Kudüs Zirvesi başarılı oldu mu?
Aram Ekin Duran 01 Ocak 1970
İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde Doğu Kudüs Filistin'in başkenti olarak tanındı. Uzmanlar, zirve ile Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu artırma arayışına girdiği kanısında.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla İstanbul’da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı, zirveye katılan Müslüman ülkelerin Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti'nin başkenti olarak tanıması ile sonuçlandı. Zirveye İİT üyesi 57 ülkeden yalnızca 16’sının lider düzeyinde katılması dikkat çekti. Zirvenin sonucunu DW Türkçe'ye değerlendiren uzmanlara göre, toplantıya ev sahipliği yapan Türkiye Ortadoğu siyasetinde eski popülaritesini kazanma arayışında. Uzmanlar, Kudüs’ün statüsüne ilişkin Birleşmiş Milletler’in göreve çağrılmasının ise arzu edilen etkiyi yaratmayacağı görüşünde.
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi, İstanbul’da düzenlendi. Zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın da aralarında bulunduğu 16'sı lider düzeyinde 48 ülkeden temsilci katıldı. Geçen yılki İİT Konferansı’nda hakkında ‘teröre destek’ suçlaması ile kınama kararı çıkarılan İran’ın Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de zirveye katılması büyük ilgi çekerken, son dönemde ABD’nin Ortadoğu siyasetine destek veren Suudi Arabistan ve Mısır liderleri ise zirveye katılmama kararı aldı. Bu ülkeler dışişleri bakanları tarafından temsil edildi. ABD ve İsrail politikalarına yönelik sert açıklamalara sahne olan zirvede, Kudüs’ün statüsü konusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) göreve çağrıldı. ABD'nin BMGK'de veto yetkisini kullanması halinde ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bir oturum düzenlenmesi için girişimde bulunulacak.
Peki İstanbul’daki Kudüs zirvesi, uluslararası siyasette ve Ortadoğu’da nasıl bir etki yaratacak?
“Müslümanların tarihi manifestosu”
Zirveye Türkiye adına katılan delegelerden biri olan İstinye Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın’a göre, zirve Müslümanlar açısından “tarihi bir manifesto” niteliğinde. DW Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Caşın, açıklanan sonuç bildirgesinin beklenenden daha sert olduğunu ve ABD-İsrail’in Kudüs konusundaki tek taraflı kararına karşı ortak bir ses yarattığını ifade ediyor. İİT ülkelerinin Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanımasının kentin 1947’den bu yana süregelen uluslararası statüsünde yeni bir nokta olduğuna vurgu yapan Caşın, “Böylelikle Filistin halkına yüksek sesle yalnız olmadığı mesajı da verilmiş oldu. Ancak bundan sonraki süreçte pek çok zorluk da var” diyor.
İİT içinde şu anda başını İran ve Türkiye’nin çektiği bir grup ile Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın yer aldığı başka bir grup olduğuna işaret eden Prof. Caşın, “İstanbul’daki zirvede alınan kararların etkisi önümüzdeki yıllar içinde daha da belirginleşecek. Korkarım bölgede intihar saldırıları ve terör olayları için yeni bir zemin oluşuyor. Bu da İsrail’in askeri harekatlarını yoğunlaştıracağı anlamına geliyor. Mısır ve Suudi Arabistan’da da sokaklar karışabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Türkiye ile batı arasındaki makas açılıyor”
Bir yandan ABD’nin Ortadoğu’da gerilimi kışkırtan siyaseti diğer yandan Rusya’nın bölgede kalıcı olma çabaları içinde bölge ülkelerinin ortak hareket etme kararı almalarının önemine işaret eden Caşın’a göre, ABD Filistin sorunu konusunda Camp David sürecinden bugüne kadar koruduğu ‘hakemlik’ vasfını yitirmiş görünüyor. Bu noktada Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’ni olağanüstü toplantıya çağırarak ve ilk günden beri ABD’nin tek taraflı kararlarına karşı çıkarak bölgede önemli puan topladığını dile getiren Mesut Caşın, şu görüşleri dile getiriyor:
“Türkiye’nin Arap sokağında eski prestijine ulaşması hemen olmaz. Ama önemli bir adım attı. Tabii Türkiye, ABD ve İsrail’e karşı tek başına mücadele etme gücüne sahip değil. Öte yandan yalnızca Kudüs konusunda değil, YPG’ye destek konusunda da ABD ile Türkiye arasında giderek köprüler atılıyor. YPG’nin sürekli silahlandırılıyor olması, güvenlik tehdidini giderek daha yoğun hisseden Türkiye’yi hırçınlaştırıyor. Açıkçası Türkiye ile Batı dünyası arasındaki makas açılıyor.”
"Zirvede yeni birşey söylenmedi”
Öte yandan İİT Zirvesi’ne ilişkin ‘dağ fare doğurdu’ diyenler de var. Zira zirveden ABD ve İsrail’e yönelik herhangi bir yaptırım kararı çıkmaması ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınacak bir kararın bağlayıcılığının olmaması tartışma konusu. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Dr. Eyüp Ersoy, zirvede Doğu Kudüs’ün başkent olarak tanınmasına ilişkin olarak, “Açıklanan sonuç bildirisinde fiili bir adım atılmasına yönelik bir ifade bulunmuyor. Yani alınan sadece ilkesel bir karar” diyor. Sonuç bildirisine imza atan ülkelerin Filistin’deki büyükelçiliklerini Ramallah’tan Doğu Kudüs’e taşımaları halinde ise bu kez Batı dünyasının büyükelçiliklerini Tel Aviv’den Batı Kudüs’e taşımalarının meşru hale geleceğine işaret eden Ersoy, “Dolayısıyla bu deklarasyonun mantıklı bir sonucu yok. Aslında üye ülkeler yeni bir şey de söylemiyor. Filistin devletini tanıyan ülkeler, zaten Doğu Kudüs’ü zımnen başkent olarak kabul etmiş oluyordu. Yani bu zirvenin sonucu malumun ilamı oldu sadece” diye konuşuyor.
Kudüs sorunu ve ABD’nin tek taraflı kararının BMGK gündemine alınması konusunda ise ABD vetosunun kesin olduğunu kaydeden Dr. Ersoy, şöyle konuşuyor:
"Güvenlik Konseyi'nde ABD tarafından veto görmesi halinde Genel Kurul’a getirilecek bir Kudüs konusu nasıl bir içeriğe bürünecek? Yani burada doğrudan ABD’yi itham edecek bir dilden ziyade, Kudüs’ün özel şartlarına vurgu yapılması gerekecek. Şu bir gerçek ki, mevcut durumda ABD BM’ye rağmen karar alabiliyor. Ama BM, ABD’ye rağmen bir karar alamaz.”
© Deutsche Welle Türkçe