Başbuğ
Halim Kaya 14 Nisan 2008
BAŞBUĞ
Bu gün (11.04.2008 Cuma Saat 11.00) Ülkücü Dünya Görüşü internet sitesinden Arkadaşım İbrahim Dilmaç’ın “ONU ÖZLEDİK” başlıklı yazısını okurken benimde onu özlediğimi fark ettim.
1984 yılında Bursa Uludağ Üniversitesini kazandığımı öğrendiğim zaman Bursa’da bana yardımcı olabilecek bir kişi, bir adres araştırmaya başladım. Nede olsa daha önce gurbete hiç çıkmamıştım. Bursa’da okumuş olan Bafra’lı ülkücü abilerim,liseden ülkücü hocalarım bana 12 eylül ihtilalinden sonra teşkilat ne oldu bilmiyoruz. Bunun için sana gideceğin bir adres veremiyoruz, dediler. Ben de kendi imkanlarımla kalacak yer aradım.Biraz da tesadüfen bulduğum yurda mecburiyetten kayıt yaptırmıştım.Orada Merhum Seyit Ahmet ARVASİ hocanın TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ adlı 3 ciltlik kitabını dolabıma koymuş ve etüt odasında boş zamanlarımızda arkadaşlara da okuyordum.Benim bu durumumu takip eden yurt yöneticileri bir gün benim hakkımda “TÜRKÇÜ” olduğum yönünde konuşurken aynı yurtta 2 yıldır kalan Ömer Faruk Harazan duymuş. Daha sonra beni kantinde konuşmak için çağırdı ve sana “TÜRKÇÜ” diyorlar, ben seninle ilgileneceğimi söyledim, dedi. O gece Ömer Faruk Harazan kantinde ülkücülük ve Türkçülük üzerine sohbet ettik. Ömer, seni ülkücülerin teşkilatıyla tanıştıracağım, dedi. Ve bir gece kaldığımız yurttan izin alarak Altıparmaktaki Arapşükrü sokağında Havra’nın bitişiğindeki Yurtoğlu Apartmanına sohbete gittik. Daha sonra birkaç kere daha Ömer ile birlikte sohbete gittiğimiz Yurtoğlu apartmanı 1975 yılında ülkücü öğrenciler tarafından kiralanmış ve o güne kadar ülkücü öğrencilerin kaldığı, o günden sonra ben de birkaç yıl daha ülkücülerin kalmaya devam ettiği bir ev’di. 12 Eylül ihtilalinden sonra Ülkü Ocakları vazifesi görüyordu. Ta ki 1987 yılına kadar.
1987 yılında Altıparmak Otel 2 sokaktaki emekli bir albayın evi olan ahşap iki katlı binanın 2 katı benimde aralarında bulunduğum Yusuf Yılmaz Araç, Rüstem Boztunç, Gündoğar Manga, İbrahim Balaban, M.Kemal Günay gibi arkadaşlar tarafından “Bizim Ocak” olarak kiralandı. 5-10 gün önce kiraladığımız binanın içini henüz tefriş edememiştik.Gerekli temizliği yapmış yavaş yavaş imkanlar tefri Başbuğ Alparslan Türkeş Bursa2ya gelmiş ve akşam Haşim İşcan caddesindeki MÇP il binasında sohbet yapacaktı. Yurtoğlu’undaki evden arkadaşlarla MÇP il teşkilatına geçtik.Bizden önce Rüstem Boztunç, Yusuf Y.Araç ve M.Kemal Günay gelmişlerdi. Ben henüz içeriye girmiştim ki Rüstem Boztunç, git ocağı tefriş et, dedi. Tekrar geri geldim ve bazı arkadaşlarla gittik, daha önceden emlakçilik yapan emekli bir polis memuru bürosunu kapatmış ve büro malzemelerini bir depoda bekletiyordu. Gece saat 20.00-21.00 sıralarında bu büro malzemelerini aldık ve Ocağa getirdik, yerleştirdik. Ocak Başkanının odasını ayarladık. Gece MÇP deki sohbet bitince Haşimişcan Caddesindeki MÇP den Altıparmaktaki Bizim Ocağa 20-30 sandalye v.s.diğer malzemeyi de ellerimizde taşıdık ve sabaha kadar Ocağı düzenledik. Sabah duvarların boş olduğunu ülkücü sembol ve Türk kültürü ile ilgili bazı aksesuarların olmasının da iyi olacağını düşünerek Diş Doktoru Tanju Pala’nın muayenehanesine gittim ve muayenehanedeki bazı aksesuarları alarak Ocağın muhtelif duvarlarına astım.
Sabah saat 09.00 sıralarında Rüstem Boztunç, “Biz Başbuğu almaya gidiyoruz, otelden çıkışta seni ararız, sen herkesi dışarıya çıkarır, kapıya kurdeleyi bağlarsın, bizde Başbuğla gelir açılışı yaparız.” dedi. Yusuf Yılmaz Araç, Rüstem Boztunç, Gündoğar Manga, M.Kemal Günay Başbuğ Alparslan Türkeş’i kaldığı Çelik Palas otelinden almaya gittiler. Biz açılış sırasında ikram edeceğimiz ayran ve tatlılarla uğraşırken bir arkadaş abi Ocağın önüne mobilya kamyonu çektiler, karşıya mobilya indiriyorlar,dedi. Hemen aşağıya indim ve ilgililere burada saat 10.00 da açılış yapacağız, kalabalık olacak bu kamyonu Ocağın önünden hemen alın, dedim. Beş dakikaya kadar kamyonu alacağız diye cevap vermeleri üzerine, ikinci kattaki Ocağa çıkmak üzere geri döndüm.Bu arada Çelik Palas Oteline Başbuğ’u almaya giden arkadaşlardan “Biz otelden çıkıyoruz, hazır olun” telefonu bekliyoruz.
Ben, olduğum yerde geriye döner dönmez sokağın yukarısında Başbuğu getiren aracın durduğunu gördüm. Henüz Başbuğ araçtan inmemişti. Koşar adım yukarıya çıktım. Ocağın içerisinde bulunanlara, hemen dışarı çıkın Başbuğu geliyor dedim ve geri Ocağın kapısına aşağı inmek için çıktığım da Başbuğun ilerlemiş yaşına rağmen bu çok kısa an zarfında merdivenlerin yarısını çıkmış olduğunu gördüm. Şaşkınlıkla hemen geri döndüm ve içerdekilerin çıkmalarına engel olarak, kapının dışından görünmeyecek şekilde, iki öğrenci arkadaşa içerden açılış kurdelesini tutmalarını söyledim. Kendim de bir tepsi içine konulmuş olan makası aldım. Bu ani geliş dolayısıyla kravatımı takmadığım için Başbuğun göremeyeceği şekilde biraz çapraz durarak makası tuttum. Daha önceden açılış sırasında aşır okuması ve dua etmesi için ayarladığımız emekli din görevlisine duaya başlaması için işaret ettik. Ama ne mümkün sanki din görevlisinin dili tutul, ses çıkmıyor. Biraz din görevlisinin gerekeni yapmasını bekleyen Başbuğ, hemen kendisi dua ederek, kurdeleyi kesti ve içeri geçip MÇP İl Başkanı ile Ocak Başkanının odasına oturdu. Yerine oturur oturmaz bu rezaletin sorumluları gelsin bakalım, diyerek Ocak Başkanı Hüseyin Arabacıyı çağırdı. Ocak Başkanı Hüseyin Arabacı açılışa gelmediği için Rüstem Boztunç ile Yusuf Yılmaz Araç hemen Başbuğun huzuruna biraz mahcup, biraz korkar bir vaziyette ama saygıda kusur etmeden çıkıp oturduğu masanın önünde durdular. Başbuğ bu iki ağabeyimizin şahsında hepimize “Siz nasıl Müslümansınız, sabah namazında kalksanız, namazdan sonra bu vakte kadar bütün organizasyonu eksiksiz bitirirdiniz.Bu aksaklığı yaşamazdınız. İslam temizlik, düzen intizam demektir.” diyerek tatlı bir fırça attı. MÇP il Başkanı araya girerek “Başbuğum, öğrenci arkadaşlar Ocağın açılışını daha sonra yapacaklardı.Fakat sizin Bursa’ya gelmeniz dolayısıyla öne alarak geceleyin burayı tefriş ettiler. Sizin açmanız için sabaha kadar hazırladılar” açıklama yapınca Başbuğ biraz yumuşadı ve 15-20 dakika süren tarihi bir konuşma yaptı.
Aradan geçen bu yarım saat esnasında emekli din görevlisi şaşkınlığını atlatmıştı. Başbuğun kendisine söz vermesi üzerine Kur’an-ı Kerim’den bir aşır okuyarak dua yaptı. Misafirlerimize ikramlarımızı yaptık ve bir müddet sonra Başbuğ ÇMP il başkanı ile ayrıldı.
Daha sonra aramızda bu aksaklığın sebeplerini konuşurken Başbuğu almaya giden Yusuf Yılmaz Araç, Rüstem Boztunç, Gündoğar Manga, M.Kemal Günay’dan öğrendik ki: Çelik Palas Oteline arkadaşlar varınca Başbuğ alel acele odasından çıkmış ve aracına binmiş.Haydi gidelim, demiş. Arkadaşlar, otelden ayrılırken telefon etme fırsatı bulamamışlar. O zaman cep telefonu da yok tabi. Kendilerince bana zaman kazandırmak için Başbuğun aracına önden eskortluk yapan arkadaşlar yavaş yavaş geliyorlarmış, Başbuğ’un bindiği araç da onları takip ediyor. Fakat Başbuğ bu duruma kızmış aracı durdurmuş ve arkadaşları yanına çağırarak “Oğlum beni oyalamayın, benim saat 10.00 da açılışım var,çabuk beni oraya ulaştırın diye azarlamış” bu azardan sonra mecburen hızlı bir şekilde açılışı yapılacak olan Ülkü Ocakları binasına gelmişler.
Bir keresinde de Emirsultan Camiinden çıktıktan sonra Cami bahçesinde yaşlı, saçı sakalı ağarmış bir dayı geldi, Başbuğun elini öptü ve ben senin falan yerde askerindim deyince Başbuğ o yaşlı dayının ismi ile hitap ederek kucakladı.Bunun üzerine yaşlı dayı çocuk gibi ağlamıştı.
Cezaevinden çıktıktan sonra o hercümerç içersinde yanında gösterişli kalabalıkların olmadığı zamanlardı.1987 den sonraki 3 yıl içinde Bursa’ya gelişlerinde çok az sayıda kişilerle (8-10 kişilik gruplar) birlikte yaptığımız 4-5 görüşmede tanıdığım kadarıyla Rahmetli Başbuğum o yaşına rağmen dinçti, hafızası keskin ve kuvvetli idi, işlerinde dakikti, randevularına zamanında giderdi, İslam ahlakına ve İslamın yaşanmasına önem veriyordu. Bizlere telkinleri hep Türk Töresi ve İslam Ahlakı doğrultusunda olmuştu. Mekanı Cennet olsun.
Halim Kaya