‘Ordu Kerkük’e’ demeden önce...
HASAN ÜNAL 27 Şubat 2007
ORDU Kerkük’e sloganını sık sık duymaya başladık. Kerkük ve Türkmenler konusunda yüreği yanan insanlar bundan memnuniyet duyuyorlar. Eğer yapılacak bir şey kalmamışsa, Ordumuz Kerkük’e de gider, Irak’ın kuzeyinde başka bölgelere de... Kürdistan yapılanmasını akamete uğratır ve PKK yuvalarını dağıtır. Bundan tabii bir beklenti olamaz.
Ancak yapılacak bu işlerin hangi sıralamaya göre olacağı, işin bizatihi kendisinden daha önemlidir. Türkiye, ordusunu Kerkük’e göndermeden, ama caydırıcı gücünü kullanmak suretiyle sonuç alamaz mı? Pek tabii ki alır!!! O halde hemen ‘Ordu Kerkük’e diye slogan atmaya ne gerek var?
En güçlü ordu
Türkİye bölgedeki en güçlü konvansiyonel orduya sahiptir. TSK’nın imkân ve kabiliyetleri, eğitimi, kararlılığı bilinir. Ordu bunların hepsini defalarca ispatlamıştır. Bir kez daha ispatlayabileceğine kimsenin kuşkusu olamaz. Ancak, her zaman orduyu göndererek sonuç almaya çalışmak yanlış olur. Diplomasi ve siyaset ne güne duruyor? Ordunun ve milletin caydırıcı gücü sonuna kadar kullanılıp, sonuç alınmaya çalışıldı mı?
Türkiye’nin rahatsızlıkları sadece PKK ile sınırlı değildir. PKK, meselenin sadece bir yanıdır. Öte yanında Kürdistan projesi vardır. Zaten PKK’nın Kuzey Irak topraklarında rahatça at koşturabilmesinin sebebi bu Kürdistan projesidir. PKK, Kürdistan yapılanmasının bir unsuru olarak Türkiye’ye karşı hem Barzani-Talabani ikilisi, hem de Amerika tarafından yaygın bir biçimde kullanılıyor.
En acil tehdit
Türkİye, bu ikili tehdit algılaması üzerine kafa yormalıdır. Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulmasını engelleyecek politikalar oluşturmalı ve Kürdistan projesine karşı çıkmalıdır. Bu politikayı uygularken de, orduyu Kerkük’e göndermeden evvel yapabileceği pek çok iş vardır. Ordunun, Kuzey Irak’taki Kürdistan yapılanmasına karşı kullanılması en son yapılacak iş olmalıdır.
Türkiye hakları ve menfaatleri doğrultusunda kamuoyuna da açıklanmış bir Irak politikası belirlemelidir. Bu politika Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması esasına dayalı olmalıdır. Kürdistan devletinin kurulmasını Türkiye’nin milli güvenliği ve ulusal yapısına yönelik en acil tehdit olarak ilan etmelidir. Gerekirse, Kürdistan devletinin bir savaş sebebi dahi sayılabileceği ilanen bildirilmelidir.
Bu politika Amerika’ya izah edilmeli ve bir yandan Kürdistan kurdurup; öte yandan da Türkiye ile dost ve müttefik kalamayacakları kendilerine en sert biçimde ifade edilmelidir. Bu politika MGK ve Meclis toplantılarının ardından kamuoyuna açıklanmalı ve devletin bütün kurum ve kuruluşları tarafından aynı kararlılıkla sürdürülmelidir.
Neler yapılabilir?
Sİyasetİn ilk aşaması Habur Sınır Kapısı’nın kapatılmasıdır. Bu kapı hem Barzani-Talabani ikilisi, hem de Amerika açısından hayati önemdedir. Bir an evvel kapatılarak, Barzani-Talabani ikilisinin Amerika yoluyla Türkiye’nin hizaya getirilebileceği beklentileri kırılmalıdır. Barzani’nin Mersin ve İskenderun limanlarından yaptırdığı ithalat durdurulmalı ve Barzani’nin sahibi olduğu söylenen Türkiye’deki bütün şirketlere milli güvenlik gerekçesiyle el konulmalıdır.
Ardından Suriye ile yaptığımız serbest ticaret anlaşması derhal Meclis’te onaylanarak yürürlüğe sokulmalı ve Habur yerine Barzani bölgesinin güneyinden dolaşacak bir kapı Suriye üzerinden açılmalıdır. Barzani-Talabani ikilisine karşı bu yaptırımlar devreye girerken, Amerika’ya karşı da bazı müeyyidelere başvurulmalı ve ilk etapta Afganistan ve Lübnan’daki Türk askerleri geri çekilmelidir. Bizim ne Afganistan, ne de Lübnan’da asker bulundurmamızı gerekli kılan çıkarlar mevcuttur. Amerika’ya yardım etmek amacıyla oralardayız.
ABD’nin tutumu
Amerİka hâlâ fütursuzca Barzani-Talabani ikilisine destek veriyor ve onların Irak’ı bölmelerine çanak tutan politikalarda ısrar ediyorsa, bir sonraki aşamada İncirlik üssü Amerika’nın kullanımına kapatılır. Bu üssün kullanılamaması Amerika açısından ciddi sorunlar yaratacaktır. Kuveyt üzerinden Amerikan askerlerinin kullandığı bütün cephane ve mühimmatı taşıyan Türk kamyonları da faaliyetlerine son vermelidirler. Zaten böyle bir ortamda hiçbir Türk kamyoncusu fahiş fiyatlar verse bile Amerikan mühimmatını Irak’ın içlerine taşımayacaktır.
Bu uygulamalara rağmen Amerikalılar âdeta Türk düşmanlığı yaparcasına hâlâ Barzani-Talabani ikilisine destek vermeye devam ederlerse, İran, Suriye ve bölgedeki bütün Arap ülkeleriyle birlikte Amerika’ya siyaseten karşı bir cephe oluşturma işine girişebiliriz. Amerika’nın Türkiye ile ilişkileri bozulduğu zaman şu anda Ortadoğu’daki gidişattan rahatsızlık duyan Arap ülkelerinin sesleri daha gür çıkacaktır. Bölge ülkelerinin girişimlerine Rusya’nın da destek vereceği kesindir. Çünkü Rusya, Kürdistan kurulmasına şiddetle karşı çıkacağını defalarca ilan etmiştir.
Barzani-Talabani ikilisi
Bu tedbirler Amerika’nın aklını başına getirecek ve Barzani-Talabani ikilisini bir kez daha satmaktan başka çaresi olmadığı düşüncesine sevk edecektir. Eğer etmeze, o aşamadan sonra yapılacak iş Irak’taki direnişçilere destek vermektir. Türkiye’nin gizli-açık yollarla Irak’taki direnişçilere destek vermesiyle Amerika’nın Irak’taki günleri sayılı hale gelir. Amerika hırpalandıkça çekilmeye zorlanacak ve Amerika çekildiği zaman da Barzani-Talabani ikilisi ortada kalacaklardır. Bunlar yapıldıktan sonra ordunun Kerkük’e girmesine gerek bile kalmayacağından emin olmalıyız. Eğer gerekli olursa, ayrıca ordu, Kuzey Irak’ın her bölgesine gerek özel kuvvetlerle, gerekse düzenli birliklerle operasyon yapabilir.