedava olarak doyurulması mümkündür.
Medeniyetler arası kıyaslamalar yapıldığında ve bizim medeniyetimizin üstün olduğu vurgusu yapıldığında hemen yüzünü ekşiten insanlara şu soruyu sormak hakkımızdır sanıyoruz: I. ve II. Dünya savaşlarını çıkaranların ve bu kadar insanın ölümüne yol açanların hangisi ya da hangileri bizim medeniyetimizin temsilcisi?
Medeniyet sahibi olmak için sadece güçlü olmak yetmiyor. Gücü kullanmasını bilmek, adil olmak, ihtiraslarına yenilmemek gerekiyor. Ne yazık ki batı medeniyetini ayakta tutan da, adaletten ve sevgiden uzak maddecilik anlayışından başka bir şey değil.
Bütünleşme iddiasında olduğumuz, hatta medeniyetler arasında köprü olacağız tezi ile yakınlaşmaya çalıştığımız batı medeniyetinin temelinde bozuk inanç, kan ve gözyaşı olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
Yanından geçerken bağdan aldığı üzümün parasını çubuğa bağlayıp giden bir misyonun temsilcilerinin, sırf maddîsöylem ve hesapların peşinde koşan, İslam Dünyası ile hesaplarını hiçbir zaman kapatmayan ve kinini unutmayan bir medeniyete yaklaşırken onun dünya tarihindeki oynadığı rolleri unutmaması lazım. "Ülkemizde özgürlüklerin yaşanması için buna ihtiyacımız var." tesellisi bile bu kucaklaşmayı haklı çıkaramaz kanaatindeyiz.