Bu panik korkutucu
Ergin Yıldızoğlu 01 Ocak 1970
Zarrab’ın itirafları, CHP’nin açıkladığı belgeleri karşısında siyasal İslamın seçkinleri gündemi belirleme gücünü kaybedince paniğe kapıldılar.
Şizofreni ve şiddet
Biri “ABD ile savaşırız. Yokum diyen şimdiden gitsin” diyor, bir başkası “acımasız direniş hattı” kurmaktan söz ediyor; “Türkiye’ye yönelik yeni operasyon dışarda ABD, içerde CHP üzerinden yürüyor” suçlamasıyla CHP’yi, vatan haini ilan etmeye çalışıyor. Akıl gittikçe istikrarını kaybediyor: Yüzlerce kez “yanıldım”... sonra kalk “önemli mevkidekiler yanıldım diyemez”, ya da, Zarrab... Önce vatansever, sonra iftira yalan komplo... Şimdi devlet sırrını açıkladı, hain...
Realiteyle bağları çoktan kopmuş bir yazara göre, “Türkiye’nin varlık nedeniİslami yörüngenin öncü gücü olmasıdır”. Bu sırada, Suudiler, Körfez ülkeleri, Ürdün, İsrail ile yakınlaşıyor. Mısır yönetimi AKP yönetimini, darbe komplosuyla suçluyor. İran ise kendi planlarıyla meşgul. “İslami yörünge” filan yok, kimsenin de bu öncü güçten haberi yok. Yazarsa, sayıklamaya devam ediyor: “İslamın önünü açmaya odaklanırsak kimse diz çöktüremez bize”.
Bu ruhsal durum, şizofreniye çok benziyor. Şizofreni realiteyle bağların kopmasına, anormal davranışlara yol açan bir akıl hastalığıdır; yanlış inançlar,kafa karışıklığı, başkalarının duymadığı sesler duymak, başkalarının görmediğişeyler görmek, paranoya gibi belirtileri vardır. Kimi zaman da realite ile hastanın kafasındaki düşünceler arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanan, intihara, öldürmeye kadar varabilen bir şiddet eğilimi ortaya çıkabilir. Tamamen içine kapanmadıysa, şizofren hasta, arada sırada, geçici bir süre için realiteye dönebilir.
Bugün ülkeyi yöneten İslamcı seçkinler (entelijansiya) hem, realiteye dönemiyorlar, kendi kafalarındaki kurguların (fantezilerin) içinde yaşıyorlar, hem de bir şiddet dili gittikçe güçleniyor.
Bu sırada realite
Zarrab’ın ifadelerine, ifadelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adının de geçmeye başlamasına bakan yorumcuların kullandıkları ifadeler utanç, kaygı verici boyutlara ulaştı. ABD’de, iki partiden uzmanlardan oluşan Bipartisan Policy Centre, “Erdoğan Türkiye’sinde İktidar ve Yolsuzluklar” başlıklı bir rapor yayımladı. The Atlantic’de, “Recep Tayyip Erdoğan’ın inatçı paranoyası” başlıklı kapsamlı bir araştırma yazısı var.
ABD’nin, dış politikada en etkili düşünce kuruluşu, Council on ForeignRelations’ın dergisi Foregn Affaires’de, Deniz Harp Okulu lisans üstü bölümünden Prof. Gingeras’ın yazısı, “Türkiye bir MAFİA devletine mi dönüşüyor” diye soruyor. Yazıda, son 10 yılda, Türkiye’de örgütlü suçlardaki artışa, para aklamaya, IŞİD topraklarıyla Türkiye arasında petrol kaçakçılığı ve diğer yasadışı işlere, Türkiye sınırını kullanan “yabancı savaşçılara”, Türkiye yönetiminin bu alanlardaki tutumuna değiniliyor. Hükümetin, güvenlik kurumlarına kendi taraftarlarını doldurabilmek için ülkenin eğitim standartlarını düşürdüğü ileri sürülüyor...
Washingon Post ve New York Times, Zarrab davasına Erdoğan’ın da ismi karıştı derken, NewsWeek, kapsamlı bir araştırma yazısında, Flynn’in itiraflarıyla Erdoğan yönetimini birbirine bağlamaya başlıyor. AKP liderliği realiteden kopmuş, “ABD bizi yargılayamaz” diyor... “Atı alan Üsküdar’ı geçti” bile...
Yaklaşık 10 yıldır hep birlikte gözlemlediğimiz gibi, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın devlet, toplum yönetme anlayışı ile kapitalist ekonominin uzun dönemli gereksinimleri ve kapitalist devletin parlamenter biçiminin özellikleri arasındaki uçurum gittikçe derinleşiyor. Seçimleri ilahi irade ile karıştırıyorlar: Kazanan her şeyi yapar anlayışıyla seçim kazanmak için, en temel seçim kurallarını yok sayıyorlar. Hükümeti eleştiren, hele düşürmek isteyen, akçeli işlere karışan yöneticileri ifşa eden herkesi, darbeci, terörist, ya da ajan/hain ilan ediyorlar. İktidarda kalmak için her türlü şiddete başvurmaya kararlı bir anlayış bu!
Bu YSK ile, OHAL altında seçimlere “Hayır” demek, caydırıcı olabilmek için de solda geniş bir direniş cephesi yaratmak gerekiyor!