Sultan Vahdettin Hain mi?
Halil ZEYBEKOĞLU 01 Ocak 1970
Sultan VI.Mehmed Vahdettin Han, Şubat 1861 yılında Dolmabahçe Sarayı'nda dünyaya geldi.İttihatçıların asıl veliaht olan Sultan Aziz'in oğlu Yusuf İzzedin'i intihar süsü vererek katletmeleri üzerine Osmanlı veliahdı oldu ve 4 Temmuz 1918'de Osmanlı tahtına oturdu.
Sultan Vahdettin 600 yıllık bir imparatorluğun yükü omuzlarına binmiş bir halde tahta çıkmıştı. Saltanatından 4 ay geçmeden,30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı. Ardından İtilaf Devletleri Anadolu topraklarını işgale başladılar.16 Mart 1920'de ise İstanbul resmen işgal edildi. Bundan sonra Sultan Vahdettin Osmanlı'nın yeniden hayat bulamayacağını fark etmiş,hem işgal kuvvetlerini oyalamaya ve elden geldiği kadar Kuvay-ı Milliye'yi destekleyerek yeni Türk Devletinin ortaya çıkmasını,şahsı aleyhine de olsa desteklemeye karar vermiştir. Sultan,yakın kumandanlarla Anadolu'da istiklal tohumlarının nasıl atılacağını müzakere etmiş, müzakereler sonucunda, Mustafa Kemal ile defalarca görüşmüş ve Yıldız Sarayındaki son ve gizli görüşmede,Anadolu'ya görevli olarak gitmesine ve milli bir irade kurulmasına karar verilmiştir. Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması için bir vapur hazırlatan Sultan bundan sonraki süreçte de onu desteklemeye devam etmiştir. Bütün bunlar Vahdettin'in emriyle olmuş,her türlü masraf,Padişah'ın özel imkanları ve gizli ödenekten karşılanmıştır. Artık Milli Mücadele başlamıştır. Sultan Vahdettin,”kurtuluş hareketi bilgimiz dışındadır”diyerek,İngilizlere karşı da bir diplomasi oyunu oynamıştır. Çünkü tek gayesi vatanın istiklalidir.
Milli Mücadele devam ederken 23 Nisan 1920'de TBMM Ankara'da toplanmıştır. Mustafa Kemal'in cumhuriyet istemesi,tek taraflı olarak Mustafa Kemal ile padişahın arasını açmıştır. Ancak padişah kuvay-ı milliye ve TBMM aleyhine bir davranışta bulunmamıştır. Prof . Dr . Ahmed AKGÜNDÜZ'ün ifadesiyle, “Sultan Vahidüddin vatan haini değil;vatanın istiklali için tacını ve tahtını terk eden bir vatanperverdir. Bütün gayretlerine rağmen İstanbul'u işgalden kurtaramayınca Kuvay-ı Milliye'ye de köstek olmamıştır.İstanbul'u terk ettikten sonra,İngilizler ve İtalyanlar,bütün gayretleriyle onun taşıdığı hilafet sıfatını Anadolu'daki Kuvay-ı Milliye aleyhine kullanmak istemişlerse de,Sultan Vahidüddin'in iman kuvveti ve vatan sevgisi buna mani olabilmiştir.”
1 Kasım 1922'de Saltanatın kaldırılmasından sonra Sultan Vahdettin yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştır. Yanında sadece 3000 altın ve 20000 İngiliz lirası vardır. Bu para bittikten sonra ne yapacağını soranlara da büyük bir teslimiyet ve sabırla “ne yapalım biz de soğan ekmek yeriz”diyerek cevap verir. Yurt dışında yokluk dolu günler içinde hayatını devam ettiren Sultan Vahdettin 16 Mayıs 1926'da vefat etmiştir. Vefatını duyan Mustafa Kemal “Çok namuslu bir adam öldü.İsteseydi Topkapı Sarayının bütün mücevherlerini götürür ve öyle bir ordu kurup dönerdi ki... “diyerek düşüncelerini dile getirir. Değil devlet hazinesini,şahsi hazinesini bile yanında götürmeyen Sultan'ın vefatı duyulunca alacaklıları kapıya dayanarak cenazeye haciz koymak isterler. Sultanın naaşı ancak arka kapıdan, gizlice kaçırılarak alacaklıların elinden kurtarılır. Cenaze Şam'a götürülerek, Sultan Selim Camii bahçesine defnedilir. 623 yıl tarih sahnesinde yer alan Osmanlı Devleti'nin son padişahını kaybetmesiyle de tarihteki rolü son bulur.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahı Vahdettin... Kimilerine göre, İngiliz gemisiyle ülkeyi terk eden bir hain, kimilerine göre ise Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışını onaylayan ve vatanın kaderini Mustafa Kemal'e teslim eden bir kahraman... Resmî tarih ile muhalif görüşü savununlar arasındaki tartışma seksen yıldır sürerken Türk siyasetinin sembol isimlerinden Bülent Ecevit, olaya yeni bir boyut kazandırdı. Osmanlı'nın son sultanı ile uzaktan akraba olduğunu söyleyen eski Başbakan, Vahdettin'e 'vatan haini' denilmesine karşı çıkarak, “Kurtuluş Savaşı'na açıktan olmasa bile belirgin şekilde destek oldu. İstanbul'dan ayrılacağı zaman devletin elinde külliyetli altın ve para vardı. O, çok az bir miktar aldı. İstese tümünü alabilirdi. Saygıdeğer bir davranışta bulundu.” Diyerek resmi tarihin aksine de olsa düşüncelerini dile getiriyor.
Osmanlı Hanedanının son temsilcilerinden olan ve Türk pasaportunu henüz alan ve Vahdettin'in Anadolu hareketine hep destek verdiğini ulusal bir gazetede ifade eden Ertuğrul Osman, "Eğer Sultan Vahdettin yurt dışına çıkmasaydı iç harp olurdu. Bu nedenle o, fedakarlık yaparak vatanından ayrılmayı tercih etti" demektedir.
Vahdettin'in Anadolu hareketine destek verdiğini ifade eden Ertuğrul Osman; "Sultan Vahdettin, eğer fedakarlık yaparak yurtdışına çıkmasa idi iç harp çıkardı. O, Anadolu hareketini başlangıcından itibaren destekledi. İleriki safhalarda birtakım gelişmelerden sonra, içeride kalması halinde iç savaş çıkabileceği düşüncesi ile fedakarlık yaparak vatanından ayrılmayı tercih etti. Vahdettin, başından beri Mustafa Kemal Paşa'ya destek veriyordu. Mustafa Kemal, Sultan'ın bilgisi ve emirleri ile hareket ediyordu. İstanbul'daki işgal kuvvetlerine karşı, 'Biz Anadolu'daki hareketi desteklemiyoruz' demesine rağmen, sürekli olarak Anadolu'daki gelişmelerden haberdar oluyor, maddi ve manevi destek veriyordu. Yani Anadolu'daki hareketin güçlenmesi ve tesirli hale gelmesi için zaman kazanmaya çalışıyordu. Hatta Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkabilmesi için, İngilizlerden ve Fransızlardan izin bile almıştı.”demektedir.
Vahdettin şahsi malını bile almadan ve istemeyerek yurt dışına giderken, bugün aramızda devletin,milletin ve tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını günümüz tabiriyle hortumlayan ve bunları alıp da yurt dışına kaçan sözde Türk vatandaşları var. Devletimizin asıl bunlarla uğraşması gerektiğini düşünüyor ve Sultan Vahdettin'in haketmediği yersiz itham ve eleştirilerin son bulmasını arzu ediyoruz.