« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Nis

2008

çık ey sultanım ....

muhammed emin 15 Nisan 2008

Mayıs Dergi...Dergi...Dergi...tevhid gemisi .com EY ÇARKIN SAHİBİ, MÜMİNLERİN SULTANI, GÖNÜLLER MÜRŞİDİ; MELİK ESMALI; SEN GÜZEL, SABRIN GÜZEL ‘’YERYÜZÜNÜN VE GÖKYÜZÜNÜN KARDEŞİ NE HALDESİN? DÖNEN DEVRAN SENİ İNCİTİYOR EVET. PEKİ VAKİT, SAAT; DEM BU DEM... DEĞİL Mİ? ------------------------Muhammed Emin/13.04.2008 ---------------------- Ey zamanın Meliki , ey Muhammed’i (S.A.V) yüzlüm .Kutlu huzurundayız işte. ’’ Efradını Cami ağyarını mani gören’’ bir ecdat’ın Gülnesliyiz. İniltilerimizi DİNLE NE OLUR.. İstersen Nur Dağı’na çıkarak Hira’da anlatayım serencamımı. Yeryüzünün bir türlü bitmez tükenmez kara bahtlı maderini anlatayım sana Ey Şahım. Türkiye’yi; son kale, şüheda yurdumuzu mu anlatayım. Müstekbirlere, oryantalistlere karşı 300 yıldır ‘zafer zafer’ diye inleyen çaresiz mazlum ve mustazafları mı anlatayım...Yoksa, Mescid i Aksam’ızın kan gölüne dönen sokaklarındaki Tevhid ehlinin gözyaşlarını mı sunayım sana...Yoksa, tıpkı; 1400 yıl öncesi olduğu gibi, kutsal Kabe’yi ‘Nemalanmak için kullanan aristokratların’ bugünkü Kabe’nin etrafına yine aynı herzeyi yiyerek metah haline getirmelerini mi anlatayım. Güzide efendimiz, iki cihan güneşi serverimiz, serdarımızın, ‘’Talikan’a (Afganistan’a) yazık olmuştur...zira, orada para olmayan madenler vardır. Küfrün salipleri tarafından işgal edilecektir’’ diye ifade ettiği Mehdi’nin (A.S) karametli askerlerinin çıkacağı bu vadiyimi anlatayım. Alican’ım, Şahbazım, Yüzyıllar var ki kanayan yara var bu yerkürenin topraklarında. Adalet, insicam, izzet yerini; bananeci diyenler tarafından zulmün kehkaşanlarının müsvedde yüreklerine terk edilmiş... Nizam bozulmuş, huzur ‘hak getire’ denmiş halde. Görüyorsun... Biliyorum iliklerine kadar zerkolunan bu ümmetinin sancısını hissediyorsun. Alemlere rahmet nazarıyla bakan, insanlığın köreltilmiş ruhlarına ‘bir katre rahmet’ ne zaman. Rahim olan esmanla ‘döndürülen küfür ve zulüm çarkına dur demek ne zaman? Ravza-yı Mutaharra’nın sebebi, insanlığın efendisi ve iftiharı, itibar edilen EKREM olan Cenab-ı Ahmet Muhammed Mustafa hürmetine merhamet ...kendini bilmez bir halde arzda dolaşan bu ekmel fıtratlı varlıklara merhamet şemsiyeni aç artık. Adem Aleyhisselam’dan bu yana gelip- giden tüm peygamberlerin işaret ettiği bu elim zamanlardayız. Yükümüz ağır, göğsümüz dolu, sevgimiz makber olmuş. Elhamdülillah ‘Duanın Makbulüne’ ram olunmuşuz ancak, Ali’nin Ekber’ini yaşamak isteriz. An’ında şanı olan Allah’a vuslat bulmak isteriz. Zatı mücellasına vasıl olmak isteriz. Beşeriyetten ulviyete yükseltilip, özünün özdeşi, can ruhunun içresine dolmak isteriz. Ümmet 72 parça, insanlık gam yüklü ve heybesinde karamet ten gayri bir şey yok. İslam’ın izzet ve vakarlı caddesinde yürümek isteyen ‘gönüllülerin’ yollarını; ‘TAMAMLANMADAN ÇIKMIŞ OLAN ve de Mihmandarım’ deyip kesenlerden bıktık usandık. Ümmetin ve insanlığın müjdesini heybenden çıkar ve ver artık. Hak gelsin batıl zail olsun. Nur dolsun gönül havzalarına. Yeryüzünde seni arayan gül sevdalılarına, Nebevi kokan incilerini saç ve dağıt artık, Efendimizin, Medine-yi Münevvere’ye Hicret ettiklerinde devesini çekip Eyüp Sultan’ın (r.a) evinin önüne çöktürdüğün gibi, rahmanın gölgesine sığınmak isteyen mümin bendelerini de Rab Teala Tekaddes Hazretlerinin huzuruna çöktürt ki; Gönüllerinin mikyası (cilası) her dem taze olsun ve ’ Uzakları yakın kılsınlar’. Can-ı Can olan, Nafehtimun’un sırrı, ezelden ebede giden aşk tüccarı ne olursun, Leyla’sını buldur insanlara. İblisin ve cin şeytanlarının ekmel varlık olan çaresiz insanların üzerine çökmesine yeter artık izin verme. Azamet-i Kibriya’nın ‘Ubudiyet’ sancağını ver onlara. Cafer-i Tayyar’ın (r.a) çift kanadı gibi kutlu kazanımlar elde etsinler. Bu kara bahtlı maderi olan insanlar, Muhammed-i Ruhların misk-ü amber kokan maveralarına dalsınlar. Süfli duyguların tarumar bıraktığı ve adeta fosilleşen şu pis dünyaya insanlık nedir öğretmek için geri dönsünler. Can Ali’m. ‘’SENİN ŞAHSİ MANEVİYEN DE YAŞAMAK, CİNNET MÜSTATİLİNE YER BIRAKMAZ!?....’’ Efendimiz, can Ahmed’in nuru...gül yüzlü Muhammed Ali’sin sen. Sen, asrın bu fetret haline bela olduğun gibi ‘lale dönemi illüzyonunu yaşatmaya say-u gayret edenlerin de kabususun. Sen yerlerin ve göklerin rahmine düşen insanlığın müjdesi, metafizik ürpertilerin şua’sısın. Yıllar yılı bezirganlık yapanlar; evanelerini; menzil-i maksuduna ulaştırmadan çekip gitmek zorunda kaldı. Nuh (A.S) gibi, gemisini dalgalarda yüzdürmesini bilip karşı tarafa geçiremediler. Sonra da, şu an ocakları tütmez olmuş, feyiz ve bereketi emsal olmayan şimdinin bu ‘muhabbet yiyicileri’ senin zamanının insanlarını çar-çur ediyor.İzin verme artık ne olur. Ama senin Ziya’n; senin soluduğun ve kuşatıldığın 9 esma’n, toplu Necat getirmeye ve bunu da yapmaya muktedir. Zira, sen gariplerle gelensin , Allah’tan gayrisine bir misakın (yeminin) yok. Sen, garip ve melul bırakılmış bir düzenin yeniden ihyası ve tesisi için varsın şükürler olsun. Hz. Ali’nin (r.a) ‘el Hakem esması’ , Hz. Davud (A.S) ve Hz. Hızır’ın (A.S) ‘Veli esması’ Beyazıt-ı Bistami’nin (k.s) ‘El Cabbar ‘,Abdulkadir Geylani’nin (k.s) ‘El Halık’ esması, Abdulhalik Gocdavani’nin (k.s) ‘El Musavvir esması, Ali Haydar’ın (k.s) ‘El Melik’ esması,’ Hacı Bayram-ı Veli’nin ‘El Mümin’ esması sende mündemiç. Can Ali’m.... Maaş kuyruklarında cari giderlerini karşılayamayacak kadar olan emekli paralarını almak için kalp krizinden ölen ihtiyarlarımız var. Caddeler, sokaklar anneleri ve babaları tarafından sahiplenilemeyen tinerci çocuklarla dolu, baklava iştaha sı çekmiş diye ‘mahpusa atılmış’ insanlar var. Elektirik ve su borcunu ödeyemediği için kodese tıkılıp evini ocağını terk etmek zorunda kalmış zavallı insanlar var. Ev kirasını ketum ve maddeperest insanların istediği fahiş rakamlardan dolayı ödeyemeyen ve sokaklara atılan ‘dilenci kültürlü kılınmış’ insanlarımız var. Dergahların kapısında Yunus Emre (k.s) gibi, yıllar yılı hizmet edip de muallimleri tarafından ‘evlendirilmeyen’ zavallılar var. Enerjileri bir vakum gibi çekilip bırakılmış ve daha sonra da beş parası kalmadığı için cemaat baronları tarafından terk edilmiş müridler var. Selam vermenin ‘irtica’ kabul edildiği, iletişim kanallarından günün her saati nahoş figürlerin yansıtıldığı alemleri var bu zamanın. Bu insan, böyle bir insan....yaradılışı münbit olsa bile Çorak kalmaya mahkum değil mi...Ey merhametliler merhametlisi olan Ahmed-i Muhtar’ın (A.S) eli kolu ayağı ve gözü olan Sibğatullah nimetli Burhan dolu Kamil insan. SÖYLE NE DİYEYİM ARTIK. SEN BİLİRSİN ..İNSANLIĞIN ZEBUR’U... Nida varsa bizde, tazarru ve niyaz varsa bu özde biliyorum ...biliyorum ki; ‘Mimarı Sensin’ Karakter varsa zerre dahi bu kesif sözlerimizde...biliyorum yine biliyorum ki:, Allah azze ve celle’nin ‘Bir mümin kulum beni nasbetti’ sözünden hareketle bu nimet senin Gülbağının ve Gülneslinin o seciyeli ağacının soylu güneşinden bereketlenmesindendir. Name(m) hicran dolu, ancak, sözlerim asla ve kat’a buhtan kokmuyor değil mi. Bu serzenişler; Besmelemizle oturduğumuz Kerem Sofrasından yedirildiğimiz himmet lokmasının mürüvetidir. Serzenişlerimizi mazur gör, Ali Can’ım. İnsanlığın hücceti ve delili. Melekut aleminin sevinci Mazur Gör ve Sev Bizi...Sev ki, Altın Dönem, Mükemmel ( Kamil) 3,14’ünle insanlık diriliş muştuları ile rahatlasın ve gürbünü açsın/bezesin. Ve salah buldursun. Anın sözü bu olsa gerek ki; `Bütün mesele, ruhları görebilecek gözler edinmektir.`

Ziyaret -> Toplam : 125,07 M - Bugn : 91779

ulkucudunya@ulkucudunya.com