Kim daha adil?
Servet Avcı 01 Ocak 1970
Günümüzde 'İslâm dünyası' kavramı yeryüzünde dile getirilen en kısa fıkra olma yolunda ilerliyor... Ne dünyası? Hangi İslâm dünyası?
Trump, Kudüs kararı aldı ya... İslâm İşbirliği Teşkilatı toplanacakmış... Örgütün isminde bir tek 'iş birliği' doğru ama "kiminle iş birliği?" sorusu geldiğinde orası da karışıyor!..
Bugün Cuma'dan sonra cami avlularında ümmetçe bağırıp İsrail'i bir kere daha kahredeceğiz!.. Araya tekbirleri katacağımız üfürüklerimizle İsrail'i lânetlerken pek bir rahatlayacağız!.. Sonra ajanslara haber düşecek: "Biraz önce İsrail kahroldu, önce deprem, sonra tsunami ABD'yi yıktı, Avrupa çarpıldı, korkusundan dili tutuldu..."
***
Jose de la Mata, İspanya'da Ulusal Mahkeme Hâkimi... Mavi Marmara baskınında mağdur olan İspanyol vatandaşlarının dâvâsına bakıyordu... Kapatılmaya çalışılan dâvâyla ilgili direnmiş ve sanık durumundaki İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile eski bakanlardan Ehud Barak (Savunma Bakanı), Avigdor Lieberman (Dışişleri Bakanı), Moshe Yaalon (Stratejik İşler Bakanı), Eli Yishai (İçişleri Bakanı), Benny Begin (Devlet Bakanı) ve Mavi Marmara saldırısında görevli Yardımcı Amiral Eliezer Maron'ın, İspanyol topraklarına ayak basmaları halinde hemen kendisine haber verilmesi yönünde İspanyol jandarma ve polisine talimat göndermişti... Çünkü sanıkları gözaltına aldırıp ifade için mahkemeye çıkaracaktı...
İspanyol hükûmeti, yasada değişikliğe gitmiş ve uluslararası olaylarla ilgili soruşturma açma yetkisini Ulusal Mahkeme'nin elinden almıştı... Bu durumda mahkeme heyeti, hükûmete "Dâvâyı Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıyın" tavsiyesinde bulunabilmişti ancak...
Yine de Hâkim Jose de la Mata, zulmün peşini bırakmadı... İspanya yasalarında reformlar yapılınca tekrar düğmeye bastı ve geçen Ağustos ayında yine kararını verdi: "İsrail Başbakanı Netanyahu ve diğer sanıklar İspanya topraklarına ayak basar basmaz gözaltına alınsın!.."
Hükûmetleri dize getiren ama vicdanlı bir hâkimle baş etmekte zorlanan İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcülüğünden "Bunu bir provokasyon olarak görüyoruz. Kararın iptali için İspanyol yetkililerle birlikte çalışıyoruz" açıklaması geldi...
***
İspanya vatandaşları yaralanmış, bizim on vatandaşımız ise can vermişti... Bizde de dâvâ açıldı... Mahkeme heyeti işini yaptı ve İsrailli dört komutanla ilgili tutuklama kararı verdi... Ne hikmetse, İnterpol'e gönderilmesi gereken kırmızı bülten bürokrasiye takıldı... Özellikle bekletildi... Sarayburnu'nda Mavi Marmara'yı karşılamak için on binler toplanırken, Mavi Marmara mağdurlarının adliyedeki yalnızlığına pek eşlik eden çıkmadı!..
Kırmızı bülten bekletildi bekletildi, sonra İsrail'le el sıkışılınca anlamsız hâle geldi, dâvâ düştü... Zaten anlaşma da Türkiye Cumhuriyeti olarak 'anlamlı şehir'de, Kudüs'te akdedilmişti!..
***
"Şimdi kim daha Müslüman?" sorusunu soramıyoruz tabii!.. O hâlde başka sorular soralım: Şimdi kim daha adil? Kim daha vicdanlı? Kim daha cesur? Kim daha mazlumdan yana? Kim daha mağdurdan yana? Zulme karşı kim daha dik?
İspanyol Hâkim Jose de la Mata mı? Yoksa İnterpol'e gönderilmesi gereken kırmızı bülteni yıllarca bekletenler mi?
Kırmızı bülteni bekletenler bugün cami avlularında olacaklar mı bilmiyoruz? Ama bunun gerekçesini sormayanlar, sormayı akıl bile etmeyenler, sorulduğunda tevilin en güzelini yapacak olanlar, bol bol tekbir getirecekler Kudüs için!..
***
Kudüs, Müslümanların ortak yarası... Sahip çıkılamayan emanet... Acımız, derdimiz, mağlubiyetimiz... Çifte standardımızın yüzümüze vurulduğu kutsal şehir...
Kendi ahvalimize ve dünya Müslümanlarının ahvaline bakınca insanın şükredesi geliyor, "İsrail, iyi ki Mekke'yi başkent ilân etmiyor" diye!.