30 milyar doların hesabı!..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
Şu, Suriyeli mülteciler için harcandığı iddia edilen 30 milyar dolar meselesi!.. AB ile "söz verip de ödemediniz" diye 2-3 milyar euro için kavga edilirken kafaları karıştırmaması imkansız.
Türkiye'de bilebildiğimiz kadarıyla 3,5 milyon civarında Suriyeli mülteci var. Bunların sadece 500 bini kamplarımızda barınıyor. Yandaş medya en iyi savunma saldırıdır taktiği ile yine harekete geçti ama 30 milyar doları nasıl ve neden, nereye harcadın?.. Madem şeffaf bir ülkeyiz, süte su da katmıyoruz, bunların ortaya çıkması gerekmiyor mu?.. 30 milyar dolar hesabının 500 bin kişi üzerinden yapılması lazım değil mi?.. Acaba bu paralar kime verildi, hangi belediyeler bu işlemi yaptı, hangi belediyelerin kasasına ne kadar girdi, aslında ne, nereye harcandı?.. Bunların kalem kalem ortaya çıkması lazım. Adet olduğu üzere yine "ben yaptım oldu" mu?.. Siz, kamptaki adamlara para harcıyorsunuz... Şu anda OSB'de çalışan insanlar var, buna harcamıyorsunuz. İşçilik yapan, ticarethane işleten adam var, bunlara da harcamıyorsunuz. Şirketler kurup, Türkiye'nin en güzel beldelerinde en güzel evleri satın alıp, lüks arabalarla dolaşan Suriyelilere de harcamıyorsunuz. Kamplarda kalan 500 bin Suriyeliye böyle bir para harcayabilir misiniz?.. "Yol yaptım, Suriyeli de o yoldan geçiyor" derseniz buna gülerler!.. Nitekim, Ankara'da aklı başında bu işleri bilen kime sorsam bıyık altından gülüyor...
Boru değil, 30 milyar dolardan bahsediyorsunuz. Hesabı, açık ve net bir biçimde kamuoyuna verilmeli. İlgili Bakanlıklar rakamları çıkartıp, "biz bugüne kadar devlet bütçesinden şunu, bu bütçeden bunu harcadık" açıklamasını yapmalılar. Eğer abdestinizden şüpheniz yoksa bu hesabı hemen bugün çıkıp verin. Yarın, yine ortaya "Suriye'ye gidenler" başlığı altında iddialar dökülürse bu milletin devletin itibarının daha ne hallere düşebileceğini hesap eden var mı?.. Şerefsiz bir adamın çıkıp ABD'de, "Türkiye'de Bakanlara şu kadar rüşvet dağıttım", "ne kadar saat dağıttığımı ben de unuttum" diyip şemalar çizerken ve adliye salonunda Amerikalıların kahkahaları yükselirken kimsenin ar damarında en ufak bir sızı olmuyor mu?..
Bakın!.. Kelimelerle ifade edilemeyecek ve son derece onur kırıcı ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Ve buna millî maç amigoluğu ile bakmak da son derece yanlış. Eğer bugünlerde olup bitenlere akılcı milliyetçilik anlayışı ile yaklaşamazsak çok acı ama söyleyeyim; Türkiye haydut devlet ilan edilme yolunda adım adım ilerleniyor. ABD'nin derdi Türkiye'ye para cezası kesmek, kasasına 50-60 milyar dolar koymak değil!.. Ekonomik kriz dahil her türlü savaşın üstesinden geliriz. Ancak, Türkiye haydut devlet damgasını bir yerse bunun altından 7 kuşak ötesi torunlarımızın bile kalkması çok zor bir durumla karşı karşıya kalırız. Sudan'ı Libya'yı unutmayın!.. Burnuma gelen kokular, Ankara'nın derin kulislerinden duyduklarım yüzünden bu 30 milyar dolar işine ısrarla değiniyorum. Ne olup bittiyse cesaretle üstüne gidilmeli ve kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.
Türkiye'de bir değişikliğin işareti şart oldu. Önümüzdeki dönemde siyaset de, ticaret de değişmeli. Bu ülke kurallarla çalışan ülke konumuna gelmek zorunda. Biz o zaman "bu adamlar yargılansın" dedik, "bunlar suçsuz" dediler. Mahkemeye gidildi, Cumhuriyet savcılığı yetkisizlik kararı verdi. Şimdi sizin yetkisizlik kararı verdiğiniz şey, uluslararası kamuoyunda Türkiye'yi bu içler acısı duruma düşürüyor. Bir de, bu ülkede kısa adı MASAK olan Mali Suçları Araştırma Kurulu var... Sahi!.. Bu kurul ne iş yapar, ne işe yarar?..
İttifak formülleri... İttifak toplantıları... Anketlerde AKP'nin oyu yüzde 38'in üstüne çıkmıyor. Aşağıya doğru gidiş var. Bu iniş devam edecek, 2019 yılında daha aşağılara inecek. Tabela partisi MHP'yi yüzde 38'in üzerine koyduğunuz zaman bir şey değişmeyecek. Türkiye'de tek anket yapan, yaptıran siyasi partiler mi?. Hayır!.. Uluslararası şirketler, istihbarat örgütleri, büyük bankalar da anketler yapıyor. Ellerindeki veriler, iktidar borazanlarının üfledikleri ile hiç örtüşmüyor. Bir sürü yanlışı topladığınızda önümüze acı bir fatura çıkıyor. 2019, kimse için rahat değil. Baskın seçimin hileli bir seçime gebe olmadığını bilmemek için zil zurna sarhoş olmak gerek.
Bizden geçtik, torunlarımızın yarını için aklımızı başımıza toplamanın zamanı geçmek üzere. Ruh hastalığının gelecek kuşaklara sirayet etmemesi, daha ağır bedeller ödememek için son kavşaktayız!.