‘15 Temmuz’u doğru okumak
Ali Sirmen 01 Ocak 1970
Şu sıralarda gündemin ön sıralardaki yerinden düşmeyecek görünen 696 sayılı KHK, etkilerini hâlâ hissetmekte olduğumuz “15 Temmuz olayını” nasıl okumamız gerektiğinin bir kez daha sorulmasına neden oldu.
Dilerseniz bu konuda yardımcı olması için 15 Temmuz ertesi işinden olan KHK’zede Mustafa Benli’ye kulak verelim. KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası Mardin Şube Müdürü ve KESK Dönem Sözcüsü Mustafa Benli, Mardin’de Vergi Dairesi’nde 14 yıllık memurken 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, 679 sayılı KHK ile görevinden uzaklaştırılmış bir vatandaş.
Şimdilerde zeytinyağı satarak yaşamını sürdürmeye çalışan Mustafa Benli, 15 Temmuz darbe girişimine “her türlü darbeye hayır” diye karşı çıkarak tavrını belirtmiş olmasına karşın işinden atılmış ve bu olay AKP’li bir komşusu tarafından “Oh ne iyi yaptık. Bunlara çobanlık da yaptırmazlar” diye sevinçle karşılanmış olan ve bu yolla mevcut iktidar tarafından açlığa mahkûm edilmek istenmiş bir vatandaş.
Şimdi gidin de Mardinli Mustafa Benli’ye “15 Temmuz’da ne iyi oldu,özgürlüklere yöneltilen tehdit önlendi, demokrasi kazandı” deyin bakalım ne yanıt alırsınız!
Mustafa Benli darbe başarıya ulaşsaydı da yine kendisinin işinden atılacağını, nitekim 12 Eylül döneminde de abisinin işinden olduğunu söyleyecek kadar doğru okuyor olayı.
***
Evet, Mardinli Mustafa Benli ve onun gibi biat etmemiş olanlar için, 15 Temmuz’dan önce de özgür ve insanca yaşama olanağı yoktu, 15 Temmuz’dan sonra da... Demokratik hak ve değerleri savunanlar için de kendisi için de darbenin başarıya erişmesi veya erişmemesi arasında hiçbir fark yoktu. Nasıl olsa kabak yine sendikal haklarına sahip çıkan insanların, biat etmeyen vatandaşların başına patlayacaktı.
15 Temmuz’u doğru okuyan herkes görecektir ki olayın demokrasiyi savunmakla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Darbe başarılı olsa, vatandaşın hak ve özgürlükleri çiğnenecekti, başarılı olmayıp bastırıldığında da yine aynı şey oldu.
15 Temmuz günü darbeye karşı dururken canlarını verenlerin amaçları demokrasiyi savunmak da olsa, AKP iktidarını savunmak konumundan öteye geçememişlerdir.
Ne kadar acı olsa da gerçek budur.
Ve bu gerçeği birçok vatandaşımız gibi, Mardinli Mustafa Benli de yaşayarak görmüştür. Olaya Mustafa Benli’nin ağabeyinin öyküsünü de kapsayan daha geniş bir perspektiften bakıldığında görülen ise, çalışan ve biat etmeyen vatandaş açısından 12 Eylül, AKP iktidarı veya 15 Temmuzcular arasında hiçbir fark olmadığıdır.
15 Temmuz olayını doğru okuyunca, 15-16 Temmuz’da, “Halk Özel Harekâti” Genel Başkanı Fatih Kaya misali ‘Emiri Mümin’in talimatı üzerine sokağa çıkanların, demokrasiyi korumakla uzaktan yakından herhangi bir ilişkileri olmadığı görülür. Onlar, o gece, nasıl sadece rejimdeki AKP kaşesini savunma konumunda olmuşlarsa, gelecekte de benzer girişimlerde yine aynı işlevi göreceklerdir.
***
Kaldı ki menfur 15 Temmuz girişiminin, sokağa çıkan halk tarafından engellendiği ve bu yüzden amacına ulaşamadığı iddiası da yine bu olayın yanlış okunmasıdır.
15 Temmuz’da TSK’nin mensuplarının büyük ölçüde harekete katılmadıkları, yer yer karşı koydukları için darbeciler amaçlarına ulaşamamışlardır.
Bu gerçek, tabii ki direnen sivil vatandaşın davranışının değerini azaltmaz, ama olayın yanlış okunması, gelecekte benzer girişimlere karşı başka tehlikeler doğuracak yanlış önlemlerin alınmaya kalkılması, şu anda çok tehlikeli belirtilerini görmekte olduğumuz milis güçler oluşturulması tehlikesini doğurabilir.
Silahlı Kuvvetler içinde yeterli desteği bulamadığı için akim kalmış olan 15 Temmuz’un salt sokağa çağrılan halkın tepkisi ile önlendiği yanlış okumasından hareketle kimilerinin oluşturmaya çalıştığı milis güçlerini haklı gösterebilmek mümkün değildir.