ABD’nin parçalayıcı 4 hedefi, kasap-koyun ilişkisi
Orhan Bursalı 01 Ocak 1970
Bu kez “Yüzyılın Projesi” konusuna “saha”dan gireceğim. Belki minikçıkarlar peşinde koşanlar meseleyi hâlâ görmemiş olabilir.
Suriye, ülkesinin büyük bölümünü kurtardı. Ama ülkesi henüz parçalanmış duruyor. Çünkü Türkiye sınırı boyunca Kürt bölgesi Amerikalıların ve bir araç olarak kullandıkları PYD / YPG’nin işgali altında. İdlib de El Kaideci - Nusracı örgütlerin... Ve Ankara da dirsek temasında.
Esad, Amerikalılarla işbirliği yapan PKK uzantılı PYD’yi vatan hainliği ile suçladı. En önemli gelişme buydu geçen hafta. Haksız değil, emperyalist yabancı ülke, durmadan silah yığıyor oraya.
ABD iki gün önce 393.3 milyon dolarlık daha ağır silahları PKK ve uzantılarına gönderme kararı aldı. Trump baştan sona yalancı. Türkiye’ye YPG’ye dahasilah vermeyeceğiz diyeli iki hafta oldu! Belki de ABD’yi o değil Pentagon yönetiyor.
ABD’nin planı gayet açık. Suriye’yi parçalanmış tutmak. PKK bölgesini Suriye topraklarında bütünsel bir “devlet” yapısı olarak kökleştirmek. Böylece Şam’ın ülke birliğini kurma olanağını ortadan kaldırmak...
ABD’nin bu politikasının ayrıca 4 yönü var:
ABD ve dört hedef
İlki, Rusya ile rekabet, zaten son “güvenlik strateji belgesi”nde, Rusya’yı, mücadele edilmesi gereken ve ABD’ye zararlı ülke olarak görüyor. Esad ile Rusya müttefikse, Suriye’nin bir parçası da bizim denetimimizde olacak, anlayışı. PKK’ye yeni ağır silah sevkıyatı da bu anlayışla uyumlu.
Bu “PKK - ülkesi” yapılanmasını, aynı zamanda, Türkiye’deki Kürt bölgesi için de ileri zamanlara yönelik bir tehdit unsuru olarak tutmak.
İkincisi, Ortadoğu’nun tam göbeğinde, arkasında tam bir Batı dünyasının olduğu, İsrail ile dost ilişkisi içinde yeni bir kale - üs elde etmek. Buradan, Ortadoğu bölgesini sürekli karışıklık içinde tutma fırsatını elde etmek.
Üçüncüsü, PKK / Suriye bölgesini silahlı bir üs haline getirerek, tamamen Amerikan hegemonyası altına almak. Şöyle: “Biz olmadan siz hiçbir şey değilsiniz, hem Türkiye hem Şam - Esad sizi yer bitirir, artık ebedi olarak bize bağlı yaşayacaksınız, sizin varlık ihtiyaçlarınız artık benden sorulur..”
Dördüncüsü, böyle bağladığı PKKSuriye bölgesini yani PKK / YPG silahlı güçlerini, Ortadoğu’da baş düşman ilan ettiği İran’a karşı da gerektiğinde bir tehdit - baskı unsuru olarak kullanmak.
Esad’ın tam da bu dönemde PKK - PYD güçlerine “vatan hainliği” suçlaması yapması rastlantı değil. Bu durumu görüyor ve Amerikan kontrolü altındaki bu PKK - PYD bölgesini yeniden Suriye’ye entegre etmenin de artık çok zor olacağının farkında.
Durum budur.. Her şey adım adım, yavaş yavaş gelişir. Eğer Amerikan politikası bu şekilde ilerlerse, bölge ateşin içinden kurtulamayacağı gibi, tüm bölge ülkeleri, Türkiye dahil tehdit ve tehlike altındadır. Bunu sahada olanlardan okumamak mümkün mü?
Yeniden, Yüzyılın Projesi
Tüm bunları boşa çıkarmak için Ortadoğu’yu uzun vadeli bir barış ve kardeşlik bölgesine dönüştürmeyenler, başlarını kasabın bıçağı altına uzatmış koyunlara dönüşürler.
Yanı başımızdaki bölgenin barış ve işbirliğine dönüşmesi için elini taşın altına koyan kimse var mı? Bunu Türkiye yapabilir. İran yapabilir. Suriye yapabilir ve Irak yapabilir. Hepsi birden yapmalıdır, çünkü çıkarları ortaktır.
Bu dört ülke de tehdit altında. Öncelikle, ABD’nin parçala - devletler yarat - kontrol et ve kullan politikasına karşılık, bu ülkelerin üniter birliklerini birbiriyle dayanışarak ciddi işbirlikleriyle korumaları gerekir. Öyle böyle değil, tam bir “Avrupa Birliği”nden daha nitelikli bir dayanışma, proje, bilim, iyi ekonomi temelinde... Bu ülkeler nitelikli bir ekonomiye dönüşmedikleri sürece, Batılıların pazarı olmaktan kurtulamayacaklar ve kargaşalıkları bitmeyecek.
Ankara’ya bakıyorum, küçük hesaplar ve çıkarlar peşinde. Ankara’da Ortadoğu’ya yönelik bir büyük barış projesi kuracak bir anlayış ne yazık ki sıfır. Gelinen nokta ortadayken, Suriye ile birebir ilişkiye bile giremeyecek ve “intikam” mı desem yoksa izledikleri politikanın iflasının ezikliği içinde mi desem..
Bir durum. Türkiye’nin akıllı dinamizmi tam sıfır...